31 Ağustos 2008 Pazar

Sessiz Bir Geçmişten Sesler
















29 Ağustos Cuma günü Beyoğlu Karşı Sanat'ın ev sahipliğinde gerçekleşen Tarih Vakfı basın toplantısı ile geçmişe bir yolculuk yaparak, bir projenin daha bitimine basın mensuplarıyla birlikte tanıklık ettik.
Dışarıya adımımızı atıp dikkatlice insanları izlediğimiz olmuştur. Etrafımızda bizden birileri olup da, bizden olmadığını sandığımız fakat aynı dili konuştuğumuzu farkedip de şaşkınlıkla izlediğimiz bizden birileri vardır ya hep, işte Afrotürk'ler de bizlerden biri. Yani öyleymiş biz de (Dilek, Senem) yeni öğrendik. Sizlerle de paylaşmak istedik.
Türkiye'de 5binin üzerinde Afrotürk olduğu düşünülüyor. Melezler bu sayıya dahil değil tabi ki.... Çoğunluğu Müslüman Türk.
Ayrıntıları aşağıda okuyacak, fotoğraflardan birkaç kare de yukarıda göreceksiniz. Afrotürk'lerin kendilerini ifade ettikleri, yaşadıkları zorlukları anlatan, geçmişlerinden bahsettikleri kisa bir video var. Link verip yaziya eklemek istedim ancak basamadim. isterseniz sizlerle paylasabilirim.
Bizler Afrotürk'lere "Zenci" veya "Siyah" diyoruz. Peki ya, onlar bize ne diyorlar? Sözlü tarih ekibinden kendisi de siyah tenli ve Afrotürk olan sevgili Fatma Konaçer'in anlatımıyla bize "Kirmizi kulak" diyorlar. Peki Neden? Çünkü bizler kizinca, yalan söyleyince veya heyecan duyunca kizariyoruz da ondan... Biz ekipçe kendisini çok sevdik. Fatma hn'ın konuşmalarından aklımda kalan önemli bir sözü oldu: "İnsanların sessiz kalmışlığına ses olduğumuzu düşünüyorum, tenimiz siyah ama içimiz bembeyaz"...

Başta Tarih Vakfı projeler koordinatörü sevgili Gürel Tüzün ve projeler bölümünden Gülay Kayacan olmak üzere Türkiye'de ilk defa araştırma konusu olan Afrika kökenliler üzerine yapılan bu araştırmada emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
***
Projeden biraz biraz...

Tarih Vakfı, Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye Delegasyonu tarafından desteklenen Sessiz Bir Geçmişten Sesler: Afrika Kökenli ‘Türk’ Olmanın Dünü ve Bugünü Üzerine Bir Sözlü Tarih Çalışması adlı projeyi 31 Ağustos 2008 tarihinde tamamlıyor.

Türkiye’de farklı toplumsal ve kültürel grupların yaşam deneyimlerinin günümüz teknolojileri kullanılarak kaydedilmesi; bu yolla da resmi tarih yazınında görünür olmayan, sessiz kalmış alanların gün ışığına çıkartılması, Türkiye toplumunun demokratikleşmesi ve farklılıklara saygı kültürünün gelişmesine katkıda bulunacak önemli bir çabadır. Bilinir ya da görünür olmak; toplumsal alanda farklılıkların dezavantaja dönüşmesini engelleyecek önemli araçlardır. Farklı toplumsal ve kültürel gruplar arasında ilişkiler güçlendikçe toplumsal ayrımcılık da azalacaktır.

Tarih Vakfı, Afrikalılar Dayanışma, Kültür ve Yardımlaşma Derneğiyle işbirliği içinde yürüttüğü projede, Batı Ege Bölgesi’nde yaşayan, üç farklı kuşaktan Afrika kökenlilerin yaşam anlatılarını; araştırmacılar, tarihçiler, sosyologlar, antropologlar, öğrenciler, kısacası Türkiye’nin renklerini merak edenler için kaydederek arşivledi. Bu kapsamda, İzmir, Aydın, Muğla ve Balıkesir’in kentsel ve kırsal yerleşim alanlarındaki farklı yaş, cinsiyet ve meslek gruplarından toplam 100 kişiyle yaşam öyküsü görüşmesi yapıldı ve bu anlatılar köken/geçmiş kurgusu, ekonomik ve toplumsal yaşam gibi ana temalar ve oyun, çocukluk, iş ve çalışma yaşamı, aile ve akrabalık ilişkileri vb alt temalar altında gruplandırılarak, yaşam anlatıları arasındaki benzerlikler ve farklılıklar analiz edildi. Bu çalışmanın önemli bir bölümü proje bitiminde yayına açılacak olan
http://www.afroturk.org/ adlı proje web sitesinde kullanıcılarla paylaşılacak.
Projeden bazı detaylar şöyle...
-Ekim 2007 tarihinde başlayan proje 11 ay sürdü.
-Projenin yöntemi, yazılı, görsel ve sesli kaynakların taranması ile sözlü tarih alan araştırması olmak üzere birbirini besleyen iki alanda biçimlendirildi.
-Projenin ürünleri sözlü tarih arşivi, web sitesi ve açıklamalı bibliyografyadır.
-100 yaşam öyküsü görüşmesi yapıldı.
-Görüşmelerden 98’i görüntülü (video kaydı), 2’si ise ses kaydı alınarak yapıldı.
-Görüşmelerin ortalama kayıt süresi 90 dakikadır. Minimum kayıt süresi 25 dakika, maksimum kayıt süresi 4 saattir.
Yazılı kaynaklarda, 19 yüzyılın ikinci yarısında, özellikle Batı Ege’de yabancı yatırımların artmasıyla birlikte tütün ve pamuk tarımında çalıştırılmak üzere Afrika’dan çok sayıda köle getirildiği belirtilmektedir. Görüşme yapılan 100 kişiden sadece 21 kişi köken anlatısını kölelikle ilişkilendirerek anlattı. Diğerleri “köle”, “kölelik” vb tanımlamaları kullanmadılar ve kullanılmasından da hoşlanmadıklarını belirttiler.

Yaşlı kuşak kendisini “Arap” olarak tanımlıyor, kentte yaşayan genç kuşak Afrika kökenli olduğunu belirtiyor. Bu tanımlamanın eğitim düzeyi ve yaşanılan yerin kır-kent olmasıyla birebir ilişkisi var. Yaşlı kuşak, geçmişte kendilerini “Arap” ya da “Zenci” olarak tanımladıklarını, “Afrikalılık” tanımlamasının yeni moda olduğunu ifade etti.
Yazılı kaynaklara göre “Dana Bayramı” ritüeli sadece İzmir’de yaşayan Afrika kökenlilerin 1920’li yıllara kadar sürdürdüğü bir gelenek. Tarama yaptığımız yerel gazetelerdeki haberlere (Anadolu, Ahenk, Hizmet, Demokrat adlı yerel gazeteler) bakıldığında Dana Bayramı Kadifekale, Yapıcıoğlu gibi İzmir’in yoksul “zenci” mahallelerinde yapıldığı belirtilmekte, oysa bu törenin İzmir’in köylerinde de yapıldığını köylerde yaptığımız görüşmelerden anlıyoruz. Dana Bayramı, Godya, ağalık ve ırgatlık sistemi gibi pek çok temada bilgi derlediğimiz bu projeyi 20 yıl öncesinde, 1990’ların başlarında yapabilseydik, toplumsal, kültürel yaşama ilişkin ucundan yakaladığımız pek çok olayın daha ayrıntılı anlatılarla belgelenmesini sağlayabilirdik

Proje ekibi ve destekçiler

Eğitimciler: Esra Danacıoğlu, Nalan Sakızlı, Tahsin İşbilen, Gülay Kayacan
Proje Asistanları: Mustafa Olpak, Medyan Karaer
Deşifre: Hikmet Gülin Öğretmen
Sözlü Tarih Ekibi: Ekrem Tunca, Fatma Konaçer, Mehmet Konaçer, Serhat Tonguç, Rabia Gözek, Gökçen Başaran
Proje gönüllüleri: Lena Wanitsch, Cansu Varol, Özlem Sümer, Özge Altın
Proje Yerel Gönüllüleri: Ali Karakuş, Melek Dinç, Serkan Doğuluer, Ömer İletmiş, İbrahim Aydınlı, Ayşe Sezer, Mustafa Olpak
Yerel Kurumsal Destekleyiciler:İzmir Büyükşehir Belediyesi APİKAM, İzmir Goethe Enstitüsü, Dalaman TİGEM

Kaynak: "SESSİZ BİR GEÇMİŞTEN SESLER AFRİKA KÖKENLİ ‘TÜRK’ OLMANIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ" Sözlü Tarih Çalışması Sonuç Bildirisi
***
Yukarıda fotoğraf karelerinin fotograf altını paylaşayım:
-Gürel Tüzün&Fatma Konaçer&Gülay Kayacan - Proje ekibinden
-Ali bey, eşi ve çocuklarıyla - İzmir
-Gülay Balcı ve eşi - Güzelyurt köyü, Muğla
-Muammar Türkeç ve eşi - Naime köyü, İzmir

Renksiz ve sevgiyle kalın...
Serpil

Hiç yorum yok: