30 Ocak 2009 Cuma

Dila'nın İlk Fotoğrafları


Babası, "aynı annesi" demişti, aynen öyle bakınız:) Hepsi çok iyi. Dila güzel güzel anne sütünü de alıyor. Gelişmeleri yarın yine yazarım, gece de orada kalacağım...

Dila aramızda :)

Müjdemi İsterim! Dila Bebek Geldi:))

Arkadaşlar, Dila'mız gelmiş. Şimdi Bülent ile görüştüm.
Aynı Nevra'ya benziyormuş. Konuşma esnasında fonda güzel sesini bile duydum, tabii ciyaklıyor... Nevra genel anestezi ile doğum yapmış, onu henüz görmedikleri için bir yorum yapamadılar.
Hepimizin gözü aydın...

29 Ocak 2009 Perşembe

Batu'nun Doğumgünü Partisi


Batu
Originally uploaded by marjinalporternovelli
Geçen hafta Marjinal Porter Novelli'de çok çılgın bir gün gerçekleşti. Batu'nun 20. yaş gününü ofisçe kutladık. Bloga biraz geç yazıyoruz ama buradan da kutlamak istedik. Mutlu yıllar Batu:)

Çoook Geçmiş Olsun....


Bildiğiniz üzere Batuhancığımız apandist ameliyatı oldu. Ziyaretine gittik, ameliyata girmeden 2 dk. önceki resimlerini sizinle paylaşmak istedim. Sanki doktorla muhabet etmeye gidiyor, neşesine de bir bakın :)
*Fotoğraflar Nokia N81 ile çekilmiştir :)

Bu Ne Havalar?


Ofisimizin penceresinden görünen İstanbul bu şekilde. Boğaz Köprüsü ve muhteşem manzaramız yok olup gitmiş.

Umut'cum! Film Yarın Kopacak :)

Umut'un en baştan beri Dila'nın doğumuna dair kullandığı ve benim de çok güldüğüm bir deyim: Film Kopması. "Koptu, kopmadı, ne zaman kopacak, kopunca hemen beni ara" gibi bir sürü konuşma geçti aramızda. Ben de haberlerimizi bu ifadeyi kullanarak vermek istedim.

Dila, bu perşembeyi de pas geçti ama yarın geliyor. Bir aksilik olmazsa. Az önce son kontrolümüzden çıktık ve hala normal doğuma dair bir belirtisi yok kızımın. Ama suyu azalmış ne yazık ki. Şu an sınırın azıcık altında, tehlikede değil ama daha fazla da beklenemeyecek durumda. Riske atmamak için doktorumuz bizi yarın sabah sezeryan doğum için bekliyor.

Açık söylemek gerekirse heyecanlandım. Azıcık da ağladım.
30 Ocak 2009 genelde okul zamanlarında hep sömestr tatillerine denk gelecek ve kızım hiç okulda doğum günü kutlayamayacak belki ama bence kulağa güzel bir tarih gibi geliyor. Artık daha fazla ne yazabilirim bilemiyorum. Kalbinizin bizimle olduğuna eminim. Görüşmek üzere :)

27 Ocak 2009 Salı

Su Gibi Aziz Olun Efendim Hepiniz!

Kişisel tarihimin tozlu raflarından bir yazı düştü bugün önüme.. sizlerle paylaşmak istedim. Ola ki aramızda zorluklarla mücadele edenler, mutluluğun doruklarında gezinenler, hasret çekenler, kendini alıp gitmek isteyenler, oturup kara kara ne yapacağını düşünenler (akşam yemeği dahil değil buna elbette), insanlık tarihinin en meşhur meyvası elmayı afiyetle yiyenler, nereye nasıl gideceğini bilemeyenler olabilir. Hepimiz için gelsin o zaman... su gibi olalım, akalım akalım akalım isterim:)) Buyrunuz...

Su gibi olmak engel tanımamaktır.. Önünde çukurlar açıldığında onları varlığınla doldurmak, önüne duvarlar çekildiğinde sabırla bekleyip, birikip onları aşmaktır. Yeri geldiğinde iğne deliğinden geçmek, yolun bittiği yerde en dik falezlerden kendini aşağıya atabilmektir, korkusuzca... Saf olmamak, aksine kirini belli etmektir. Dibine çökmüş tüm kiri, pası, tortuları, içindeki tüm yabancı maddeleri gözler önüne serebilmektir... utanmadan. Geçtiği yerlere hayat verebilmek, içinde bir şeyleri yaşatabilmek, dondurucu soğukta yeri gelip kalbini kalın duvarların ardına ustalıkla gizleyebilmektir... İki nefes sıcaklık görünce yeniden eriyivermek, birazcık cesaret bulunca yeniden çağıl çağıl gürlemektir... Aldığı darbeler ölümcül olsa da yolundan dönmemektir... Aşkın yakıcı sıcaklığından korkmamak, buhar olsa bile günü geldiğinde yeniden yağmur olup toprağa düşeceğini bilmektir...

Trafik Kazası Geçirirsek Kanun Ne Diyor?

Tüm kanunları bilmemiz mümkün degil elbette ama hayatın içinde karşılaştığımız olaylara karşı en azından bazılarını bilmemiz şart...Birçok kez gazetede veya TV'de dinlediğimiz haberlerde "masraflarını ödeyemediği için hastanede mahsur kaldı", "hastane yaralıyı kabul etmediği için yolda öldü" v.s. Herhangi bir trafik kazası sonrasında, bir hastaneye (özel veya devlet) gittiğinizde veya getirildiğinizde, size veya yakınlarınıza (2918 no'lu yasayı bilmediğiniz zannedilerek: 'Yapılacak müdahale ve tedavi ücretlerini ödeyeceğinize dair şu belgeyi imzalayın' teklifi ile karşılaşırsınız. Ancak siz; 'Bu belgeyi imzalamazsam, bana müdahale ve tedavi etmeyeceğinize dair bir belgeyi imzalayıp getirin' dediğiniz anda HASTANENİN BÜTÜN İMKÂNLARI SİZİN İÇİN SEFERBER OLACAKTIR.
2918 SAYILI TRAFİK KANUNUNU MUTLAKA OKUYUN!
Trafik kazası sonucu yaralanan ve hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınan kazazedelerin, kanuna göre tedavi için ücret ödememesi gerekmektedir. Tüketiciler Birliği, kazazedelerin haklarıyla ilgili bir rapor hazırlamış. Kaza sonucu yaralanan ve herhangi bir hastanede tedavi gören kazazedelerin bu tedavileri sonucu hastane tarafından ücret talep edilemeyeceğinin belirtildigi raporda, 2918 Sayılı Trafik Kanunu'na göre herhangi bir trafik kazası sonucu yaralanan kişi en kısa sürede hastaneye yetiştirilmek ve gereken tedavinin yapılması hükümlerini içeriyormuş. Yönetmeliğe göre, hastane acil servisi, kendisine gelen kazazedenin maddi durumu, sosyal güvencesinin olup olmadığına ve hastanın özelliğine bakmadan gereken tedaviyi ve müdahaleyi herhangi bir ücret talep etmeden yapmak zorundaymış. Bu tedavi sonucu oluşan masrafın ise Sağlık Bakanlığı Karayolları Trafik Döner Sermaye İşletmesi tarafından karşılanacağı belirtilmiş. Daha ayrıntılı bilgiyi TRAFİK MAĞDURLARI YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ'nin www.trafikmagdurlari.org sitesinden alabilirsiniz.

Herkese sağlıklı, kazasız bir ömür dileğiyle:)

26 Ocak 2009 Pazartesi

Gerçek

Cemal ve Hürücan'a

BARDAKTAN BOŞANIRCASINA

Çocuklar gibi koşmak boydan boya
Ufukları görünmeyen düzlüğü
Soluk soluğa şimdi
Üstümüze söken şafak

Biz böyle ayakta öleceğiz besbelli
Deniz gibi durmadan bir kıyıya çarparak
Her zaman bir yeşili, bir moru arındırarak
Biz böyle yaşayacağız
Sevişerek, savaşarak
Umarak, inanarak

Bardaktan boşanırcasına
Bir yağmurdur bizim için yaşamak

AFŞAR TİMUÇİN

23 Ocak 2009 Cuma

Hala Doğurmadım!

Tahminimce merak ediliyordur. Tek tek soranlar, yazanlar, arayanlar var. Az önce bir yazının yorumunda Asuman Hn da sormuş. Hal ve vaziyetimizi biraz anlatalım istedim.
Doğum iznine ayrılalı 2 hafta oldu bildiğiniz gibi. Ayrıldığımızdan bu yana Dila'nın gelişine dair herhangi bir belirti yaşamadık. Ara sıra gelen ufak tefek sancılar dışında. En son 2 gün önce doktor kontrolündeydik. Yaşadığı yerde mutlu görünüyordu ancak tek fark 10 günde 500 gr almış olmasıydı. Kendisi şu an 3180 gr lık tombikçe bir kız... Neyse ki kiloları o alıyor hep, benim kilomda değişen birşey yok. Hatta kilo alışım son bir ayda durdu diyebiliriz.
29 Ocak'ta (PERŞEMBE) tekrar kontole gideceğiz, o zamana kadar kendiliğinden gelmezse en son 2-3-4 Şubat tarihlerinden birinde sezeryan ile alınacak galiba. Ama dediğim gibi 29'unda durum biraz daha netleşecektir. Şu an birşey söylemek için erken.
Yine de normal ya da sezeryan da olsa etraftan bu tarihler konusunda epey bir yorum aldık.
Babaannesi baştan beri Şubat tatiline gelsin istiyordu. Böylece onların işleri açısından İstanbul'a gelebilmeleri daha rahat olacaktı. Annem de ben izne ayrıldığımdan beri 2 hafta süre istiyordu. Günleri, güneşleri, kursları, dernek faaliyetleri var, yoğun kadın. Neyse ki biraz azaldılar. Bir başka arkadaşım tatilin ikinci yarısı olsun istiyor, ilk hafta burada değil. Sebiha teyzesi 3 Şubat'ı istemedi, o gün basın toplantısı varmış. Eray teyzesi tarihlere onay verdi. Senem ablası rüyasında görmüş, bu sıralar olabilir. Bülent 1 haftadır çok şiddetli faranjit ve grip geçiriyordu ve her gece yatmadan önce bize "sakın bu gece olmasın, vallahi kafamı kaldıramıyorum" diyordu. Neyse iyileşti, artık sorun yok.
Bakalım hangisi olacak?
Böyle beklemek insanı geriyor. Ayrıca evde olmak gerçekten çok sıkıcı.
İlk bir iki günden sonra insan ciddi bunalıyor. Uzun süre ayakta kalamıyorum. O yüzden pek dışarıda dolaşamıyorum. Genelde evdeyim. Kitap, dergi, TV ve tabii ki Internet ve de Umut'un sosyal medyası :) Vaktimi bunlarla geçiriyorum. Ha unutmadan, bir de mutfak işlerine de evdeyim diye ben bakıyorum tabi, en gıcık tarafı bu :)
Karşı apartmanda bir kadın var, sürekli temizlik yapıyor, hasta gibi. Bunca yıl hiç farketmemişim meğersem. Yine karşı sokakta Marmaray çalışmaları var. Sabah 05:30 da başlıyorlar gece 02:00 ye kadar. Kazılan toprakları çıkarıyorlar. Hep mi böyleydi, yoksa seçim öncesi hız mı verdiler anlayamadım. Genelde film gibi onları izliyorum.
İlk günlerde öğlen uykusuna yatıyordum ama bu kez de geceleri sabah kadar oturmaya başlayınca bundan da vazgeçtim.
Şu an mailleri takip edebiliyorum. Blog da çok hareketli, okurken eğleniyorum. Hepinizi özledim. Yakında görüşürüz sanırım :)
Bu arada müşterilerimizle de arasıra yazışıyoruz, Dila'nın doğum haberini takip edebilmek için düzenli olarak blogumuza girenler var, onlara da buradan sevgiler gönderiyorum.
Hepinizi kocaman öptüm..

Karnemizi İsteriz!

Hatırlar mısınız?
"Akdeniz, Karadeniz!
Karnemizi isteriz!
Karnemizi vermezseniz, öğretmenimize küseriz! "
Hatırladınız mı? Hatırladınız, hatırladınız:)
Okulun son günü serbest kıyafetlerimizle gidip, sınıfta heyecanla karnelerimizi almayı beklerken bu tekerlemeyi söylerdik her bir ağızdan, sıraların üzerine vurarak! :) Güzel günlerdi...
Bu sabah uyandığımızda, Kadir, Efe ve ben birlikte hep bir ağızdan söyledik: Akdeniz, Karadeniz karnemizi isteriz...., Kıkır kıkır... Çok hoşumuza gitti...
Bugün karne günü. Efe'nin ilk gerçek karnesi. Çok çalıştı aylardır, karnesi ne olursa olsun hepsini haketti. Darısı diğer çocuklarımızın başına.
Oğlumu seviyorum.

22 Ocak 2009 Perşembe

twitter - digg olayı

Uçak kazası haberi Twitter'ı tepeye taşıdı. Twitter, Hudson Nehri'ndeki uçak kazasında yaşadığı yoğunlukla rakibi Digg'i ilk defa geçmeyi başardı.Haberin devamı...

http://www.btnet.com.tr/wps/portal/btnet-tv/detay?wcm.haberId=btnethaber_1232461586810

????????

Sizce bu çiçekler kime gelmiş olabilir?



Buradan kurtulmanın bir yolunu bulmalıyım!!!


Artun Ayvat ile Teknosa'da Bir Gün


Dün HP PSG Ülke Müdürümüz Artun Ayvat ile Cevahir Teknosa’daydık. Benim için çok güzel bir deneyim oldu. Ne mi oldu? Artun Ayvat HP bilgisayarlarını satmaya çalıştı.
“Store in Store” uygulamasını biliyorsunuz. HP Türkiye, aylar önce başlattı. Öncelikle, Teknosa’nın içinde yer alan HP mağazasında, birbirinden güzel “Pavilionların, HDX serilerilerinin ve asıl güzeli Türkiye için çok yeni olan Touchsmart PC’nin yakınında beklemeye başladık. Sonra, HP’yi bizim kadar iyi bilen HP tanıtım elemanları, müşteri adayına ürün ile ilgili bilgi vermeye başladı. Buraya kadar herşey alışık olduğumuz gibi, sonrasında beklenen oldu. Artun Ayvat yavaştan müşterinin yakınına geldi veeeeee “Merhaba yeni ürünümüzü nasıl buldunuz? Touchsmart, evet hepimiz için yeni bir teknoloji bakın neler yapabiliyorsunuz" diyerek ürüne dokundu sonra dönüp “aa bu arada, ben www.marjinalclub.blogspot.com, HP Türkiye PSG Ülke Müdürü memnun oldum” dedi. Ürünleri inceleyen teknoloji meraklısının yüzünü görmeliydiniz:) “Acaba yanlış mı duydum? Yoook canım, HP Ülke Müdürünün burada işi ne? Burada işi olsa da benim yanımda işi ne? Aslında olabilir de. Dur bari, ürünü iyice bir müdüründen dinleyeyim” gibi saniyesinde en az beş soru geçmiştir aklından ancak sonrasında gayet güzel bir sohbet başladı. Müdürümüz, ürünün tüm özelliklerini anlattı, sonra karşı taraftan izlenimlerini öğrenmek istedi. Bu sohbet sadece potansiyel müşterileri ile değil HP tarafından özel eğitim alan tanıtım elemanları ile de devam etti. Asıl, müşteriyle birebir temasta olan bu kişiler ve tabii hangi ürünün neden ve ne kadar ilgi gördüğünü en iyi bilenler de onlar. Tüm bu geribildirimleri ilk ağızdan almış olduk. Gerçi neticede Artun Ayvat satış konusunda çok başarılı olamadı ama biraz daha uzun bir süre kalabilseydik Touchsmart’tan birkaç tane satabileceğine ben eminim:) Ne de olsa satıştan geliyor ve bu konuda başarılı ki taaaaa Kişisel Sistemlerin Ülke Müdürü olabilmiş.

19 Ocak 2009 Pazartesi

Bugün Peceremizdeki Manzara Buydu...





Sosyal Medya Sevenler!


Sosyal Medya'ya verdiğimiz önem ve değer, sosyal medyadaki arkadaşların da bize gösterdiği önem ve değerle eşdeğer gidiyor. Buradan kendilerine tekrar teşekkürlerimizi sunarız. Sosyal Medya konusu her an gündemimizde! Sosyal Medya Başkanımız Umut Ersoy, bu dünyanın gelişimini ve etkileşimini TVNet izleyicilerine anlatmak üzere bugün bir kez daha kamera karşısına geçti. Umut, TVNET "TechnoLogic" programı yapımcı ve sunucusu Melih Bayram Dede ve ekibi ile sosyal medya hakkında sohbet ettikten sonra, bu dünyayı öğrenmek isteyenlere kısa bir paylaşımda bulundu. Söyleşi, 31 Ocak Cumartesi günü saat 15.25'de TVNET "TechnoLogic" programında yayınlanacak..

Bizi izlemeye devam edin ;)

Rüzgar :)


Bilin bakalım bu köpüş kim? Gaspar'ın küçüklüğü müüüü? Hayırr, bilemediniz. Arkadaşımın köpeği Rüzgar :)) Çok şirin değil mi?

*Gaspar'cım merak etme, senin yerini hiç kimse tutamaz :)

Zilli'yi Geniş Açı ile Çektim. Yaratık Gibi Çıktı.

16 Ocak 2009 Cuma

Kim-dirrr, kim-dir, kimmm-dirrrr o? :))

"Güllerin İçinden" olayından sonra şimdi de sevimli bir çikolata ayıcık paketi geldi. Gizem giderek artarken MPN'deki soru bulutu da artıyor. Sorulardan birisi de "kimdir, kimdir o?" :)
Evet, kimdir o? :p

13 Ocak 2009 Salı

Huzurlarınızda Sebilen...


Sebilen, sosyal medya kullanıcılarını selamlıyor.. :)

Sebilen'i bikinisi ile görüntüledik..

NTV Turumuz ve ntvmsnbc.com

Dün Umut'la birlikte NTV binasındaydık. Sevgili blogger dostumuz Eray Endeş'in davetiyle ntvmsnbc.com'un yeni yüzünün lansmanına katıldık. Kısa bir NTV turu yaptıktan sonra toplantı odasında Genel Yayın Yönetmeni Ebru Çapa ve ntvmsnbc.com ekibi bize site hakkında detaylıca bilgi verdi. Önümüzdeki hafta beta sürümü teste açılacak. Hayırlı ve uğurlu olsun dumbada dumbada..:)
Not: Üstteki fotoğraf Burak Bayburtlu tarafından çekilmiştir:)

Umut ve Burcuk iş başında...

Sosyal Medya gurularımız çalışmalarına devam ediyor... :))

2007 Yılbaşında Tipler Böyleymiş.

12 Ocak 2009 Pazartesi

Güllerin İçinden...

Bu akşam Nadya, koca bir buket kırmızı gülle Marjinal'den koşarak çıkarken objektifimize yakalandı. Kameraları görünce gülerek poz veren Nadya, "ser veririm sır vermem" diyerek güllerin kimden geldiğini söylemedi.

Bugün "Yeni Doğanlar"ın Babaları Ziyarete Geldiler :)




Hem Taylan'ın hem de Fırat'ın babaları gelip bizlerle bebişlerle ilgili video ve fotoğrafları paylaştılar.. Ben de birkaç yanak göstermek istedim sizlere... :)

11 Ocak 2009 Pazar

Se Busca



















evet, ay pardon yani si (işte ispanyolcam bu kadar ilerledi), ben döndüm, aslında türkiye'nin her köşesinde yayınlanan aranıyor ilanları sonucu yaka paça döndürüldüm de denilebilir... vizemi uzatamadım:( ama zaten ispanyol kralı vize verse de babam vize vermediği için barça'da daha uzun kalamayacaktım sanırım... babam "kızıııım!" nameleri ile iki gözü iki çeşme "dön bebeğim" diye tutturunca kendimi izmitte babamın dizinin dibinde buldum doğrusu, sanırım uzun bi süre daha ordan ayrılamayacağım ama yılmadım eylemlerim devam edecek. kursu bitirip sertifikamı aldım, şimdilik uygun bi ülke bulup sonra da kaçma planları yapacağım:)
barça'ya gelince, dünyanın en relax kentindeydim sanırım; herkesin sinirleri alınmış gibiydi, pek bi rahat-huzurlu bi yer, katalanlar çok cimri ama çok da tatlı ve iyi insanlar... gerçi orayı kuzeyliler (isveç, norveç, danimarka ve tabii ki ingiltere) istila ettiği için toplasanız beş katalanla falan tanışabilmişimdir, genelde herkes yabancıydı... tabii oraya benim gibi kışın diil de yazın gitmek lazım çok güzel ama gerçekten çoook güzel bi plajı var bi de tabii gaudi'leri var... sagra de familia, park guel demedim hepsini gezdim bi de figueres'te dali'nin evini gezdim, o adamın kesin "arızalı" olduğuna kanaat getirdim, ayrıca evinin olduğu yer de sanırım dünyanın en güzel yeriydi:)
kurs hakkında söyleyebileceğim tek şey, british! hocam ingilizdi, sınıf arkadaşlarımın çoğu da öyle. ayyy tamam, ana dilleri ama bütün gün bla bla bla onları anlamaya çalışcam diye canım çıktı daha anlaşılır konuşsalar ya kelimelerin baş harflerini söylemekle tam konuşmuş olmuyorlar birinin bunu onlara açıklaması lazım... ama bu sorunum haricinde kurs da iyi geçti. engin grammar bilgimle herkesi şaşırttım. hehe sanırım tr eğitim sisteminin ezberci yapısı bi tek bu işe yarıyo...
işte benden bu kadar, nazlı ve cemal'in bebeklerini görüp çoook sevindim. mutlu huzurlu büyüsünler inşallah:) darısı nevra'nın başına:)
hepinizi çoook öpüyorum
sevgiler

9 Ocak 2009 Cuma

Dün Cemal Özken..


Kendisi aynen böyleydi..

Ecem'in Aşkı :))


Okulda doğum günü partisinde kaydettiğim bazı kareler... Bu çocuklar gerçekten inanılmaz oluyorlar. Resimdeki minik arkadaşı doğum günü partisi boyunca gözünü Ecem'in üstünden ayırmadı. Öğretmenleri bana hep bu aşkı anlatıyorlardı, (Ecemin ayakkabı bağcıkları çözüldüğünde nasıl eğilip hemen bağlamaya çalıştığını, hırkasının düğmesi çözüldüğünde nasıl ona yardımcı olduğunu vs.) hadi canım o kadar da değil diyordum. Başka bir arkadaşı Ecem'i dansa kaldırmak istediğinde Erol'un o çocuğun ayağına nasıl çelme taktığını kendi gözümle gördüm. İkisi dans ederlerken Ecem'e sürekli gülüp gülüp göz kırptığını hayretle izledim. Ve dün sabah da okul çantasında minik bir hediye paketi buldum. Üzerinde Erol'dan Ecem’e yazıyordu açıp baktık, çok şeker bir toka çıktı. Bakalım bu aşkın sonu nereye gidecek... :)

8 Ocak 2009 Perşembe

Flash Flash! Fırat'tan ilk pozlar, sadece Marjinalclub Blogunda!




Fırat'ın gelişini duyurmak Nevra'ya, ilk fotoğraflarını paylaşmak da bana düştü :))
Biz bakmaya doyamadık, biraz da siz bakın diye bloga ekledik :)
Allah analı babalı büyütsün...
Editöre Not: Fotoğraflar Nokia N96 ile çekilmiştir :))

Fırat da geldi :)

Bu sabah Nazlı ve benim için düzenlenen veda kahvaltısına, Nazlı doğum yaptığı için katılamadı haliyle. Kahvaltıda tek hamile olacağım derken bir de baktım ki, sevgili Cemal'in eşi Hürücan da karnında oğlu Fırat ile birlikte bize katılmış. Kızım da ben de çok sevindik bu işe :)

Az önce aldığımız bir habere göre Fırat anne karnındayken bizimle paylaştığı ortamdan çok mutlu olmuş ve de bir an önce artık buradan çıkayım da bir de yüzyüze tanışayım şu insanlarla demiş :)

Yani özetle az önce 3.600 kg ve de 52 cm olarak doğmuş.

Bu güzel haberi duyurmak da bana düştü :)

"Sen bu konuda ne hissediyorsun?" derseniz, "haftaya perşembeyi" bekleyelim derim, zira bizim bebekler perşembeleri doğuyorlar. Bu detayı da Yasemin hatırlattı sağolsun :)

Nazlitoooo!! Taylan'ın ultrasonları burda kalmış :))








Nazlito'nun 3 aylık ve 9 aylık hamile halleri...


Asyacan'dan sevgilerle....

7 Ocak 2009 Çarşamba

Hayatın Gerçeği


Şu resimdeki şirin velet hayatıma girdiği günden beri birçok kez birçok sebepten dolayı çok üzülmüştüm, ağlamıştım ama hiçbiri bu gece bana söyledikleri kadar acı gelmemişti. Akşam yatmadan önce yatağında aramızda geçen konuşmayı aynen yazıyorum varın siz düşünün sonraki halimi...
Ben: "Güzel küçük oğlum şimdi uyku vakti ve yatakta oynamadan uyumamız gerek"
Kerem: "Ama ben ayağa kalktım, bak"
Ben: "Seni çok seviyorum küçük aşkım, hadi uyuyalım lütfen"
Kerem: "Hayıy baba beni seviyo ve de Nina beni seviyo"
Ben: "Ama ben de seni çok seviyorum"
Kerem: "Baba sabah benimle oynuyoy onun için, Nina'yla da oynadım"
Ben: "Bu sabah ben de oynamıştım seninle ve akşam da oynadık"
Kerem: "Hayıy oynamadın, sen sabah eyken işe gittin onun için, sen beni sevmiyoysun"
Tüm annelere ve anne adaylarına büyük sabır diliyorum:)

Ekranda neye baktığımızı bilenler arasında yapılacak çekilişte...




... Dedi ve Kazandı!!!

100. blog ödülünden sonra 500. blog ödülü de "goes toooo Burcuuuuuuu!"
Ödülü bilahare törenle teslim edilecektir... Tebrikler Burcumuk!

Eda ile Ortak Yaşam Alanımız:)


Eda ile masalarımızı bir paravan ayırıyor. Otururken yarısını, hafif uzandığım zaman o gül yüzünün tamamını görebiliyorum:) Birbirimize gün içinde sıkça birşeyler alıp verdiğimiz için de ortak yaşam alanımız ortadaki ince paravanın üstü oluyor haliyle.
Resimdekiler soldan sağa: Edoşun kartvizitleri, sakız ve Özsüt'ten aldığımız tatlı kaşığı:)
İşte paylaşmak diye ben buna derim:))

Umut Yine Alemlerde.....


Bu resimlerin üzerine pek söyleyecek birşey kalmıyor, herşey ortada :)
Umut şimdi artist olma yollarında :)) Elinden telefonu, dilinden internet dünyası, kafasından fikir hiç eksik olmuyor :) Aslansın Umut :)))
*Bazı fotoğrafları elimizde olmayan sebepler yüzüden buraya koyamadık. Tehdit altındayız :)

2050'de Bir Balık...




Katıldığım bir yarışmadan :)