31 Aralık 2011 Cumartesi

Banka


Sevgili Marjinal Ailem,
Mutluluk bankasının sevgi şubesine, 2012 no’lu hesabınıza, 365 gün daha yatırılmıştır. Mutlu bir şekilde harcamanız dileğiyle..
MUTLU YILLAR...

Türk Eğitim Derneği


Türk Eğitim Derneği İstanbul İcra Komitesi olarak çoookkkk çalıştık (bunu gören Selçuk beyin diyecekleri kulaklarımda çınlıyor ama olsun) ve yeni yılda yapacaklarımızı belirlemek için birlikte yemek yedik:) İşte bizim yılbaşı yemeğimiz!

30 Aralık 2011 Cuma

K(a)’sız Bir Gün



Yoktu sanki ofiste bir ses

Kalmadı ki içimde heves

Derinden gelmiyordu kahkahalar

Çok soğuktu yine havalar

Eksildi volümlü naralar

Açıldı gönlümüzde yaralar

Ardından durgunlaştı Deniz

Gelmedi sabah sebepsiz

Öğrendik ki nezle olmuş umarsızca

Dikkat etmiyor kendine fütursuzca

İyileşsin ve kendine gelsin

Olmuyor onsuz metin…

Tepkiler Patlayan Flaşlara

Marjinalin gözde playboylarından Avi ve Alp İstanbul'da gece hayatının en hızlı yaşandığı mekanlardan birinde yakalanıyor objektiflerimize. PR camiasında taşkın hareketleriyle daha önce birkaç kez haber yaptığımız Alp'in patlayan flaşlara verdiği tepkiyi anlayamıyoruz. Avi ise her zamanki gibi kameralar karşısında rahat tavırlar sergiliyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde ikili beş dakika arayla masalarından ayrılırken suratlarını çantalarıyla kapayan iki güzel hanımla ticari bir taksiye binerek mekandan ayrılıyor ve Harbiye sokaklarında izlerini kaybettirmeyi başarıyorlar. (A.A)

Marjinal'den Uzakta Marjinalli Olmak!




Marjinal çatısı altından ayrılalı tam bir sene, buraya geleli ise 10 ay oldu. Geçen sene yılbaşı partisinde beraberdik, sanki dün gibi ama koca bir yıl geçti gitti...Parti resimlerine ve o anlamlı toplu fotoğrafa bakınca çok hüzünlendim. Diğer taraftan aldığım iki güzel haber için de çok sevindim. Birincisi Leylan Hanım'ın nişanı diğeri yeni bir bebek!! Eray, artık iki kişi olduğunu okudum doğru mu? Ya da ben doğru mu anlıyorum? Hem düğünde hem doğumda orada olmayı çok isterdim ama şimdilik bu kadar yakın bir uçuş planı görünmüyor hayatımızda:( En yakın uçuş planı şu anda sadece kayınvalidem için geçerli....Apo Beycim size süpriz yapmayı çok isterdim ama maalesef bir yılda dönemedim bu sefer:(

Burada herşey daha da rayına girdi diyebilirim. Ama krizler peşimizi henüz bırakmadı, tabii malum yapışık dolaşıyoruz! 2012 için farklı birkaç planımız var ve umarım yılın ilk yarısında daha güzel haberlerimizi sizinle paylaşabileceğim. Başta Porter Novelli haberini inşallah!

Sayın Porter Novelli başkanı ile çok hasta olduğu bir günde görüşme yapmak zorunda kaldım ama olsun yine de benim ilk İngilizce iş görüşmem olduğu için çok değerliydi. Bir de kapıda Edelman'dan yeni gelen stratejik planlamacı ile karşılaşmamış olsaydım daha iyi olacaktı ama oldu bir kere. İki dirhem bir çekirdek beni karşısında görünce kendi paspal halini, dağılmış saçlarını ve ne kadar çekse de küçülemeyecek göbek yağlarının hırsını beni kapıda sorularıyla sıkıştırarak almak istedi sanırım. Neyse ki araya sekreter girdi de kısa kesti. Ne de olsa karşılama işi sekreter arkadaşın işiydi.... Yok ki burada bir Lale! Yaklaşık 20 dakikalık görüşme bana 20 günmüş gibi geldi. Şimdi yılbaşı tatili ve mahmurluğunun bitmesini heyecanla bekliyorum.

Eğer pozitif gelişmeler hızlanırsa ilk uçakla soluğu yanınızda alacağımı şimdiden söylemek istiyorum. Artık her birinizi sokaklarda görmeye başladım. İnsanları sizlere benzetmektense gerçek sizlere sarılmayı çok özledim. Keşke bana verdiğiniz "Anı Defteri"ne herkes daha çok şey yazsaydı:( Neyse burada çok kullanıldığı gibi "better than nothing".

2012; bu güzel aileye nice güzel kısmetler getirsin, önünüzdeki tüm kapılar kolayca açılıversin ve sağlık içinde, başarılarla dolu, ailelerinizle ve Marjinal ailenizle geçireceğiniz dostluk, sevgi dolu bir yıl olsun.

Hepinizi sıcacık kucaklıyorum.


* Bu fotoğrafı Kerem ile beraber Blue Mountain gezimizde Kerem çekmişti. Oğlumla beraber o gün dağın içine doğru inen daracık bir patikadan yaklaşık 1,5 saatte ortalama 600 merdiven indik. Ama bir gün önce gittiğimiz hayvanat bahçesi turundan çok daha keyifliydi. Ormanın içinde ve şelalerin arasında bir yürüyüş:)

Bizim İzmirli Aziz, Günümüz Santa'sı ve Müftü ile İlgili Mesele..

Aziz Nicholas'ın, Noel Baba'nın ya da Santa Claus'un tarihsel köklerini arayanların, çok derin bir geçmişe göz atması gerekiyor. Çünkü birçok farklı efsane ve mitolojik karakterin bir kombinasyonu.
Hıristiyan inanışında Santa Claus efsanesinin temelindeki kişi, İzmir Psikopos'u Nicholas'tır. Çok zengin, pek bir cömert Nikolas, Milattan Sonra 4. yüzyılda yaşayan, çocuklara olan sevgisiyle tanınan bir Aziz. Sonraları Santa Claus olarak evrilen ya da o hayali kişiliğe ilham veren Aziz, o dönemlerde, bizim Keşan Müftüsü'nün kızdığı gibi bacadan değil de genellikle yoksul evlerin pencerelerinden hediye atarak hane halkını ve özellikle de çocukları sevindirirmiş.








Ortodoks Kilisesi için Aziz Nicholas bir "alâmet-i fârika" imiş ve saygın bir konuma sahipmiş. Hıristiyanlardan pek haz etmeyen Roma İmparatoru Diocletianus döneminde ciddi işkencelere maruz kalan Nicholas sürgün ve tutukluklarla dolu bir hayat geçirmiş. Fakat zaman içerisinde tüm Hıristiyan mezheplerinin gözünde önem kazandığını görüyoruz. Rusya en eski kilisesini onun onuruna inşa eder, Roma Katolik Kilisesi onu çocuklara yardım eden bir şahsiyet olarak tanır. Aynı zamanda Aziz Nicholas, çocukların ve denizcilerin koruyucu azizi haline de gelir ve 6 Aralık (Aziz Nicholas'ın öldüğü gün) ona atfedilir ve kutlanır.







Şu ana kadar Azizle ilgili bir sıkıntımız yoktur, hatta bizim müftünün bile yoktur sanırım... Zira asıl olaylar 19. yüzyıldan sonra karışmaya başlıyor... İngiltere'de Aziz Nicholas "Father Christmas"- yani bizim dilimizdeki versiyonuyla Noel Baba olarak anılmaya başlandıktan sonra bugünkü evrim sürecine giriliyor. Avrupalı- özellikle de Alman ve Hollandalı- işçilerin Amerika'ya artarak göç etmesi, beraberinde Noel Baba'nın namını da götürüyor ve Amerika'da Santa Claus olarak anılmaya başlanıyor.






Noel Baba'nın imajı geyiklerle, kızaklarla, karla ve soğukla iyiden iyiye özdeşleştirilmeye başladığında haliyle bu adamcağıza bir vatan bulma çabasına girişildi. 1925 yılında nihayet, Santa'nın Finlandiya'nın Laponya Bölgesi'nde olması gerektiği kabul görüyor. Yıllar geçtikçe bu bölge Santa'ya daha fazla kucak açıyor ve bugün Laponya'nın en büyük turizm gelirlerinden biri Noel Baba'sı. Laponya'nın Rovaniemi şehrinin yakınlarında kafesi, restoranı, evi, ofisi, oyuncakları ve dükkanlarıyla Noel Baba Köyü, Napapiiri var. Bugün Napapiiri, dünyanın her yerinden çocuklardan mektuplar alıyor, Santa'ya iletiyor, Santa ona göre hangi bacaya tırmanacağına hangisine tırmanmayacağına karar veriyor. (Bu yıl Türkiye'nin popüler uğrak noktaları arasında olmayacağını kestirmek zor değil!!)


Açık konuşmak gerekirse bugüne kadar ben Santa'nın bir hayrını görmedim, ne bacamdan girdi, ne kapımdan. Yılbaşı ağacıma taktığım süs ve kafama taktığım şapka oldu. Öte yandan, bana bir faydası olmaması, var olmaması anlamına da gelmiyor tabii, hele adam olmadığı anlamına hiç gelmiyor. Bugün dünyanın en büyük tüketici pazarı Amerika'da (ana vatanı Laponya'da da tabii) "Adamsın Santa! Adamsın!" diye nağralar atan ve cepleri dolan binlerce iş adamı var- hele de şu dönemde.
Amerika'nın kendine yarattığı Santa markası, Aziz Nicholas'a da pek bir fayda sağlamasa da yüzyıllardır ayakta kalabilen ender hayal-meyal ürünlerinden birinin var olabilmesi, bize umut vermelidir. Zaten her şey yeteri kadar gerçek değil mi? Yani diyeceğim o ki, bizim Müftü sevsin sevmesin, ben Santa'yı -çok sevmesem de -en azından sayıyorum.
Dilerim ki, 2012 hepimize hoş gelir, memleketin uzak köşelerindeki çocuklar, gençler yanlışlıkla öldürülmez, kızacak ve çatacak tek derdimiz Santa olur, 2011'den daha fazla hayal-meyallerle, daha az kötü ve sevimsiz gerçeklerle dolu bir yıl yaşarız. Happy New Year Marjinal!




Çok Beğendim :)

Uzun yıllardır aldığım en anlamlı ve en çok işime yarayacak hediye:))
Unutmadan, Esra'ya dikkattttttt! :)))

Çekenin Dostu

Bir yıla daha veda ederken Marjinal ailem ile birlikte kutladığımız "Hoş geldin 2012" partisinde neden ben yokum diye üzülürken, dün aldığım JPG hayatımın akışını değiştirdi :)
Genelde etkinliklerde fotoğraf çekenin fotoğrafı olmaz, ben de bu durumdan çok rahatsız olmuştum ki ERAY ABLAMLAR (Ablamlar diyorum çünkü o artık iki kişi) benim fotoğrafımı çekmiş! İlk gördüğümde gözlerim doldu, çok mutlu oldum...
Teşekkürler ERAY ABLAMLAR :)

29 Aralık 2011 Perşembe

Hedaye

En yaratıcı yeni yıl hediyem ile ben de Taksim'deyim.

Marjinalli olmak...

Gülen yüzlerle, gülen kocaman yüreklerle bir arada olmak; Marjinalli olmak:)

Doppelgänger

"a copywriter is a salesperson behind a typewriter"
judith k.charles









Bugüne kadar fark edilmedi büyük ihtimalle ama bahsedeceğim iki kişi ofiste bulunan kardeşlerden daha çok birbirine benziyor.

Bu iki kişi: Banu ve Eda

Elmanın iki yarısı gibiler aslında

Bilindiği üzere ikisi de metin yazarı

İkisi de yay burcu

İkisi de kumral

İkisi de sabah kahvesi almadan işe başlamıyor.

İkisi de yemek yemeyi! bir hayli seviyor

Yemeklerden sonra tatlı, ardından da kahve vazgeçilmezleriarasında

İkisinin de spora başlamamak için bahaneleri var.

İkisi de parti kızı!




İkisi de kedileri seviyor.

İkisinin de abisi var ve aralarında 10’dan fazla yaş farkıvar.

İkisi de sarışın olmak istiyor!



Allah sonlarını benzetmesin!

Neden, neden, neden.....




Birçok kez "Neden" dedik, sonuca ulaştık:)

Doğruluk mu Cesaret mi?


2012'de vermem gereken önemli bir karar var... Doğruluk mu cesaret mi?

En Başarılı Hediye

Daha isabetli bir hediye olamazdı diye düşünüyorummmm.. Blog'da diğer hediyelerle yarışabilecek kadar iddialıyım:) Özgürcüm tekrar teşekkürrr

Gençler?



"Başka Türlü Birşey Benim İstediğim"

Yılbaşı günü Nadya ile Suat’ta öğle yemeği yiyorduk ve deliler gibi yağan yağmurdan sırılsıklam olmuş bir şekilde Özge içeri girdi, kendisine çıkan kişiye hediye almak için Nişantaşı’na gitmiş. Kime aldığını sormak için çok zorladık ama söylemedi, akşama sebebini öğrendim ki benmişim:)
İki hediye paketi vardı elinde, Deniz’in tüyosuyla beyaz t-shirt almış (Doğru bir tüyoydu Özgecim, beyaz ve siyah favorim:)) Vee diğeri de Yeni Türkü’nün koleksiyon albümü! Bu hediyeyi
buradaki yazıma istinaden almıştı. Büyük ihtimalle sizler duymadınız ancak hediyeyi verirken hep yazımdan alıntılar kullandı. CD’yi yalnız dinlememi söyledi, Beşiktaş Pasajı’nda çekilmemiş olduğunu vurguladı vs. Çok etkilendim!! Yazımı okumuş, sindirmiş ve cümle içinde
kullanmıştı…
Teşekkürler Özgecim, özel bir insansın, hep böyle kal…

CEO Deniz Eskiden de Aynıymış!

Düzeltme/Tekzip


Yanlış bilgilendirme olmuş, bira göbeği değil, pizza göbeği imiş.

Nevra'nın Bira Göbeği

Sebiha'yı Özledik


Sebiha yeni yıla bizden bir gün önce mi girecek?

Once Upon A Time

Red Sonja'yı Tanır mısınız?


Tanımayanı dövüyoruz.

Bu Artizi Tanıdınız mı?


Tanımayanı dövüyoruz.

Bu Kim?


Bilenler arasında yapılacak çekilişle şanslı kişiyi döveceğiz.

Fotoğraf Arşivimizde Neler Var?


Marjinal tarihi yatıyor resmen!

1 Ocak Tayyar'ın Günü

CEO'nuzu Nasıl Alırdınız?

Bir CEO unvanının hakkını vermeli, gereken tüm kimliklere bürünebilmeli...

Kasımpaşalı CEO


Artiz CEO




Hanım kız CEO




Mezdeke CEO



Dövüşçü CEO



Çıtır Kız CEO


Rockçı CEO





Salon kadını CEO





Başka bir arzunuz?

Düşenin Dostu Varmış...

Şimdi ben normalde çok düşen bir insanım; ev, sokak, bar demeden düşerim, acımam. Annem bana "sokak çocuğu" der hala. Velhasıl, bir gün bir iPad'im oldu, elimde gezdirirken de düşmeyi ihmal etmedim, hem ona olan oldu hem bana. Gel zaman git zaman 2012 yılbaşı kutlamalarında elime Apo Bey tarafından bir kılıf tutturuldu...





Fotoğrafta yüzümdeki mutluluğu, Apo Bey'in "artık düşsen de iPad'ine bir şey olmayacak" bakışını görebilir, konuyla ilgili istediğiniz gibi üzerimde geyik döndürebilirsiniz. Artık o iyi, 2013 yılbaşı için kendime kılıf diler, Apo Bey'e tekrar tekrar teşekkür ederim. :)

CiBoBom!

Sevgili Sarı Lacivert Taraftarları...
Bir Fenerli elden gidiyor haberiniz olsun...

Can oğlumu Fenerli sanırdık ama kendisi son iki haftadır bir nâme taktı diline! "CiBoBom CiBoBom CiBoBom" diyor başka da birşey demiyor. Aramızda casus var! Evet evet, aramızda casus (dayısı) var... :) Benim korktuğum başıma gelecek diye endişeliyim. Neden mi? Çünkü Baba Kadir ve Efe oğlum yılda 2-3 defa Fener maçına giderler, düşünsenize "CiBoBom Can" ilerde abi-baba maça giderken arkalarından baka kalacak...

Sürpriz Şeftali!

Bugün Homend ekibi ile yaptığımız geleneksel Perşembe toplantımız bir sürpriz eşliğinde gerçekleşti. Ben ilk gördüğümde sabun sandım. Biraz yaklaşınca "gerçekten şeftali" dedim. Elimde alınca üzerindeki toz şekerlerden gerçek kimliğini tespit ettim. Evet evet, bunlar kurabiye! Hem de içinden kremaya gömülmüş badem çıkıyor!

Homend ekibinden sevgili Remzi Özyalçın, üşenmemiş, (elleri dert görmesin diye tüm gün dua edeceğim) kayınvalidesinin özenle hazırladığı bir kutu şeftali-kurabiyesini bize getirmiş. Bu gördükleriniz aslında kurabiye ve ne yazık ki tarifi büyük bir sırmış. Ben de söz verdim, en yakın zamanda çilek görünümlü bir çalışma ile karşılarına çıkacağım... Tüm Marjinal ailesinin gününe lezzet katan bu hediye için bir kez daha teşekkür ederiz!

İnanılmaz Ama Gerçek...














Evet gerçekten inanamadım... Elime verildi, evirdim, çevirdim, ne olduğunu anlamakta güçlük çektim... Ama sonrasında aşağıdaki fotoğrafın da çekilmesini sağlayan şu sözler hediye verenin ağzından döküldü ince bir saz gibi:

"Bazen insan önündeki güzellikleri göremez. Bu yüzden biz senin olur olmaz her yerden duyulan sesini herkes bilsin istiyoruz..."














Ağır ama bir o kadar da duyarlı bir insansın Mert abi... Bu arada bu gerçeği hepimiz biliyoruz, gizlemen yersiz...

2011'in en unutulmaz hediyesi için tekrar çok ama çok teşekkürler...

Aranıyor...



Bir habere göre üç kuzu sarması yanında bir adet zeytinyağlı dolma dün Etiler civarındaki bir evin mutfağında aynı tabakta görüldü. Görülmeleri ile kaybolmaları bir olan bu leziz yiyecekler halen aranıyor. Bilenlerin görenlerin ya da yiyenlerin kimler olduğu araştırılıyor...






28 Aralık 2011 Çarşamba

Index'ten Antakya Soframız

Bugün saat 17.00 civarında ofise geldiğimde Lale adıma gelmiş kocaman bir koliyi gösterdi:) Ben koli ile doğruca mutfağa gittim. Açtımmmm.
İçinden çıkanları sayamam ama aklımda kalanlar: ceviz reçeli, baharatlar (binbir çeşit) nar ekşisi, etli ekmek, tatlılar, içli köfteler, sabunlar, daha neler neler...
Yenebilecek olanlar saniyede tükendi, fotoğrafını bile bloğumuza koyamadım:)
Teşekkürler Erol Bilecik, teşekkürler Index, teşekkürler Antakya...

Yeni Yıl Hediyesi:)

2012 güzel geçeceğe benziyor:). Nokia ekibi olarak aldığımız kocaman çikolata kutusu bizi bizden aldı. Teşekkürü bir borç biliriz:) Tüm MPN ekibine afiyet olsun.