24 Kasım 2009 Salı

7. Finans Zirvesi...

Bu sene Active ACADEMY 7. Uluslararası Finans Zirvesi 12-13 Kasım’da Swissotel’de gerçekleşti. Konu ‘Krizle Değişen Finansal Mimari’ydi. Her zamanki gibi dolu dolu geçti. Birbirinden önemli oturumlar ve konuşmacılar katılanlara önemli bilgiler verdi. Biz de iletişim sponsoru olarak her zamanki gibi yerimizi aldık ve basın ile ilişkilerimizi en iyi şekilde yürüttük. :)
Oturumları fazla takip edemsem de, Türkiye’nin bu krizi en az hasarla atlattığı bir çok konuşmacı tarafından söylendi. Ali Babacan, “Türkiye, 2010 yılında en hızlı büyüme kaydedecek 7 Avrupa ülkesinden biri” dedi.
İlgi çeken oturumlardan biri de “CEO’lar Krizi Nasıl Yönettiler?”di. Bu sunum ile ilgili söylenecek çok şey var ama biz bunu bir basın bülteninde sadeleştirdik. İlgilenenler sitemizi ziyaret edebilir.
Zirve’nin sonunda toplu fotoğraflar çekildi. Biz de bu etkinliğin gerçekleşmesinde önemli rolü olan Nazlı Çağlar ile bir hatıra fotoğrafı çektirdik.
Başarılarının devamını diliyoruz. :)
Not: Blogspot'taki sorun nedeniyle anca giriş yapabiliyorum, vay efendim neden bu kadar geç yazdın demeyiniz :)

19 Kasım 2009 Perşembe

Kurtlar Vadisi'ne Yeni Kan


Pana Film'den yapılan açıklamaya göre, dün akşam Kurtlar Vadisi Gladio'nun galasına katılan Başar, yapımcıların oldukça ilgisini çekmiş ve kendisine sıradaki KV filminde başrol oynaması için teklif götürülmüş. Bu teklifi memnuniyetle kabul eden Başar'ın, kısa sürede basına poz vermeye ve filmin müzikleri için vakit kaybetmeden Gökhan Kırdar ile çalışmaya başladığı da kulağımıza gelen bilgiler arasında :)
PS: Sözkonusu metin tamamen hayal ürünüdür!

15 Kasım 2009 Pazar

Dünya Diyabet Günü











Merhaba,
Dün Dünya Diyabet Günü'ydü. Bir şeker hastası olarak biraz konudan bahsetmek isterim. Kendimde gizli şeker olduğunu henüz 1 ay önce kadar öğrendim. Elbet bir gün şeker hastası olacağımı biliyordum, çünkü anneannem insülin kullanıyor. Annem de ciddi şeker hastası olduğu için genlerden ötürü bende de aynı sağlık sorununun olacağı yüksek ihtimaldi. Bu sebeple gerekli testleri olmayı ihmal etmiyordum. Neyse ki gençken bunu farkettik ve önlem almaya çalışıyoruz. Sevgili Osman Baba da bu konudaki deneyimlerini benimle paylaşıyor sağ olsun aynı durumda olunca kader kardeşliği yapıyoruz:) Bu konuda bundan sonra yapmamız gereken sağlıklı beslenmek ve kilo vermek. Sizin de yakın ailenizde diyabetli varsa mutlaka bir testen geçmenizi öneririm.

Bir çok insan için 14 Kasım sıradan bir sonbahar günüdür. Dünyadaki yüz binlerce şeker hastası çocuk için ise 14 Kasım en az kendi doğum günleri kadar önemlidir; çünkü 14 Kasım, geçen yüzyılın başlarında (1921) insülini bularak onlara yaşamlarını armağan eden Kanadalı doktor Frederick Banting’in doğduğu gündür. Ona saygının bir ifadesi olarak 1991’den beri Dünya Diyabet Federasyonu 14 Kasım’ı “Dünya Diyabet Günü” olarak değerlendirmektedir. Dünya Diyabet günü, şeker hastalığı konusunda halkı, hükümetleri ve medyayı bilgilendirmek(uyarmak) amacıyla çeşitli aktivitelerin yapıldığı bir gündür.

Dünyada 200 milyondan fazla şeker hastası vardır ve bunların çoğu yeterli tıbbi bakım alamamaktadır.
Sanıldığının aksine diyabet çocuklarda da görülür. Ülkemizde 15.000 civarında 18 yaş altında diyabetli çocuk bulunmakta.

Diyabetin, vücutta üretilen insülin hormonunun yetersizliği veya etkisizliğinden kaynaklanır, hücrelerin ihtiyacı olan şekerin, kanda normal değerlerin üstüne çıkarak zehir etkisi yaratır ve vücudun hücrelerini tahrip eder.
''Hastalık, aile öyküsü, hareketsizlik, sağlıksız beslenme, fazla kilolu olanlarda sık görülür. Aşırı susama, aşırı ve sık yemek isteği, sık idrara çıkma, halsizlik, kilo kaybı belirtileri ile kendini gösterir. Ancak hastaların çoğunluğu hastalığının farkında değildir. Günümüzde diyabeti önlemek amacı ile yapılan çeşitli çalışmalarda, kişilere eğitimle kazandırılan yaşam tarzı değişiklikleri yani sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması, düzenli egzersiz gibi sonucu diyabet görülme sıklığının azaldığı gösterilmiştir.

Sağlıklı günler. :p

13 Kasım 2009 Cuma

GDO'lu Ürünlere Hayır!


Yemeyin, yedirmeyin. Geleneksel lezzetlerimize devam.

Murat Büyükkucak'tan MURPHY KURALLARI

Mekanik Tamirat Kuralı
Elleriniz yağa bulaştığında, burnunuz kaşınmaya başlar ve acil tuvalete gitmeniz gerekir.

Yer Çekimi Kuralı
Yere düşen her şey en zor ulaşılabilecek noktaya yuvarlanır.

Yanlış Numara Kuralı
Yanlışlıkla çevirdiğiniz bir telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz ve biri daima cevap verir.

Mazeret Kuralı
Patronunuza işe geç kalma sebebinin patlak lastik olduğunu söylerseniz ertesi sabah lastiğinizi muhakkak patlak bulursunuz.

Değişkenlik Kuralı
Eğer trafikte şerit değiştirirseniz, eski şeridiniz şimdi bulunduğunuzdan daha hızlı akar. (Bu hep böyledir)

Banyo Kuralı
Vücudunuz tamamen ıslandığında telefon çalar.

Yakın Tesadüf Kuralı
Beraber görülmek istemediğiniz biriyle beraberseniz tanıdığınız biriyle karşılaşma ihtimali tavan yapar.

Sonuç Kuralı
Birine bir aletin çalışmadığını göstermeye çalıştığınız zaman o alet çalışır.

Biomekanik Kuralı
Kaşınma katsayısı vücudunuzda ulaşılması zor olan yerlerde en yüksektir. Şekilden şekile girersiniz.

Tiyatro Kuralı
Ne olursa olsun koridordan en uzak sandalyenin sahipleri en geç gelir.

Starbucks Kuralı
Bir kahve içmek için oturduğunuzda patronunuz sizden bir görev ister ve bu görev süresi kahve soğuyana kadardır.

Murphy'nin Soyunma Odası Kuralı
Eğer soyunma odasında sadece iki kişi varsa, onların soyunma dolapları bitişiktir.

Yüzey Kuralı
Tereyağlı ve reçelli ekmeğinizin yeni yaptırdığınız veya aldığınız halıya malzeme sürülmüş tarafı yere doğru düşme ihtimali, halının pahalılığı ve yeniliği ile doğru orantılıdır.

Mantıksal Tartışma Kuralı
Neyi konuştuğunuzu bilmiyorsanız her şey olabilir.

Brown'un Fiziksel Görünüm Kuralı
Papuç ayağınıza tam geldiyse, o papuç çirkindir.

Wilson'ın Pazarlama Stratejisi Kuralı
Gerçekten çok sevdiğiniz bir ürünü bulup aldığınızda, o ürünü üretmekten vazgeçerler.

Doktorların Kuralı
Eğer kendinizi hasta hissedip doktor randevusu alıp giderseniz aniden iyileşirsiniz. Eğer randevu almazsanız hastalık devam eder.

Olasılık Kuralı
Birisi tarafından seyredilme olasılığı, yaptığınız işin aptallık katsayısıyla doğru orantılıdır.

10 Kasım 2009 Salı

Bugün 10 Kasım...


Tam 71 yıldır onu özlüyor bu ülke. Tam 71 yıldır onun tırnağı bile edemeyecek insanların çizdiği kadere boğun eğiyor bu ülke. Eğdiriliyor, çekiştiriliyor, birilerine peşgeş çekiliyor. Sahipsiz zannediliyor...


Dediklerin bir bir çıkıyor Atam!


"...İktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur !"

Rahat uyu, bıraktığın her şeyin başında nöbetteyiz.


NÖBETÇİ MİLLET


YARADAN HEY YARADAN…
DÖRT YIL DEĞİL, BİN YIL GEÇSE ARADAN
SENSİN ATEŞ DİYE KANIMIZDAKİ,
SENSİN IŞIK DİYE ÖNÜMÜZDEKİ,
EY YANIMIZDAKİ
BEŞ - ON MERMERE, BİR AVUÇ TOPRAĞA SIĞAN
SINIRSIZ MAVİ UMMAN HEY.

YENİ KIYILAR BULUR, YENİ YARLAR KAZARDIN
SEN HER KÖPÜRÜP TAŞMANDA;
HER KONUŞMANDA
MİLLETİNİN ALIN YAZISINI YENİDEN YAZARDIN.
BAKIŞLARIN İNANMAYANI EZERDİ,
SAĞ KOLUN BİR ORAĞA BENZERDİ:
BAŞLARDI YURT TARLASINDA FİKRİN VE HİSSİN HASADI.
CÜMLELERİN YA ÖRSDEN KALKARDI
YA ÇIKARDI KINDAN.
BAŞAK SAÇLARIN SARKARDI HARMAN ALNINDAN;
HALK BİÇİLMİŞ EKİN GİBİ DÜŞERDİ DİZLERİNE,
MİLYONLAR KATILIRDI SÖZLERİNE
MIKNATISI GÖREN ZERRELER GİBİ
SÖZÜNDE ÇARPIŞIP DÜŞERDİ.

TAM SUSTUĞUN AN KIYAMET OLDU,
TAM KONUŞTUĞUN ANLARSA MAHŞERDİ:
RAB, GÖKTE DİNLEYİN DERDİ MELEKLERİNE;
YILDIZLAR GİRERDİ YENİ MAHREKLERİNE;
NEHİRLER KAVUŞURDU YENİ DENİZLERİNE;
HALK BİÇİLMİŞ EKİN GİBİ DÜŞERDİ SENİN DİZLERİNE
ŞİMDİ NÖBETÇİ OLMAK İÇİN ANIT-KABRİNE
TAMAMLAYABİLMEK İÇİN TAVAFINI
SARMIŞ YALIN KILIÇLAR GİBİ ETRAFINI
TUTUYOR NÖBET,
BU MİLLET:
BU, VAKTİYLE AYAKLARINI UMMANLAR YALAYAN,
BU , ÜÇ KIT'AYI ATININ NALIYLA DAMGALAYAN,
BU, TİMUR'U, ATTİLA'YI, OĞUZ'U,
BU, YILDIRIM'I, FATİH'İ, YAVUZ'U,
BU, SENİ YETİŞTİREN ULU MİLLET,
VAKAR VE HAYSİYETLE DİMDİK
UYANIK TETİK
ANIT - KABRİNDE TUTUYOR NÖBET.
DÜNYA DÖNÜP DOLAŞIP,
BOĞAZLAŞIP, DALAŞIP
ERGEÇ VE ANCAK
MİLLİ MİSAKLARDA KARAR KILACAK,

EY EN BÜYÜK USTA !..
DÜŞÜNEN OLMADI BU HUSUSTA
SENDEN EVVEL VE SENDEN İLERİ:
İLK MÜJDEYİ, İLK HABERİ
SENDEN ALMIŞTI CİHAN;
TA O ZAMANDAN ANLAYAMADIĞINA YANSIN.
SEN DÜNYANIN DÖNÜP DOLAŞIP GELECEĞİ,
UĞRUNDA MİLYONLARIN SEVE SEVE ÖLECEĞİ
EN BÜYÜK MAKSAT İÇİN
DÜNYAYA İLK KARŞI KOYANSIN.
NASIL İÇİMİZDEYSEN BÜTÜN VARINLA
İŞTE ÖYLECE DÜNYA DAVALARINDASIN.

O IŞIK SAÇLARIN, O ALEV SÖZLERİNLE
O GÖK GÖZLERİNLE SEN,
EY ISSIZ GECELER İÇİNDEN,
BİZE EŞSİZ SABAHI GETİREN !

EY ASIRLARDIR DUL BAYRAĞIN EŞİ
EY GECEYARILARIMIZIN GÜNEŞİ,
EY IŞIK SAÇLAR,
EY YELE KAŞLAR,
EY ÇEKİLMİŞ HANÇER BAKIŞLAR,
EY FİKRİ DÖVEN ŞAKAKLAR,
EY KALEM PARMAKLAR,
EY AY - YILDIZ EL,
EY EN GÜZEL
EY EN BÜYÜK
EY ATATÜRK !…

GETİR DUDAKLARINI, BİR BİR ALNIMIZA KOY,
DAĞLANSIN ATEŞİNLE BU SOY.
OY ATATÜRK OYY…

İRKİLMEZ ATA ÇOCUĞU İRKİLMEZ;
ZAPTEDİLMEZ ATAM ZAPTEDİLMEZ
BİZ VARKEN SENİN HİSARININ BURÇLARI:
BAKIŞLARIMIZ KILIÇ UÇLARI,
BEKLİYORUZ DEVRİMİNİ BİZ.
ÇÖKMEYECEĞİZ DİZ…
İSTERSE HAYAT ZEHROLSUN,
İSTERSE REFAH KAHROLSUN,
İSTERSE KURŞUN DÜŞSÜN YANIMIZA BELİMİZE,
İSTERSE GEÇİNMEK İÇİN BİR DİLİM
KURU EKMEK GEÇMESİN ELİMİZE,
HALEL GELMEZ BİZİM ATEŞİMİZE:
DÜNYA DÜŞSE PEŞİMİZE,
YER SARSILSA YERİNDEN
NE SEN'DEN GEÇERİZ NE SENİN ESERİNDEN.
Behçet Kemal Çağlar

9 Kasım 2009 Pazartesi

Yarın 10 Kasım... O'nu hepimiz sevgi ve saygıyla anıyor, özlüyoruz!

Atatürk'ün aramızdan ayrılışının yetmiş birinci yılına bir gün kala, e-posta kutuma düşen bir yazıyı buradan paylaşmak istedim. Toprağı bol, ruhu şad olsun!


* Atatürk`ün dünyada `başöğretmen' sıfatlı tek lider olduğunu...
* Bir geometri kitabı yazdığını...
* Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin (Türkçe) isim babasının bizzat Mustafa Kemal olduğunu...
* Norveç`de `Atatürk gibi olmak` diye bir deyim olduğunu. ''Atatürk'' çiçeği'nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landın`in koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isimle üretilip satıldığını...
* Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu...
*''Mimber'' adında bir gazete çıkarttığını ve 52 sayı yayımlanan gazetede ilk defa sansür kelimesi geçtiğini...
* Kurtuluş Savaşı'nda rütbe alan bir çok kadın askerlerimizin olduğu, dünya tarihine geçen tek bir üsteğmenimizin olduğunu, Üst teğmen Kara Fatma'nın 700 erkek, 43 kadından oluşan bir müfrezenin reisliğine bizzat Atatürk tarafından atanmış olduğunu...
*Bir röportajda Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?' diye sorulduğunda 'Şartlarımızı koyarız, kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için, davet gelirse düşünürüz' dediğini ve bunun üzerine BM yasasının değiştirildiğini ve üyeliğe davet edilen ilk ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu.... *1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; 'Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim' dediğini...
*1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde; 'Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir' denildiğini...
*1996'da Haiti Cumhurbaşkanının vasiyetinde, mezar taşına yazılmasını istediği metinde; 'Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal ATATÜRK'ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm' yazdığını...
*2000'de ABD Başkanı'nın milenyum mesajında; ''Milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal ATATÜRK'tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış, tek liderdir' denildiğini...
*2005'de Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns`un önerisinin 'Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk'ü örnek alsın yeter' olduğunu...
*2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini...

BİLİYOR MUYDUNUZ!!!


AB Uyum yasalari gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasını protesto ediyoruz! Milli bilincimizi yavaş yavaş yok etmelerine izin vermeyeceğiz!

İzmir kurtulmus, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler... Trene binerler ve kompartımana çekilirler. Ertesi gün, yaveri, Atatürk'ün kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını yıkamaktadir. Yaveri: 'Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde; niye böylesiniz', der.' Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz, kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm, uyumadım kalktım', der. Yaveri: 'Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz; hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik', der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir:'Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiç birinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil; milletimin rahat uyuması'.

Uyursan ölürsün, uyursanız hepimiz ölürüz, ölürrrr...



Geçtiğimiz hafta “Nefes” filmini seyrettim. Neredeyse çevremdeki herkes filmi izlemişti. Kimisi beğenmiş kimisi de beklediği gibi çıkmadığını söylemişti. Ben bir filmi izlemeden yorum yapmayanlardanım. Önyargılı olmamak lazım. Filmin konusu aslında çok güzel ve aşırı duygusal. Bu filmi duygusallık üzerine kurmuşlar ama daha fazla atraksiyon olmalıydı diye düşünüyorum. Bir askerin duyduğu aşk, özlem, hasret gibi temalar ancak bu şekilde güzel anlatılabilirdi. Filmi beğenip beğenmemek arasında kararsızım hala. Birşeyler eksik kalmış gibi. Sadece çatışma sahnesini soluksuz seyrettim. Özellikle komutanlarına takmış durumdayım, bence şair olsa daha iyi olur :) Ayrıca çatışma sırasında hiçbir şey yapmaması beni şaşırttı. Filmin sonunda teröristin komutanı öldürmeden askerin ateş edebileceğini umut ediyordum ama nedense komutanı öldürdükten sonra ateş etti, bu da bana saçma geldi. Neyse daha fazla detaya girmeyeceğim. Doğuda ve zor şartlarda askerlik yapanların Allah yardımcısı olsun. Bu film için de yorumum: YORUMSUZ!

6 Kasım 2009 Cuma

Gelecek Burada. Sadece...




Marjinal Porter Novelli’nin sponsor olduğu ve Digital Age tarafından düzenlenen Yakınsama ve Dijital Marketing konulu konferansta bir tam mesai günü oradaydık ama doğruya doğru, sıkılmaya vakit bulamadım. Aralardaki kahve molaları ise benim günde 15 bardak kahve ihtiyacımı karşılamakla kalmadı. Yanındaki çörek ve kurabiyeler yüzünden konferanstan çıktığımda girdiğimden daha kiloluydum. Ne mi gördüm, duydum, hissettim? Aklımda en çok kalanları yazıyorum:
Crispin Porter + Bogusky Avrupa Yaratıcı Grup Başkanı ve kurucu ortağı Gustav Martner’in annesinden yola çıkarak anlattığı gerçeklerin (çocuklar TV ile değil, dışarıda oynayarak büyümeli) reklam dünyasının gerçekleriyle (Asıl mesele kültürü kimin şekillendirdiği!) çatışmasını izledik. Philips, SAS, Domino’s Pizza reklamlarından hareketle sunumu can alıcı bir ifadeyle bitirdi. Hızlıca bizim dile çevirirsek:
İnsanlar reklamları okumaz. İnsanlar kendilerini ilgilendiren şeyleri okur. O da bazen bir reklam olabilir.”
IAB Türkiye Başkanı Levent Erden buram buram samimiyet kokan bir sunum yaptı. Değil mi ki, sanıldığı gibi 70 milyon nüfus değil hitap ettiğimiz, değil mi ki Türkiye’de 16 milyon hane var ve değil mi ki bunların ancak 6-7 milyonu kullanılabilir geliri olan, davranışları ve kararları değiştirilebilir bir kitle, o zaman duralım, ona göre düşünelim. Levent Bey konuşmasını sonuca bağlarken herkese bir uyarı gönderiyordu: Daha akıllı müşterilere ihtiyacımız var, daha stratejik pazarlamacılara ihtiyaç var.
Microsoft Europe-Middle East Marka Strateji uzmanı Ben Richards ise Microsoft’un indigo çocuklarından biri gibiydi. Microsoft’un şimdiki vizyonunu anlattı. Yani hali hazırda var olan uygulamalarını. Sheraton lobisindeki sehpa masaüstü olmuş. Yani desktop... Sehpanın etrafında oturanlar çoklu kullanıcılar olarak dokunmatik ekrandan otelle ilgili bilgi alıyorlar. Dikkat çek, Paylaştır, Heyecanlandır! Microsoft platformlarındaki amaç bu bu imiş. Hızla evrilen teknoloji dünyasının acımasızlığını ise “Ya uyum sağlarsın, ya da yok olursun” sloganıyla çivi gibi beynimize kazıdı.
Hiçbir kumandanın olmadığı oyunlar ise, Wii’nin pabucunu dama atacak görünüyor. Cep telefonu ilk çıktığında yollarda, okul, işyeri veya otel koridorlarında kendi kendine konuşur gibi yürüyen insanları görürken şaşırırdık. Şimdi ise kendi kendine ellerine kollarını sallayan, belini kıvıran insanları görmeye de alışacağız gibi görünüyor. Banner içinde konser veren gruplar ise beni benden aldı. Web sayfasındaki banner içinde konser verip farkındalık yaratmak isteyen her grup önce kayıt için küçücük bir kutuya sıkış tıkış girip yeteneklerini sergiliyor; sonra o ölçüyü bannera geçirip kullanıcıların karşısına çıkıyorlar. Bu şekilde adını duyurup, başarı yakalayanlar da var.
Internet gazeteyi öldürecek mi tartışmalarında çoğumuz, “Yok canım, kağıdın kendisini elime alıp, hamurunun kokusunu hissedip, hışırtısını kanıksadığımız (ve cam silerken de etkin araç olarak da katma değer yaratan) gazetenin yerini, ekrandan okuma eylemi nasıl alabilir?” diyebiliriz. (Ben diyorum, en azından). Onun da yolu bulunacakmış. Microsoft’un gelecek vizyonundaki gazeteyi elinize alıp, açıyorsunuz ve açıp okumakla kalmayıp 4.sayfadaki haberin üzerine tıklayıp arka planını, benzer haberleri, arşivini vs’sini de görebiliyorsunuz. Kurtlar Vadisi’nin televizyondan çıkıp sadece internette yayımlanan bir dizi olmasına ise ramak kalmış görünüyor.
Geldik, MMI Yöneticisi Paul Berney'e. O da QR kodlama sistemini anlattı. Duvarda asılı sinema poster üzerindeki QR code ve cep telefonunuz ile filme bilet alabiliyor, bilgi edinebiliyorsunuz. Duymuştum bunu ama kullanılmaya başlandığını bilmiyordum.
Bunlar konuşmacıların bir kısmıydı. Pazarlama, teknoloji, yakınsama, bazı şeylerden de uzaksama mı bir anlamda? Bunlara girmeyeceğim ama teknoloji ve internet dünyasını düşündükçe, bilim kurgu yazarı William Gibson’un sözlerine katılıyorum:
Gelecek zaten burada. Sadece henüz herkese dağıtımı yapılmadı.

3 Kasım 2009 Salı

Başa Dönüş


Tatilde Şoparistan’a gittim biliyorsunuz.. Buralarda herkesler bebekleriyle oynaşırken, bebeler annelerinin babalarının yollarını gözlerken, oralarda da torunlarının yollarını gözleyen iki güzel insan vardı benim için. Anneannem ve babaannem. Şimdilerde hepinizin çocukları için nasıl endişelendiğini, sağlıklarını korumak için nasıl uğraştığınızı, küçücük bir adımıyla ya da tüm gece deliksiz uykusuyla nasıl mutlu olduğunuzu gördükçe anlıyorum ki insan tam bir başa dönüş yaşıyor hayatta. Şimdilerde siz onlara ve her şey sırasıyla, yolunda giderse, onlar sizlere bakmaktan keyif alıyorlar. Gerçekten “keyif” bunun adı.

Anneannem yaklaşık 70 yaşında ancak bakıma muhtaç durumda. Belki de 6 tane çocuk yaptığı için şu anda bu kadar bitik ama o güzel çocukları dünyaya getirdiği için de bir o kadar şanslı, çocukları her zaman yanı başında. Şimdilerde bir de öğretmeni var. “Müge"ciği. Müge sayesinde hayata artık daha da bağlı. Bir saat yaptığı çalışma ile yeniden ellerini hareket ettirmeye başladı. Hatta yatağında doğrulmaya, hatta çocuklarının, damatlarının, torunlarının isimlerini yazmaya, boyama kitapları ile hayatı yeniden renklendirmeye, yeniden güzel ve anlaşılır bir dille konuşmaya bile başladı. Bundan büyük mutluluk var mı insan için. Eda için Asya’nın boyama kitapları neyse şimdilerde annem için de anneannemin bir boyama sayfası o işte. Dila’nın müziğe verdiği tepki Nevra için neyse, teyzem için anneannemin bileğini oynatabilmesi o işte.

Ve babaannem. Onun da Almanya’daki kızıyla konuşabilmek ve hatta onu görebilmek için teknolojiden yararlandığını görmek ne büyük mutluluk. Babaannemin kahkahasının halama yaşattıkları neyse, Yasemin’in telefonda “Anneciiiimmm” sesine Beren’in verdiği tepkinin kendisine yaşattıkları o işte.

Umuyorum ihtiyaçları olduğunda, ailelerimizle yakından ilgilenebilmek hepimiz için mümkün olur…

2 Kasım 2009 Pazartesi

Süperman'den İyi Haftalar!

Hey! Ben Süperman Süper Kaan, Kaan Tüzün. MPN ailesine "Merhaba!" demek istedim. Şimdilik 4 aylığım. Umarım biraz daha büyüdüğümde ziyaretinize gelebilirim. Belki bir toplantı için annem sizin ofise gelir ve gelmişken beni de yanına alır :)

1 Kasım 2009 Pazar

Domuz Gribini Uzmanlara Danıştım

Sevgili blog sakinleri,
Domuz gribi haberleri almış başını giderken artık çoluklu çocuklu Marjinal ailesinin çocuklu bir ferdi olarak olarak konuyu uzmanlara danıştım. Tabi tıp camiasına olan ilgim alakam sebebiyle zevkle yaptım. 3 farklı uzman ile konuştum ki bunlardan 2 tanesi çocuk doktoru idi. Uzmanlarımız derki: "Domuz Gribi" korkulacak bir hastalık değildir ve normal grib gibi geçirilebilir. Hatta şu anda siz bile geçiriyor olabilirsiniz. Herkeste aynı tepkileri verecek diye bir kural yoktur. Ben grip olunca normalde hiç ateşlenmem sadece aşırı kas ağrılarım olur ama bir başka arkadaşımın ilk belirtileri ateş olabilir. Önemli olan bağışıklık sisteminizin kuvvetli olması, kendinizi kötü hissediyorsanız uzmana görünmeniz, gerekiyorsa yatak istirahatinize uymanız, iyi beslenmeniz, iyi uyumanız ve ciddi hastalıklarınızın olmaması. Mesela astım, kalp, kronik bronşit gibi. Tabi bunların yanı sıra bilmediğiniz rahatsızlıklarınız da olabilir, aman dikkat! Çocuklarımızı korumanın en iyi yöntemi iyi beslenmelerini sağlamak, iyi dinlenmelerine dikkat etmek ve ellerini sürekli yıkamak. Öptürmemek de çok önemli ama gel gelelim Türk insanı pek sever öpmeyi. Şimdi anneler babalar gelin çocuklarınızı öpmeyin dense zor ama hadi anneler babalar kurala uydu diyelim ya dedeler büyükanneler....Yani sözün kısası 0-1 yaş grubu çocuğu olanlar dışında kendinizi hapsetmeyin ve sürekli şüphe ile yaşamayın arkadaşlar. 0-1 yaş grubu çocuklar tüm hastalıklarda olduğu gibi gripte de risk altında olabiliyorlar.
Tüm ailemize domuz gripsiz günler diliyorum.