31 Ağustos 2008 Pazar

Sessiz Bir Geçmişten Sesler
















29 Ağustos Cuma günü Beyoğlu Karşı Sanat'ın ev sahipliğinde gerçekleşen Tarih Vakfı basın toplantısı ile geçmişe bir yolculuk yaparak, bir projenin daha bitimine basın mensuplarıyla birlikte tanıklık ettik.
Dışarıya adımımızı atıp dikkatlice insanları izlediğimiz olmuştur. Etrafımızda bizden birileri olup da, bizden olmadığını sandığımız fakat aynı dili konuştuğumuzu farkedip de şaşkınlıkla izlediğimiz bizden birileri vardır ya hep, işte Afrotürk'ler de bizlerden biri. Yani öyleymiş biz de (Dilek, Senem) yeni öğrendik. Sizlerle de paylaşmak istedik.
Türkiye'de 5binin üzerinde Afrotürk olduğu düşünülüyor. Melezler bu sayıya dahil değil tabi ki.... Çoğunluğu Müslüman Türk.
Ayrıntıları aşağıda okuyacak, fotoğraflardan birkaç kare de yukarıda göreceksiniz. Afrotürk'lerin kendilerini ifade ettikleri, yaşadıkları zorlukları anlatan, geçmişlerinden bahsettikleri kisa bir video var. Link verip yaziya eklemek istedim ancak basamadim. isterseniz sizlerle paylasabilirim.
Bizler Afrotürk'lere "Zenci" veya "Siyah" diyoruz. Peki ya, onlar bize ne diyorlar? Sözlü tarih ekibinden kendisi de siyah tenli ve Afrotürk olan sevgili Fatma Konaçer'in anlatımıyla bize "Kirmizi kulak" diyorlar. Peki Neden? Çünkü bizler kizinca, yalan söyleyince veya heyecan duyunca kizariyoruz da ondan... Biz ekipçe kendisini çok sevdik. Fatma hn'ın konuşmalarından aklımda kalan önemli bir sözü oldu: "İnsanların sessiz kalmışlığına ses olduğumuzu düşünüyorum, tenimiz siyah ama içimiz bembeyaz"...

Başta Tarih Vakfı projeler koordinatörü sevgili Gürel Tüzün ve projeler bölümünden Gülay Kayacan olmak üzere Türkiye'de ilk defa araştırma konusu olan Afrika kökenliler üzerine yapılan bu araştırmada emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
***
Projeden biraz biraz...

Tarih Vakfı, Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye Delegasyonu tarafından desteklenen Sessiz Bir Geçmişten Sesler: Afrika Kökenli ‘Türk’ Olmanın Dünü ve Bugünü Üzerine Bir Sözlü Tarih Çalışması adlı projeyi 31 Ağustos 2008 tarihinde tamamlıyor.

Türkiye’de farklı toplumsal ve kültürel grupların yaşam deneyimlerinin günümüz teknolojileri kullanılarak kaydedilmesi; bu yolla da resmi tarih yazınında görünür olmayan, sessiz kalmış alanların gün ışığına çıkartılması, Türkiye toplumunun demokratikleşmesi ve farklılıklara saygı kültürünün gelişmesine katkıda bulunacak önemli bir çabadır. Bilinir ya da görünür olmak; toplumsal alanda farklılıkların dezavantaja dönüşmesini engelleyecek önemli araçlardır. Farklı toplumsal ve kültürel gruplar arasında ilişkiler güçlendikçe toplumsal ayrımcılık da azalacaktır.

Tarih Vakfı, Afrikalılar Dayanışma, Kültür ve Yardımlaşma Derneğiyle işbirliği içinde yürüttüğü projede, Batı Ege Bölgesi’nde yaşayan, üç farklı kuşaktan Afrika kökenlilerin yaşam anlatılarını; araştırmacılar, tarihçiler, sosyologlar, antropologlar, öğrenciler, kısacası Türkiye’nin renklerini merak edenler için kaydederek arşivledi. Bu kapsamda, İzmir, Aydın, Muğla ve Balıkesir’in kentsel ve kırsal yerleşim alanlarındaki farklı yaş, cinsiyet ve meslek gruplarından toplam 100 kişiyle yaşam öyküsü görüşmesi yapıldı ve bu anlatılar köken/geçmiş kurgusu, ekonomik ve toplumsal yaşam gibi ana temalar ve oyun, çocukluk, iş ve çalışma yaşamı, aile ve akrabalık ilişkileri vb alt temalar altında gruplandırılarak, yaşam anlatıları arasındaki benzerlikler ve farklılıklar analiz edildi. Bu çalışmanın önemli bir bölümü proje bitiminde yayına açılacak olan
http://www.afroturk.org/ adlı proje web sitesinde kullanıcılarla paylaşılacak.
Projeden bazı detaylar şöyle...
-Ekim 2007 tarihinde başlayan proje 11 ay sürdü.
-Projenin yöntemi, yazılı, görsel ve sesli kaynakların taranması ile sözlü tarih alan araştırması olmak üzere birbirini besleyen iki alanda biçimlendirildi.
-Projenin ürünleri sözlü tarih arşivi, web sitesi ve açıklamalı bibliyografyadır.
-100 yaşam öyküsü görüşmesi yapıldı.
-Görüşmelerden 98’i görüntülü (video kaydı), 2’si ise ses kaydı alınarak yapıldı.
-Görüşmelerin ortalama kayıt süresi 90 dakikadır. Minimum kayıt süresi 25 dakika, maksimum kayıt süresi 4 saattir.
Yazılı kaynaklarda, 19 yüzyılın ikinci yarısında, özellikle Batı Ege’de yabancı yatırımların artmasıyla birlikte tütün ve pamuk tarımında çalıştırılmak üzere Afrika’dan çok sayıda köle getirildiği belirtilmektedir. Görüşme yapılan 100 kişiden sadece 21 kişi köken anlatısını kölelikle ilişkilendirerek anlattı. Diğerleri “köle”, “kölelik” vb tanımlamaları kullanmadılar ve kullanılmasından da hoşlanmadıklarını belirttiler.

Yaşlı kuşak kendisini “Arap” olarak tanımlıyor, kentte yaşayan genç kuşak Afrika kökenli olduğunu belirtiyor. Bu tanımlamanın eğitim düzeyi ve yaşanılan yerin kır-kent olmasıyla birebir ilişkisi var. Yaşlı kuşak, geçmişte kendilerini “Arap” ya da “Zenci” olarak tanımladıklarını, “Afrikalılık” tanımlamasının yeni moda olduğunu ifade etti.
Yazılı kaynaklara göre “Dana Bayramı” ritüeli sadece İzmir’de yaşayan Afrika kökenlilerin 1920’li yıllara kadar sürdürdüğü bir gelenek. Tarama yaptığımız yerel gazetelerdeki haberlere (Anadolu, Ahenk, Hizmet, Demokrat adlı yerel gazeteler) bakıldığında Dana Bayramı Kadifekale, Yapıcıoğlu gibi İzmir’in yoksul “zenci” mahallelerinde yapıldığı belirtilmekte, oysa bu törenin İzmir’in köylerinde de yapıldığını köylerde yaptığımız görüşmelerden anlıyoruz. Dana Bayramı, Godya, ağalık ve ırgatlık sistemi gibi pek çok temada bilgi derlediğimiz bu projeyi 20 yıl öncesinde, 1990’ların başlarında yapabilseydik, toplumsal, kültürel yaşama ilişkin ucundan yakaladığımız pek çok olayın daha ayrıntılı anlatılarla belgelenmesini sağlayabilirdik

Proje ekibi ve destekçiler

Eğitimciler: Esra Danacıoğlu, Nalan Sakızlı, Tahsin İşbilen, Gülay Kayacan
Proje Asistanları: Mustafa Olpak, Medyan Karaer
Deşifre: Hikmet Gülin Öğretmen
Sözlü Tarih Ekibi: Ekrem Tunca, Fatma Konaçer, Mehmet Konaçer, Serhat Tonguç, Rabia Gözek, Gökçen Başaran
Proje gönüllüleri: Lena Wanitsch, Cansu Varol, Özlem Sümer, Özge Altın
Proje Yerel Gönüllüleri: Ali Karakuş, Melek Dinç, Serkan Doğuluer, Ömer İletmiş, İbrahim Aydınlı, Ayşe Sezer, Mustafa Olpak
Yerel Kurumsal Destekleyiciler:İzmir Büyükşehir Belediyesi APİKAM, İzmir Goethe Enstitüsü, Dalaman TİGEM

Kaynak: "SESSİZ BİR GEÇMİŞTEN SESLER AFRİKA KÖKENLİ ‘TÜRK’ OLMANIN DÜNÜ VE BUGÜNÜ" Sözlü Tarih Çalışması Sonuç Bildirisi
***
Yukarıda fotoğraf karelerinin fotograf altını paylaşayım:
-Gürel Tüzün&Fatma Konaçer&Gülay Kayacan - Proje ekibinden
-Ali bey, eşi ve çocuklarıyla - İzmir
-Gülay Balcı ve eşi - Güzelyurt köyü, Muğla
-Muammar Türkeç ve eşi - Naime köyü, İzmir

Renksiz ve sevgiyle kalın...
Serpil

Bir Bebek Haberi de Benden


Ey hamileleriyle ünlü, bol çocuklu Marjinal'liler! Siz anne - baba olursunuz da ben teyze olamaz mıyım yani:)
Hem de, şu yavrucak gazını çıkarınca pek bir sevinen, sırtını pışpışlamaya kıyamayan, uyurken karşısına geçip hiç bebek görmemiş gibi dakikalarca izleyen, kusunca bir hevesle kıyafetlerini çıkarıp yenilerini oyuncak bebekle oynar gibi giydiren, "gık" dese "ay bir yeri mi acıyor" diye ayaklanan, anlamsız el kol hareketleriyle bir şeyler anlattığını sanan, şimdiden kokusuna bağımlı cinsten bir teyze:p

26 Ağustos 2008 Salı

Kas Gücüyle Devrialem Devam Ediyor...













”Atlas Okyanusu’nu kürekle geçen ilk Türk” unvanından sonra Pasifik’te 312 gün süren seyri ile ‘tek başına denizde en uzun süre kalan kürekçi’ olarak Guinness Dünya Rekoru’nu devralan Erden Eruç, ilklere imza atmaya devam ediyor. Aktaş Group’un desteği ile 2007 yazında çıktığı Pasifik geçişinin ilk aşaması, 312 gün sonra Papua Yeni Gine sularında son buldu. Eruç, 2012 yılında tamamlanması planlanan “Altı Zirve” projesi ile daha birçok ilki bizlere yaşatmayı hedefliyor.

“Altı Zirve” projesi ekibi şimdiye dek neler başardı?
· Amerika, Kanada, Türkiye ve Portekiz'de birçok sunum yapıldı ve binlerce öğrenciye bizzat ulaşıldı.
· Tsunami sonrası, Room to Read Vakfı’nın Sri Lanka'daki okulların yeniden inşa kampanyasına cüzi miktarda bir katkıda bulunuldu.
· Çin'de bir tırmanış sırasında çığda kaybolan dost dağcılar Christine Boskoff ve Charlie Fowler’ın arama ve sevk masrafları için bir fon oluşturuldu.
· Room To Read tarafından kurulan Boskoff Anı Fonu'na, Nepal'deki kız çocuklarına burs programları için katkıda bulunuldu.
· Pasifik Okyanusu'ndayken Yatılı İl Bölge Okulları'ında okuyan öğrencilere uydu telefonuyla ulaşıp, telekonferanslar yapıldı.
· “Altı Zirve” projesi kapsamında İLKYAR Vakfı için başlatılan bağış kampanyası 50.000 dolar’a yaklaştı.
· Seattle'dan Alaska'ya gidiş-geliş 5.546 mil bisikletle yol katedildi.
· 6.194 metre yüksekliğindeki McKinley dağının zirvesine, kıyıdan-zirveye kas gücüyle ulaşıldı.
· Seattle'dan Miami'ye 3.980 mil bisikletle gidildi.
· Lizbon'dan Guadeloupe'ye kadar 4.557 mil mesafe kürekle gidildi. Kanarya Adaları’ndan Guadeloupe'ye bir Türk kürekçisini tek başına yollayarak, ilk kez bir Türk, kürekle Atlantik geçişini gerçekleştirmiş oldu.
· Pasifik Okyanusu'nu, California sahillerinden Papua Yeni Gine sularına kadar yalnız başına kürekle geçerek, kuş uçuşu 5.514 deniz mili, toplam 9.684 deniz mili mesafe katedildi.
· Pasifik'te geçen 312 gün ile denizde en uzun süre kalan yalnız kürekçiye dair Guinness Dünya Rekoru devralındı.
· Bugüne kadar 22.000 milin üzerinde mesafe kas gücüyle katedildi.

Projenin geriye kalan bölümünde Erden:
· Kas gücüyle devrialem yolculuğuna devam etmek için Papua Yeni Gine sularına geri dönecek, 2. safhada Avustralya'ya doğru küreklere asılacak.
· Karaya ayak bastığı noktadan Avustralya'nın güneydoğusundaki Kosciuszko zirvesine doğru pedal basacak ve bu zirveye tırmanacak.
· Avustralya'nın güneybatısındaki Fremantle limanından kürekle Hint Okyanusu’na açılıp, Hindistan'a ulaşacak, oradan Nepal'e pedal basıp Everest'e tırmanacak.
· Pakistan, İran, Azerbeycan üzerinden Gürcistan-Rus sınırındaki, Avrupa'nın en yüksek noktası olan Elbrus dağına ulaşıp tırmanacak.
· Türkiye, Suriye, Ürdün, Mısır, Sudan, Kenya üzerinden Afrika'nın en yüksek zirvesi Kilimanjaro’ya tırmanacak.
· Namibya’ya kadar bisikletle gittikten sonra Brezilya'ya doğru güney Atlas Okyanusu’nda kürek çekecek.
· Brezilya'dan Arjantin'deki Aconcagua dağına doğru pedal basacak, mevsimi geldiğinde bu dağa da tırmanacak.
· Tahminen 2012 yılında Bodega Bay limanında devrialemi noktalayıp, oradan Seattle'daki evine dönmüş olacak.


Aktaş Group, Erden Eruç ve Altı Zirve projesi hakkında daha fazla bilgi için:
www.KaslaGit.com
www.around-n-over.org
www.aktasgroup.com

Dönüştüren Düşler Sergisi




"Dönüştüren Düşler" sergisi, 22 Ağustos'ta Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Gidiş Terminali'nde açıldı. Yolu düşen herkese sergiyi gezmesini öneriyoruz.
Nokia, Eğitim Gönüllüleri ve Uluslararası Gençlik Vakfı (IYF) işbirliğiyle yaklaşık 5 yıl önce başlayan Düşler Atölyesi Projesi'nin yeni sergisi. Çocuklar o kadar yaratıcı ki birçok atık maddeden harika resimler yapmışlar ve duygu dolu metinlerle bizlere çok güzel mesajlar vermişler. Hazırlık çalışmalarının başladığı andan itibaren sergiye ilgi yoğundu. 22 Ağustos'ta yapılan açılışa basının ilgisi fazlaydı. Sergi, TEGV yetkilileri, TEGV çocukları, TEGV gönüllüleri, Nokia, TAV yetkilileri ve seyahate çıkmak üzere havaalanında olan herkes tarafından izlendi. 1 ay boyunca gezilebilir. Kaçırmayın!

24 Ağustos 2008 Pazar

Bitmeyecek Heyecan!

Yaşadıklarımız anne ve baba olana çok tanıdık gelir. Bunu belki anlatabilirim ama heyecanı yazıya dökmek çok zor. Bebeği görebilmek için yaşanan 1 aylık bekleyiş gibi… Muayene odasından çıkmak istemiyorsunuz. 23 Ağustos günü doktor kontrolünde yine aynı ritueller yaşandı. Randevu zamanını beklerken Asuman Hn’ından telefon geldi! Nazlı belli oldu mu? İlk heyecanı onunla paylaştık fakat henüz kontrole girmemiştik:) Nevra’nın haberini aldık çok mutlu olduk heyecan katlandı. Derken muayene odasındaydık. Doktorumuz Senai Aksoy önce sağlığı ile ilgili konuştuktan sonra renkli ultrasonu açtı ve bebek hareketlerini net bir şekilde gördük. Daha önce bebiş çok küçük olduğu için ilk kez bu ultrasondan bakıyorduk. Eli ensesinde keyif yapıyordu. Kulağını kaşıyordu, elini ağzına götürdü. Profilinden baktı minicik burnu var:) 200 gr’lık veletin bu hareketleri inanılmazdı. Boyunu sormayın 2’mizde söyleneni unuttuk ve video çekiminden doktorun sesini seçem,yoruz:) Ama şunu biliyoruz ki bacakları çok uzun 1 hafta önden gidiyor gelişimi, anasına çekmiş galiba:) Genelde arka pozisyonda seyrettik kendisini. Ben cinsiyetini öğrenemeyeceğimizi düşünüyordum ve lütfen dön diyordum. Meğer doktorumuz görmüş de bize heyecan yaşatıyormuş :)

Her şeyi sağlıklı. Umuyorum ömrünün sonuna kadar böyle gider… Annesi de çok iyi meraklanmayın. Babanın zati ağzı kulaklarında :) Bu vaziyette çıktık muayeneden… Çıkar çıkmaz da telefonlar çalmaya başladı, bir yandan da biz arıyorduk. İlk ne beklendiği sorusunu sordum ve ilginç fakat bir o kadar da tanıdık bir istatistik çıktı. Doktor sonrası 1-2 saat içinde bizi arayan ve bizim aradığımız arkadaş, akraba, Marjinalliler toplam 32 kişi ile görüşmüşüz. Sadece 1 arkadaş (lise arkadaşım) + 2 Marjinalli (Yaso, aslında onun da içinden erkek geçiyordu ben sorunca öyle dedi ve Eray ) kız dedi diğer herkes erkek tahminlerini sürdürdüler. Ee tabi daha ilk günden başlayan bu temiz his, babanın Mahir geliyor söylemleri, Anneanne, Babaanne, Teyzemin ve Halamın rüyaları, Teyzelerinin hediyeleri, Amcalarının Mahir’i tasdiklemesi, Asuman Hn’ın ilk kez duyduğunda söylediği tek şey, Melike Hn’ın bıçak, makas testi :), Eda’nın kayıtlara geçmiş sözü, Osman Babanın iddaası, Yeğenim Deniz’in adı Ağaç olsun deyişi (bu son ismi:)) doğru çıktı. Bir erkek geliyorrrrrrrrr:), herkese duyurulur! (Senem yazmayacağım dedim ama dayanamadım bak:))

Heyecan bitti mi, bitmedi. Hayatımızda artık bitmeyecek bir heyecan bu çünkü anne ve baba oluyoruz…

Skor tamamlandı

Bugün Nazlı ve Nevra bebeklerinin cinsiyetlerini öğrendiler. İkisi de tam tahmin ettiğim gibi. İnşallah çok sağlıklı bir şekilde doğarlar. Bu şekilde skor olayı da tamamlanmış oldu. Efe, Asya, Ecem, Kerem, Beren, Sarp, Duygu, Deren, Fırat, Bebek Aydın ve Bebek Yüksel (isimlerini biran önce belirleyin de isimleri ile hitap edelim:)) Nevra yazmış ama Nazlı belki kendisi duyurmak ister diye düşünerek Bebek Yüksel’in cinsiyetini yazmıyorum. Onun için skor üzerine Pazartesi konuşuruz:) Eminim hepsi birbiri ile çok iyi anlaşacak. Beren, B. Yüksel’den yaramazlık yapmayı öğrenecek (Nazlı çocukken kapılara tırmanıyormuş da), Fırat’la yanyana oturduklarında çok iyi anlaşacaklar, Deren ve Duygu’nun arasındaki etkileşimi gördüğü zaman kardeşi olmadığı için üzülecek belki ama sonra B. Aydın’ı görüp ona kardeşi gibi sarılacak, ikisi tamtam olacaklar. Sarp’ı birbirlerini gördükleri kadar sık görmeyecekler ama bizim Mert’i gördüğümüzde hissettiklerimiz gibi hissedecekler ve biraraya geldikleri zaman hemen oynamaya başlayacaklar. Efe, Asya, Ecem ve Kerem de 2008-2009 bebeklerine abi ve ablalık edecekler. Kerem belki iki gruba da dahil olabilir. Çok heyecanlı!

2010 yılı yazında yaptığımız bir etkinlikte hepsi ortada dolaşıyor olacak. Ve büyük ihtimalle yenileri gelmiş ya da yolda olacaklar...

Not: Bu arada torun sayıları da artabilir tabii, Sait Bey'in yeni evlenen oğlundan ve Satılmış Bey'in de oğlundan evlenir evlenmez bir bebek gelirse düşünün siz cümbüşü:)

23 Ağustos 2008 Cumartesi

Berfino

Sen çıkınca sokaklara
Güneş üstümüze düşer
Bulutlar sarkar yere
Ay utanır, söner kalır Berfino

Sakın ağlama Berfino
Yağmur kıskanır seni
Çağlayanlar sessiz kalır
Nehirler illet olur
Ellerine, saçlarına, gözlerine Berfino

Büyüyünce duvarlara
Gözlerini çizeceksin
Yazacaksın kardeşini
Adı Barış, belki Umut, Berfino

Bebek Aydın için düşünülen isimlerden sadece biri: Berfin :)

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Kırım Kongo ile Başlayan Bir Hafta


Son zamanlarda neredeyse her gün ülkemizin bir köşesinden Kene'lerin cinayetlerine tanık oluyoruz. Senem de bize kenelerin dünyasını anlattı, Kırım Kongo virüsünün yol açtıklarından ve korunma yöntemlerinden bahsetti. Senem çılgın mısın, pazartesi sunumunda başka seçecek konu bulamadın mı desek de iyi oldu valla:)

17 Ağustos 2008 Pazar

Deren ve Duygu Adına Teşekkürler :)


Biraz gecikmeli de olsa, Amerika ekibine; Osman Bey, Umut ve Batuhan'a, taaa Amerikalardan kızlarımızı da düşünerek getirdikleri hediyeler için çok teşekkür ediyoruz:)
(Sevinç & Volkan )

16 Ağustos 2008 Cumartesi

15. Yıl Pastalarımız

Kardeş şirketimiz Kinesis'te gelen pastaları bir güzel kestik:)

Bol bol gülerek,
kimi zaman stresten karın ağrıları çekerek,
ama hep birbirimizi severek,
uzun yıllar boyunca damat adaylarını tanıyarak,
sonra bolca nikahlara giderek,
bebek haberleri alarak...
Nasıl geçti 15 yıl ben anlamadım:(

Yaşlandık sanırım:(

Ne Bu Şaşkınlık?

Bunlar Neden Gülüyor?

5. ve 10. Yılını Dolduranlar

Geçen yıl sevgili Yasemin'in başkanlığında Marjinal Club etkinliği olarak başlatılan, Marjinal emekçilerinin 5. ve 10. yıl kutlamalarının bu yılki sahipleri Eda, Nazlı, Serpil ve Dilek oldu. Eda ve Nazlı'nın bu yıl MarjinalClub CEO'ları olmaları da olaya ayrı bir tat kattı canım. Kendi hediyelerini kendileri seçtiler, tüm geceyi planladılar, çok güzel de yaptılar. Ellerine sağlık:)

15. Yıl Partisinden Güzel Bir Anı


Okumak isteyenlerin Marjinal'e gelmesi gerek:)

15 Ağustos 2008 Cuma

Bir adam!

Raporlar hazırlandı, tasarımlar tamamlandı, herkes toparlanıp İstanbul sokaklarındaki kalabalığın arasına karıştı...

Ancak tüm bunlar olup biterken bir adam vardı ki içten içe gülümseyen... Önündeki ekranda milimetrik işlerle uğraşırken, aklı bir başka yerdeki milim hesaplarına işleyen...

Senem ve ben de tam tepesine dikilmiş, elindeki işi bitirmesini beklerken, o adam artık dayanamadı ve ağzındaki baklayı çıkarttı: "Bugün saat 15:00'te Aras, ben ve Hürücan doktora gittik. Ve doktor ilk olarak bize bebeğin pipisini gösterdi!"

Cemal'in hayatını değiştiren milim gunlerdir, aylardır sabahtan akşama gözünü dikip baktığı dev bilgisayar ekranında değil, doktorun ultrason cihazındaki el kadar ekranda ortaya çıktı.

Şirketteki kız annelerine duyurulur. Mert'in yakışıklı oğlundan sonra bir tane daha geliyor! Marjinal'de dengeler değişiyor!

Cemal'in yüzünde güller açıyor!

"Darısı erkek çocuk isteyenlerin başına" diyerek bu adamın hikayesi de burada sona eriyor.

"Marjinal" Ekibimiz...


Eda'nın kutlama gecesi yaptığı konuşmadan...

Navigator Sait Bey'imiz...
Pırıl Pırıl gözlü Behiye Teyze’miz....
Hepimizin annesi Melike Hanım’ımız...
Detayların kralı Alican'ımız...
Dere tepe düz gider Satılmış Abi’miz...
Sözün sustuğu an.... Cemal’im...
İnsan hem böyle güzel hem böyle yetenekli olmaz ki Neslihan'ımız...
Tatlı dilli güzel cadı; Dilo Dilo dastana'mız...
Doğuma bir gün kala buradaydı, aklı hep burada, bizimki de onda... Taze anne Yaso'muz...
Alt katın gözbebeği, delikanlımız Umut'umuz...
O bir Shirley Bassey, O bir Avusturalyalı.. O benim canım, Burcuk'umuz...
Party'e de giderim, metin de yazarım, güzelim endamlıyım Aslı'mız...
Hani vardır ya, hep yanında olmak isteyeceginiz insanlardan... Öyle bir aurası var ki, kaçamaz insan... Osman Baba'mız...
5 yıllık Marjinal yaşantımda değişmeyen belki de tek kişi... Saçları aynı, kilosu bir gram bile değişmedi - ki bu çok sinir bir durum -, insanlara yaklaşımı; Marjinal ailesine ve onların ailelerine verdiği değer ile karşınızda bilgi deryası Asuman hanım'ımız...
Kıvırcık saçlarından sen sorumlusun, fotoğraf makinendeki çizikten Asya! Creatif
Direktorümüz, huzurlu insan Apo bey’imiz...
İnsan bu kadar nazik olmaz ki, sarılmak istiyorum ama incitirim diye korkarım
Handan hanım’ımız...
İrsaliye güzelimiz, anne kardeşliği klubünden Özlem'imiz...
Sırf türkü söylesin diye bağıra bağıra şarkı söylüyorum ama tık yok, taze anne, sıkı dost Nevra’mız...
Seni kim kıtırdatmak istemez, Marjinal boy ortalamasını yukarı çekmekle kalmadın, doğa sevginle bizi hayata biraz daha bağladın Eray'ımız...
Herşeyi bilen insan, bilgisayar canavarı, sağlık benden sorulur kürsüsü sahibi Feyza'mız...
Uzun ince bir yolda, güzel sesli Lale'miz...
Metin departmanının en tecrübeli ismi Figen'imiz...
En taze Marjinalli, Funda'mız....
Marjinal club CEO'larından, endamı ile buraları sarsan güzel insan, sen sus tecrüben konuşsun ve bir de oğlun tabii ki :) Benim için 5 yılın en önemli kazanımlarından.... Nazlito'muz...
Sevinçleri bekleyen Sevinç'imiz...
Uysal kedi, sorun çözücü Esra’mız...
Çok ulusluyuz, mutluyuz, gururluyuz, hele uluslardan biri Rusya,
üyelerden biri de Nadya'mızsa...
Outlook outlook olalı boyle düzen görmedi, her müşteri maili ayrı maillere mi konur, her iş takip edilir, defter temize çekilir, HP sevilir, TSKB sayılır, evde aş pişirilir, dilekçe yazılır... Süper anne Sebiha'mız...
Kızdırmaya gelmez asla, korkarım gazabından... Marjinal’in (ve benim)
“olmazsa olmaz”larımızdan... Serpil’imiz....
Fotojenik Allah için, Marjinal'in çıtı pıtı kadrosundan, ben işleri değil işler
beni takip etsin Senem'imiz...
Kedi et yedi aman beni de yemesin diye güzel yeşil gözlerini kocaman
açarak dolaşan, blogun annesi, marjinal the international'ımız Leylan'ımız...
Güzel, endamlı, bilgili, sıcakkanlı, sevgi dolu....Üstüne üstlük kedisi de var, daha ne olsun.... Kalbimizi fethettiniz bile Aysun hanım'ımız...
...ve ben nacizane kulunuz, Muhalif Marjinalli Eda derler bana,
toplantıda kağıdı kalemi elime almazsam kaşıntı gelir, huysuzlanırım...

---buraya kadar üşenmeden okuduğunuz için teşekkürlerimi sunarım....

---- ve fekat okumadan, atlaya atlaya gittiyseniz de bir bildiğiniz vardır
elbet derim, susarım... (genelde susmam ama bu seferlik böyle olsun...)
(yoksa susmasam mı?:)

13 Ağustos 2008 Çarşamba

Merakla Bekliyoruz:)

Ayağımın tozu ile, Amerika'dan gelen Osman Baba, Umudi ve Batu'ya blogtan da teşekkür etmek istedim. Bugün aranıza katıldığım için hediyeleri ancak görebildim. Hepinize göstermek istedim. Bebişi de düşünmüşler, ne güzel şeyler almışlar:)) Çok naziksiniz, çok çok teşekkürler. Böyle böyle şimdiden bir sürü eşyası oldu bebişin, çok şanslı olacak:) Galiba bir erkek dünyaya gelecek. Marjinal'ın çoğunluğu ilk gün erkek dedi biliyorsunuz, bakınız fotodaki polo yakaya:) Ailede de bir espri konusu erkek bebek, babası Mahir diye seviyor, annem Ali ne yapıyor diye soruyor :))) Herkese bu heyecanı yaşadığı için teşekkür ediyorum. Biz bebişi çook merak ediyoruzz:)

12 Ağustos 2008 Salı

Özledim

Asuman Hanım'ın yıldönümü yazısına ailemi çok özlediğimi yazmıştım. Sonra düşündüm, kimi neden özlediğimi, aklıma gelen birkaç şeyi yazmak istedim.

Komşularımdan başlarsam;

Nadya’nın maillerini dilbilgisi açısından kontrol etmeyi,
Dilek’in hararetli basın aramalarını, hatta bu aramalar sırasında aradığı kişiyi bağlamayan asistanlarla “hanımefendi, vıdı vıdı” şeklinde bir yandan kibar ama bir yandan da dövercesine kavga etmesini,
Sebiha’nın sabahları uykusuz işe gelmelerini ve ondan Kerem’in hikayelerini dinlemeyi,
Senem’in tatlı sipariş etme organizasyonunu,
Serpil’in koridoru hızlı hızlı gelip pat diye kendini sandalyesine atmasını, sonra çalan telefonu açıp Nazlı ile keyifli tartışmalarını,
Eray’ın karnıma ellemesini (Eraycım, içeride bir tane daha Beren varmış gibi bir durumdayım, ellemeye devam edebilirsin:),
Nazlı’nın prensesler kadar kibar yemek yeyişini,
Eda’nın annelik tavsiyelerini,
Burcu’nun “trendy”liğini,
Feyza ile sağlık sohbetleri yapmayı,
Umut’un Mc Donalds yiyen var mı diyerek bizi kışkırtmalarını ve akşam ofiste sadece ikimiz kaldığında "Yasemin kaçta çıkıyorsun?" deyişlerini, ofisi kendisi kilitlemesin diye apar topar hazırlanmasını ve bana yetişmesini,
Nevra’nın türkülerini dinlemeyi ve ofiste yaşadığımız birçok olayı bir film repliğine bağlayabilme yeteneğini,
Leylan’dan PN haberlerini almayı ve birlikte e-ihalelere katılmayı,
Asuman Hanım’a akıl danışmayı,
Gaspar’ın mutfakta başını dizime koymasını,
Figen’in yüzüne çok yakışan kahkahasını,
Aslı’nın göbeğine başkasının göbeğiymiş gibi davranıp, bir türlü barışmamasını,
Handan Hanım’la yaptığımız duygusal sohbetleri,
Esra’nın kibarlığını,
Behiye Abla ile mutfak sohbetlerini,
Melike Hanım’dan birşey istendiği zaman o işi çarçabuk ve büyük bir titizlikle yapmasını,
Özlem’in muhasebe departmanının hareket hızı ve telaşesine karşın takındığı sakin tavrını,
Alican’ın partilerde tabak tabak yemek yemesini ve uzun uzun açıklamalarını(!),
Sato’nun gelin adayı hikayelerini dinlemeyi,
Sait Bey’le HP yolculuklarını,
Sevinç’in her yerden duyulan ve bol bol attığı kahkahalarını,
Osman Bey’in odasında yaptığı heyecanlı proje çizimlerini,
Nesli’nin 1 senedir bu şirkette olmasına rağmen Gaspar her havladığında irkilmesini,
Cemal’le çalışmayı (herşeyi tek tek anlatarak:)
Apo Bey’in nereden bulduğunu bilmediğim ama devamlı bulup bulup bana getirdiği soyulmamış, toprağı üzerinde turp ikramlarını,
Ayrıca Osman Bey ve Cemal’le yaptığımız akşam kakara kikirilerini, hatta bu sohbete bize kuruyemiş getiren Apo Bey’in de dahil olarak renk katmasını,

çok ama çok özledim...

Umarım unuttuğum bir kişi kalmamıştır. Bunları yazarken zorlanmadım desem yalan olur, çünkü herkes için yazacağım o kadar çok şey vardı ki, hangisini yazacağım konusunda tereddütte kaldım.

Ailemizin yeni üyeleriyle birlikte paylaşımlarımızın katlanarak artması dileğimle...

Nice 15 Yaşlara...


Dün Nazlı'dan gelen mesaj: "Yaşgünümüz kutlu olsun! Bloga yazamadım:( herkese bizden sevgiler"
Biliyorsunuz Nazito İngiltere'de tatilde. Marjinal'in yaşgününü unutmamış, mesaj yollamış:) Perşembe akşamı 15. yıl partimiz olacağı için 11.8'de kutlama yapmadık, ancak bu mesaj üzerine 1-2 cümle yazmak istedim.
Bundan 15 yıl 1 ay önce tertemiz duygularla başladı Marjinal'in macerası; 3 masa, 6 sandalye, 1 PC, 1 Mac, 3 telefon ile... Şirket tescili 15 yıl 1 gün önce yapıldı ve Marjinal'in doğumu 11.8 oluverdi. 15 yıldır tertemiz duygularla büyüyor. Onu bugünlere getiren, emeği geçen, iyi gününde kötü gününde yanında olan ailesiyle nice 15 yaşlara...

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Nazlı'dan MVNO Sunumu


Nazlı'nın sunumu MVNO (Mobil Sanal Şebeke Operatörü) ile ilgiliydi. Önümüzdeki yılların önemli servislerinden biri olacak MVNO ile ilgili herşeyi öğrendik.

Kimbilir belki ilerde kendi sanal şebeke operatörümüzü kurarız.:)))

10 Ağustos 2008 Pazar

Sarp'ın İlk Görüntüleri



Mert bloga girmeyi becerememiş:) Baba olduktan sonra eski yeteneklerini yitirdi sanırım:) O nedenle ben hem mesajını hem de yolladığı fotoğrafları yüklüyorum.
"Zeynep ve ben son 48 saatte 6 saat kadar uyuyabildik; 3.00 ten beri de ayaktayız. Sarp biraz önce uyudu; ancak şimdi bilgisayarın başına geçebildik; çok zor, çok yorucu ama çok da zevkli Sarp'la ilgilenmek : ))) "

9 Ağustos 2008 Cumartesi

Sarp Bebek Hoş Geldi Sefa Getirdi

Dün akşam Osman Baba ile Antalya dönüşü soluğu Acıbadem Hastanesinde aldık. Hastane katının tek erkek bebeği Sarp'ı görmek için. Odaya girdiğimizde Sarp bebek de orada uyuyordu. 3.7 kg. dünyaya gelen Sarp'ın uyuyuşunun güzelliğini anlatamam. Tam bir tosuncuk, uysal, ara sıra rüyalar görüyor. Mert ve Zeynep, anneannesi Sarp'ı kucağına alınca "aman dikkat, bir şey olmasın" diyormuş. Ben de 1 ay içerisinde şirkete geldiğinde Gaspar'ın yalamasıyla karşılaşacağını, bu kadar titizlenmemelerini anlattım ama Mert oğluşunu Marjinal'e getirmemeye karar verdi sanırım:) Yasemin'den sonra Nevra, Nazlı ve Mert, Gaspar olayına uzak durduklarını belli ettiler. Allahtan Sevinç'in 2 tane olacak da rahatlayacağız:) Sevinç, izne ayrılırken birini Gaspar'a vereceğine söz vermişti biliyorsunuz, şahitsiniz:)

Mertcim, söz verdiğin resmi yollamadığın için bu post resimsiz oldu!

8 Ağustos 2008 Cuma

Bugün size misafirliğe geldim!

Merhaba, adım Fancy. Bugün Marjinal’e konuk olarak geldim. İran Çinçila (Shinshila) cinsiyim. Kırçıllı beyaz (yaz traşına girmiş) tüylerim, turuncu bir tasmam ve mavi ipli bir de tutamacim var. Sabahtan biraz korkuyordum onun için sahibim Aysun'un odasından pek çıkmadım. Tabii bir de benden korkanlar olduğu için... :)) Sizlere alışır mıyım bilemiyorum. Eğer alışırsam biraz dışarıda dolaşabilirim. Bu arada benden korkulmaz ama en azından benim türümden korkanlar için, hiç tırmalamam ve ısırmam. Ama kucağa da gelmem... Okşanmayı çok severim.


Saatler geçtikçe pencerelerinizin ne kadar güneşli, sıcak ve rahat olduğunu keşfettim. Şu anda keyfime diyecek yok...


Gaspar ile karşılaşmam umarım! Gerçi o benden korkmuyormuş ama... benim nasıl davranacağım konusunda henüz bir fikrim yok, biraz pencerede düşüneyim.

Not: Metnin bir kısmı Aysun Hanım'ın Fancy'i Marjinal'e tanıttığı şirket içi bilgilendirme mesajından alınmıştır. :)

Nadya'nın İlki...




Toplantı dönüşünde otobüsle dönelim diyince Nadya'nın göz bebekleri yerinden fırladı, kalbi hızla atmaya başladı, kısacası çok heyecanlandı. Sakinleşmesi için hemen su aldım :) Sakince ne olduğunu sordum, meğer Nadya daha önce hiç otobüse binmemiş :) Bu ilki benimle paylaştığı için çok sevindim ve gurur duydum. Yurdumun İETT otobüsü ne de olsa, eheheh :))
Binmeden Nadya'nın ilk sorusu, "bu akbil ile iki kişi binebiliyor mu?" Ne kadar evet desem ve olayı anlatmaya çalışsam da Nadya sürekli "ya şoför birşey derse" diye başımın etini yedi durdu. Nihayet otobüse bindik, fırsat bu fırsat, bu anı ölümsüzleştirmek istedim, şekil 1/A :)

Bu kadarla biter mi hiçççççç :)))) (Gülmekten hala elmacık kemiklerim acıyor)
Nadya'nın yanına bir bayan oturdu. Nadya hemen "merhaba, adınız ne?" diye sorunca kadın şaşırdı. Kadın da "siz nereden geliyorsunuz?" deyince ben orada koptum zaten (Mars'tan!). Nadya başladı anlatmaya; ben ilk defa otobüse biniyorum, arkadaşım da resmimi siteye yükleyecek. www.marjinal.com.tr'den blogumuza ulaşbilirsiniz, hatta adresi marjinalclub... dedi. Neyse ki yolculuk kısaydı yoksa tüm otobüsle kanki olacaktı :)))

Nadya'nın ilginç sorularından birkaçı ve benim cevaplarım :))

N: Bu kapı açılıyor mu? (Orta kapıdan bahsediyor) D: yok o süs dedim :)

N: Nerede ve nasıl duruyor? D: Kaptan sağda inecek var diye seslenince duruyor :)

Not: Dolmuş'a da hiç binmemiş, kimse sulanmasın ona da ilk benimle binecek :))

Çakma Mojito....

Mojito'nun da çakması olur mu demeyin, bal gibi de oluyor.
Bugun Nadya, ben ve Esin çakma Mojito içtik.
İçerken sanki gerçeğiymiş gibi düşünüp sarhoş olduk.
Tabii Umut ve Burcuk'u da bol bol andık :)))

Yeni Sunucumuz...


Esin arkadaşımızda ne cevherler varmış da biz bilmiyormuşuz.
Eğer bugün Esin, TAF ve Ekin Grubu toplantısında olmasaydı sunucu ben olacaktım :p

Neyse ki Esin vardı. Toplantıda açlış konuşmasını ve konukların kürsüye davetini başarıyla gerçekleştirdi. Teşekkürler Esincim :))))

7 Ağustos 2008 Perşembe

Heyecan Dorukta :)

Sevgili Mert'in eşi şu an hastanede doğum yapmak üzere bekliyor.. :) Ve biz üç obur (Senem, Aslı ve ben) çiğköfte yerken tesadüfen aradığımızda (Mert'le çiğköfte yediğimiz günleri yad etmek için) bu haberi aldık.. Şimdi büyük bir heyecanla minik bebeğin gelişini bekliyoruz. Sağlıkla gelmesi dileğiyle...

6 Ağustos 2008 Çarşamba

NewSehir, Çömlek, Peri Bacaları, Horoz mu, Tavuk mu?




























Asmalı Konak dizisini çoğumuz biliriz. Dizi Nevşehir'de çekilmişti. Diziden sonra Ürgüp'ün şanı artmış, dizi oyuncularının gittiği yerler, kullandıkları malzemeler bu bölgede pazarlama faaliyeti olarak kullanılmıştı. Aradan yıllar geçti, gördüğüm kadarıyla oyuncu Dicle'nin şanı hala sürüyor buralarda. Yukarıda kafama taktığım yeşil örtü ve takış şekli Dicle'nin tarzından, ama benim çok hoşuma gitti ve takmak istedim. Bütün gün de o sıcakta doğrusu bana çok iyi geldi. :)
Nevşehir güzel memleket doğrusu. Ürgüp, Göreme, Avanos... Bugün buralarda tur attık. Kayınbabamın doğduğu toprakları, beyimgilin memleketini görmek üzere buraya teşrif ettik.
Avanos'ta çok fazla çömlek atölyesi var. Yukarıdaki fotoğrafta ustanın ve benim yapmaya çalıştığım çömlekleri görebilirsiniz. Seramik yapım geleneği Hititlilerden başlayıp, bugün babadan oğula geçen bir sanat olmuş. Atölyeler ve satış mağazaları müthiş serin ve eski yapılarını korumuş olmalarıyla dikkatimi çekti.
Kapadokya bölgesinin en önemli merkezi Ürgüp-Göreme ise bir harikaydı. Girişin ücretli olması ve turistlerle aynı parayı ödemek ortada bir haksızlık olduğunu düşündürmedi değil. Volkanik olaylar sonucu ortaya çıkan Peri bacalarını burada geniş bir alanda görmek mümkün. Bizans döneminde önemli bir din merkezi olduğu için yapıların her ikisinden birinin içinde dinsel kalıntılara, resimlere, sütunlara rastlamak mümkün. Özellikle çok fazla mezar alanları var. Yapıların içerisinde her odada mutlaka yemek masası olması çağlar boyunca insanların yemeğe ve düzene düşkün olduğunun bir kanıtı olsa gerek.
Efeciğin uykusu geldiği için çok fazla içimi dökmeyeceğim, ek olarak çok kısa; yukarıda Efe'nin tarlada şeker pancarlarının içerisinde göreceksiniz. Su içeçeğim diye tutturunca "yağmurlama"nın içine daldı, ve tabii ki sırılsıklam oldu, ayakları da çamur. Üstüne bir de poposunun üzerine düşünce başladı ağlamaya. Şehirli olmak kolay değil anlaşılan.

-Soru: Civcilerin cinsiyetini nasıl anlarsınız? -
-Cevap: Yukarıdaki resimdeki gibi gagalarından tutarsınız, eğer civciv kanatlarıyla, ayaklarıyla tüm gücüyle çırpınıyorsa erkek yani horoz; yok değil, sakin sakin bekliyorsa tavukkkkkk!

Son son son! (Efe bana çığırıyor!)

-Türkü: Kızılırmak ne ettin allu pullu gelini? (Rivayete göre dillere destan gelin atla köprüden geçerken, köprü uçuyor gelin Kızılırmak'a düşüp ölüyor...Bu türkünün hikayesini öğrenmek bana düştü buralarda, bakalım anlatacak birini bulmak lazım:)

Nevra'ya not: Meryem Nine ile henüz görüşemedim. Bildiği bir türkü var mı soracağım:)

Nevra'dan Medya Eğitimi

Londra'ya Medya Eğitimi almaya giden Nevra tüm öğrendiklerini bizimle paylaştı. Yediklerini içtiklerini de anlattı. Ve her birimiz medya eğitimi verebilecek kıvama geldik doğrusu:)

Many Minds Singular Results

During our New York holiday, we visited Porter Novelli's office. Porter Novelli is our global partner and an agency which has "many minds singular results" :)

Before we left Tukey, Leylan set a meeting with Porter Novelli for us. So last Thursday (it was also my birthday:)) Batu, Osman and I visited their office in New York. First we met with Tom. Tom is the Office Manager. He showed us around and told about Porter Novelli's clients and vision.

After the office tour we had lunch with Alan, Debra and Merolyn. They were very friendly and kind. Alan knew the restaurant so we asked him to choose the food for us. Everything was delicious! We also got some suggestions about New York clubs from Debra and Merolyn.

After lunch we were back in the office and had a meeting with Helen Ostrowski who is the Chairman of Porter Novelli. We told her about Marjinal and what we do. We were very happy and proud that she spent some time with us. She will come to Turkey in September for a conference and will also spend a day with Marjinal. We are looking forward to seeing her in Istanbul!
It was a beautiful day and we enjoyed it very much.

Thanks Porter Novelli NY for your warm welcome and hospitality!

Beren 3 Aylık :)

Ey ahali! Duyduk, duymadık demeyin!
Teyzeleri, amcaları, ablaları, abileri ve dedesi :)
Beren kızımız 3. ayını doldurmuştur! 3 ayda büyümüş, daha da güzelleşmiş, annesine babasına gülücükler saçmaya başlamıştır.
Kendisine, nice nice 3 aylar, yıllar, güzellikler, mutluluklar ne varsa, tarafımızdan dilenmiştir. Mıncıklanmak üzere tez ofise getirile!

5 Ağustos 2008 Salı

Kabak Çiçeği Dolması - Sonunda

Yediğini, içtiğini anlatmak ayıptır malum ama buradan duyurmuştum.
Nisan'da Şirince'ye gittiğimde çok sevdiğim Kabak Çiçeği Dolması için çok erkendi.
Haziran'da İstanbul'da Ege yemekleri yapan Radika'da (Koşuyolu'nda) sorduğumda, "Bu mevsimde olmaz" cevabı almıştım. Temmuz'da Assos'a tatile gittiğimizde ise sonunda izini bulabildim. Kendisi ile sizi de tanıştırmak isterim. Çünkü bu konuda ilk yazıyı yazdığımda bazılarınız bana "o da ne?" demişlerdi.
Assos'ta öğrendim; Mayıs - Haziran'dan başlar, Ekim'e kadar sürermiş Ege'de Kabak Çiçeği mevsimi. Yani İstanbul'dakiler kandırmışlar beni :)
Foto biraz kötü ama idare edin artık :)
Not: Dolmanın peşindeki serüvenimin bebekle uzaktan yakından alakası yoktur, tamamen oburluktur :)

Serpil'den İstanbul 2010 Sunumu

Pazartesi sunumları her hafta devam etse de bu sunumların bloga konulması konusunda ben biraz yavaş davranıyorum:(
İstanbul 2010
Şirketimizin Sivil Toplum Kuruluşları Direktörü Serpil, 2010 yılında İstanbul'un Kültür Başkenti olması konusuna kafayı takmış, incelemiş, nerelerde eksik olduğumuzu ortaya çıkarmış, bizimle de paylaşmış:) İyi güzel de şimdi ne olacak? Durumun ne kadar vahim olduğunu öğrendik:(