31 Aralık 2008 Çarşamba

Alternatif Yılbaşı


Saat 8'i geçti. Çalışma odamda, Sampi'den kuşbaşı-kaşar-mantarlı pide yiyorum. Bilgisayarım açık, ekranda Facebook "Home" page'im. Televizyonda Ersan Erdura eski şarkılardan birini söylüyor. Birazdan çıkıp arkadaşlarımla buluşacağım. 2008'in son günü... Mutlu yıllar!

Ayrı Gayrı Yıllar Geçiyor


Bu yıl iyice herkes başka bir tarafta:(

Happy New Year XING

Dear XING team,
Thank you for you lovely card and wishes.
We hope 2009 will be a great year for everyone!
Best wishes,
Marjinal Porter Novelli Team









Yılın Son Gününden Son Kareler...



2008'de birçok karede buluştuk blogumuzda, yılın son karelerinden ikisini paylaşmak istedim. Anılarımızı yansıttığı için "Apo bey"e teşekkürlerimizi sunarız...

Mojitocu Gençlik'ten Çiğ Köfte Partisi

Mojito partileriyle tanınan süper üçlü Dilek, Umut ve Burcu, Harbiye yakınlarındaki bir çiğ köftecide yakalandı. Kameları karşılarında gören üçlü sorulara acıdan olsa gerek gözyaşları içinde yanıt verdi.
Özellikle ikinci fotoda Umut'un, üçüncü ve dördüncü fotoda Dilek ve Burcu'nun çektiği acılar gözler önüne serildi.

Bir İlk Gerçekleşti

Yıllar önce kendisine kargo gelen ilk Golden olarak Guinness World Records kitabına girmiştim, bugün de MPN ekip üyesi olarak Else'nin tasarımcısı Ela abladan ilk yılbaşı hediye paketimi aldım:) YAŞASIN!!!! Teşekkürler Ela abla:)
Gaspar

HP için Biraraya Geldik

HP’nin yılbaşı partisinde basın mensupları ve bloggerlar ile biraraya geldik, krizin etkilerinin yaşandığı şu günlerde Serdar Bey çok güzel bir konuşma yaptı. Moralleri yükseltti:)
Gece çekilen fotoğraflara
buradan ulaşabilirsiniz.

Anneme...


Sevgili Anniş,
Yeni yılını, seni fotoğrafdaki gibi kocaman öperek kutlamak isterdim..
O yüzden ben de sana buradan sevgilerimi iletmek istedim...
Seni çok seviyorum annişko... Muck..

İzlemek isteyen tıklasın :)

Happy New Year


Dile Benden Ne Dilersen! Hohohohoh:)

31 Aralık 2008 saat 23.30'a kadar kayıt verin. Kayıtta dileklerini belirten ilk
10 kişinin istekleri saat 24.00'ten sonra gerçekleşsin.
2009 Aralık ayının son günü tekrar görüşmek üzere, hohohohohoho :)))))

Sarp'ı Takdimimdir:)


Sarp'ın babası, malumunuz Dijital MERT!
Ama bir türlü oğluşunu bloga yazmıyor.
Kıskandığı yönünde duyumlar alsak da nazar değmesinden korktuğu da ismi açıklanmayan bir kişi tarafından söylendi.


- Yok hakkaten oyle değil yanlış anlaşıldığımı düşünüyorum kim bu ismini açıklamayan kişi acaba ??? :) Fotoyu update ettim, olumun guzel fotosunu koydum - MERT

Apo'dan Özel Yılbaşı Kartı:)

30 Aralık 2008 Salı

Zilli ve Biz :)




Yine Macera….

Efendimmm, bizim çok güldüğümüz bir olayı sizinle paylaşmak istedim. Dün HP yılbaşı partisine gitmek üzere yola çıktık. Kar yağışı nedeniyle yollar felç. Ne yapsak ne etsek derken taksiye atıverdik kendimizi (Eda, Yaso, ben “moderen folk üçlüsü” ). Bindik binmesine ama telaşımız geçmedi. Taksiciye çaktırmadan fıs fıs metroya mı binsek, onu mu yapsak, şurdan mı gitsek, öyle mi, böyle mi, derken inip metroya binmeye karar verdik kokoş hallerimizle. Taksiciye para verirken çantamdaki zarfları gördü, adam ne dese beğenirsiniz. “Düğüne mi abla?” :)...

Merdivenlerden inerken metronun geldiğini duyduk, başladık koşmaya. Önderimiz Yaso, arkasından Edoş, en arkada ben :) Kapılar kapandı kapanacak Yaso ve Eda hızını aldı ve açık ara taaa ilerki vagona doğru koştular. Zavallı ben de önüme çıkan insanlar yüzünden arkada kaldım. Baktım olacak gibi değil hemen yanımdaki vagona bindim, binerken de “Edaaaaaa ben biniyorum inişte görüşürüzzz” diye bağırdım. Metro haraket etti ben başka bir yerde Yasolar başka bir yerde. “Acaba beni duydular mı? Peki ben nerede ineceğim?” diye kendimi düşünmekten alamadım. Sıkış pıkış olduğum yerde telefonumu çıkardım. Baktım metro Mecidiyeköy durağına geliyor hazırlandım bir sonraki vagona koştum ve bindim. Ne göreyim bizim kızlar yok!. Nerede ineceğim, ne yapacağım? Hemen Yasemin’i aradım ama telefonu meşgül :( İçimden dedim ki kız metroda bile telefonla konuşuyor :) Tahminen Levent’te inecektim, artık iş şansa kalmıştı. Son bir kez daha şansımı deniyeyim dedim ve bir sonraki durakta inip öteki vagona doğru koşmaya başladım. Ayağımdaki ince topuklularla bir yandan koşarken bir yandan da camdan içerlere bakıyorum ki, “Dileekk” diye bir ses duydum. Meğer aynı vagondaymışız ama ben başka bir yere koşuyorum, durup saniye farkı ile vagona attım kendimi. İnene kadar kahkahalarla güldük. Makyaj falan kalmadı göz yaşlarımızdan. Birbirimizi görmeseydik ben bütün vagonları gezecektim :)

Nokia'dan Süpersonik Pasta

Nokia, yeni yılımızı çok lezzetli bir pasta göndererek kutladı. Burcu pastayı tek başına yemeye çalıştı. Ama müsaade etmedik tabii ki:)

Osman Bey Yeni Yılı Hüzünlü Karşıladı


Küresel kriz Osman Bey'in yılbaşı partisini de vurdu. Yıllardır kafasına karton yeni yıl şapkasını takip Beyoğlu'nda turlama geleneğine alıştığımız Osman Bey, bu yıl krizden dolayi şapka boyutunu küçültmek zorunda kaldı. Tahtakale piyasasında moralinin bozuk olduğu söylentisinin yayılması esnafta tedirginlik yarattı.

24 Aralık 2008 Çarşamba

Tanımamanıza İmkan Yok :))))

Hiç değişmeden yıllara nasıl meydan okuyorsun çok merak ediyoruz.Bu konuda bizleri bilgilendir apoooo!

Happy New Year


Marjinal Porter Novelli Happy New Year from Marjinal Porter Novelli on Vimeo.

Karlı Havaya Dikkat!


Marjinal Blog'un modellerinden Osman Baba, Bahçeşehir'deki korkunç kar yağışına teslim oldu. Fakat teslimiyete rağmen yüzündeki mağrur gülüşünü kaybetmedi. Beresini de...

23 Aralık 2008 Salı

Found Her!!!

2007 Kasım'da Umut bloga bir yazı girmişti. New York'lu Patrick'in metroda gördüğü ve ilk görüşte aşık olduğu kızı bulmaya çalıştığı bir site hakkında... Bugün blogumuzun ilk zamanlarına bakarken Umut'un bu yazısını okudum ve merak edip Patrick'in sitesine tekrar baktım... veee mutlu son!!! Patrick hayatının aşkını bulmuş! :))
http://nygirlofmydreams.com/

Kızlar Kızlar!


Marjinal'in kızları pek bir meşhur. Nasıl olmasınlar?
Pozlara bakın pozlara, kızlara bakın kızlara:))

20 Aralık 2008 Cumartesi

Tesadüf?

Yıl 2000. Aralık ayının ilk Pazartesisi. Benim Marjinal’de ikinci Pazartesim. Yine saat 8.30’da toplanıyoruz. Her hafta bir kişi sunum yapıyor. Apo Bey’in odasındayız. Şimdiki kitaplığın yerinde büyük bir perde var. O hafta sahnede Figen. Yani mentorum Figen. Şirkette geçirdiğim ilk hafta boyunca ve daha uzun bir süre herşeyi ondan öğrendiğim Figen. Heyecanlı, ama konuya çok hakim. Uzun siyah çizmeleri, kırmızı İskoç eteği var.

Yıl 2008. Aralık ayının ilk Pazartesisi. Saat 8.30. Büyük toplantı odasındayız. Sahnede yine Figen. Yine heyecanlı, elleri kıpır kıpır. Yine konuya hakim. Sevdiğim Beyoğlu’nu öyle bir anlatıyor ki, ne kadar özlediğimi hatırlıyorum, o günden bu yana hala gidemediğime yanıyorum. Tam dinlerken bir şimşek çakıyor kafamda, hooop 8 sene öncesine gidiyorum. Ne tesadüf diyorum kendi kendime. Zaman ne çabuk geçiyor diyorum, etrafıma bakıyorum. Onca yıldır beraber olduğum insanlara bakıyorum, mutlu oluyorum.

Burada olmayı seviyorum.

Bir tane de benden

(Nietzsche’den Sevgilisi Salome’ye)

Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de
Bazıları seyrederken hayatı en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım
Öyle bir rol vermişler ki
Okudum okudum anlamadım
Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım hem güldüm halime
Sonra dedim ki; ‘söz ver kendine’
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundandı
Anladım…

19 Aralık 2008 Cuma

"Kemancı"'nın Ardından...

Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
Güneş kucağındadır, bilemezsin.
Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
Uçar gider, koşsan da tutamazsın...

William Shakespeare

Dile Benden Ne Dilersen:)


Yeni yıl geliyor ama bu yıl sanki pek hoş gelmiyor gibi.
Yani ne öyle yılbaşı heyecanı var ne de "yeni bir yıla giriyoruz, yaşasın heheyt!" durumları (en azından benim açımdan). Tabii eş dost hediyelere boğarsa beni fikrim değişebilir:P
Şaka bir yana ekonomik kriz, terör derken pek iyi bir yıl geçirdik denemez.
Yine de yeni yıla ve geleceğe umutla bakmak gerekir ki herşey çok daha güzel olsun, kötülükler yok olsun:)
Porter Novelli UK de bunun için bir dilek listesi oluşturuyor. Ben dileğimi yazdım. Sizin de yazmanız için buradan paylaşmak istedim.

Metrodaki Kemancı....

Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.
Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder..
Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider.
Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.
En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.
Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir.Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar.Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz.
Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı...

------------------------------------------------------------------------------------------
Aysun Babacan Yorumu:
Çok etkileyici…

Postmodernistler bu gibi durumları “arzu imalatı” ile açıklıyor. İnsanlarda arzu imal etmeden sunulan en değerli şeyler bile (hamdolsun) teğet geçiyor. Arzu imal ederek ise en gereksiz şeyler bile en yüksek bedellerle satılabiliyor.

Mevcut yaşam koşularında ‘gerçek’ arzularımızı düşünecek ne vaktimiz, ne kafamız yokken arzu imalatımız dışı bize sunulan değerler yanımızdan değil teğet, hiç değmeden geçiveriyor.

18 Aralık 2008 Perşembe

Mutlu Yıllar Yasemin


Marjinal Ekip
Originally uploaded by marjinalporternovelli
Bugün Yasemin'in doğum günü. Mutlu yıllar...

Ruhun Halleri

Yüksek sesle müzik dinlemek ve oynamak ve bira içip seni düşünerek dinlenmek ve dağıtmak ve Kaf Dağı'nı aşmak ve buzullarda yürümek ve çaresiz kalmak ve çare olmak güzele ve nesli tükenen güzelliklere ve minicik elinden tutup karşı tarafı gözükmeyen mavi denizlere bakmak ve dalgınlığımı bana seslenişinle bozmak ve içi gülen gözlerin öpüşmesiyle kumsalda ayak izleri bırakmak...

17 Aralık 2008 Çarşamba

Osman Baba Tacikistan'dan Döndü!


Uzun Tacikistan ziyaretinden sonra ülkemize dönen Osman Baba, piyasalara hızlı giriş yaptı. Hemen Sigarayi Bırakamayanlar Derneği reklam kampanyasında yer aldı. Uzmanlar kampanyada kullanılan fotoğraftan sonra ülke çapında sigara tüketiminin düşmesine kesin gözüyle bakıyorlar.

16 Aralık 2008 Salı

11 Aralık 2008 Perşembe

Her Türk Asker Doğar

Herkese selamlar,
Bildiğiniz üzere "asker yolu yolu" gözlemekteydim, yani bu yol nerenin yolu olacak diye heyecanla bekliyordum, bu heyecanıma sizden de eşlik edenler vardı. Dolayısıyla burdan herkesin heyecanını dindireceğim birazdan. Ankara Etimesgut'ta kısa dönem olarak yapıyor olacağım. Mayısta dönmek üzere bu pazar yola çıkıyorum. İlk duyduğumda çok sevinmiştim şimdi daha sakin yazabiliyorum :)) Tabii işin sonraki boyutları var kafamda.
herkese moral ve desteği için tekrar teşekkürler!

9 Aralık 2008 Salı

Porter Novelli Londra

Biraz geç yazıyorum ama çok yoğunum gerçekten. Diğer işlerle ilgilenmekten bloga vakit kalmıyor:P.
Bu satırları size Porter Novelli Londra Ofisi'nden yazıyorum. Bildiğiniz gibi Burcuk'la birlikte digital dünya ile ilgili bir eğitime katıldık. Eğitim çok başarılı geçti bizim adımıza. Bu konuda ne kadar başarılı olduğumuzu herkese göstermiş olduk:) Eğitimden sonra da içmeye gittik...:) Detayları gelince anlatacağız. Ingiltere ofisinde çalışanlar çok sıcaklar ve İstanbul'u en kısa zamanda görmek istiyorlar.
Ben bütün hafta boyunca ofiste olacağım (Ulaşmak isterseniz dahilim 125:P). Porter Novelli'nin Web Ekibi ile bir hafta çalışmak çok eğlenceli olacak. :) Lafı fazla uzatmıyorum. Gelince anlatacağız zaten herşeyi. Bilgisayara aktarabildigim bir kaç fotoğrafla yazımı noktalıyorum:)

5 Aralık 2008 Cuma

Mindmap Eğitimi






Arif Gürdenli'nin sunumunu ben ilgiyle izledim ama bazı arkadaşlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

3 Aralık 2008 Çarşamba

Herkesin Asla Unutamadığı Bir Öğretmeni Vardır

Bu başlık, 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde Türk Eğitim Derneği için gönderdiğimiz bültenin başlığıydı. Geriye dönüp baktığımızda hepimizin etkilendiği, unutmadığı, sevgiyle hatırladığı öğretmenleri vardır mutlaka. Benim için yeri ayrı olan öğretmenlerimin başında ilkokul öğretmenim Aytül(Aksongur)Şekercioğlu gelir.
TED Ankara Koleji'nde geçirdiğim dokuz yılın ilk üç yılında her gün beraber olduğum, güzelliğini hayranlıkla seyrettiğim, zaman zaman çekindiğim ama çok sevdiğim ve saydığım Aytül öğretmenimi uzun yıllardır görmüyordum. Geçen sene izini bulup da Öğretmenler Günü vesilesiyle aradığımda çok mutlu olmuş, gözyaşlarını tutamamıştı. Tüm niyetimize rağmen geçen bir yıl içinde görüşememiştik. O bir kaç kez İstanbul'a geldi, ben Ankara'ya gittim ama olmadı.
Bu sene 24 Kasım'da aradığımda haftasonu İstanbul'a geleceğini ve bizi görmek istediğini söyleyince 3-H sınıfının İstanbul'da olan üyelerinden, ilk arkadaşlarım Esra ve Gülsün'le organize olduk. Geçtiğimiz pazar günü Hisar'daki buluşmamızda, geçen yirmi sekiz yılın özlemini giderdik. Bildiğimiz, bilmediğimiz anılar, kendimizden ve ailelerimizden acı-tatlı haberler, yeni katılan minikler, mutluluk ve biraz da gözyaşı bir öğleden sonrayı doldurdu. Ayrılık vakti gelince de Japonlar gibi her köşede fotoğraf çektirdik. :)

1 Aralık 2008 Pazartesi

Bu 3G Ne İşe Yarar, Bana Bi Faydası Dokunur Mu?:)

28 Kasım Cuma günü heyecanla 3G ihalesinin sonuçlanmasını bekledik. Artık 3G Türkiye'ye gelsin de nasıl olursa olsun diyecek raddeye gelinmişti, değil mi? Nihayet ihale tamamlandı ve Turkcell A tipi lisansın sahibi, kura sonucu da B tipi lisans Vodafone'un, C tipi lisans ise Avea'nın oldu.
Tabii başladı reklamlar, tanıtım faaliyetleri. Vodafone yine renkli ve eğlenceli bir reklamla ekranda belirdi. Yurtdışına seyahate giden genç adam evindeki kütüphaneden TV'ye kadar herşeyi hooop katlayıp cebine soktu. Rakamlarla makamlarla uğraşmadan mis gibi anlattı 3G ile hayatımızda nelerin değişeceğini. Aslında bunları (görüntülü arama ve mobil TV hariç) pek çok multimedya bilgisayarıyla yapabiliyorduk ama gelin görün ki artık çok daha hızlı yapabileceğiz:)
(Bu arada reklam filminin sonunda da bizim multimedya canavarımız Nokia N95 8GB kullanılmış tabii, hehe:))
3G ile neler yapabileceğimizi anlatmak üzere de Turkcell de http://www.turkcell3g.com/ sitesini hazırlamış. Girip görülmesini tavsiye ederim. Eğlenceli ve "3 adımda 3G" tarzında bir içerik oluşturmuşlar, grafiklerle, resimlerle renklendirmişler. Tebrikler:)
Bu konuların bizler çok içindeyiz ve 3G konusunun çözülmesini çok önceden beri bekliyoruz ancak kendi çevremden bu konuda sorular aldığım için blogdan da paylaşmak istedim. Bilenler bilmeyenlere anlatsın arkadaşlarrrr:)