28 Mayıs 2010 Cuma

"Her-şey-bikini-için" Hortladı!

Her-şey-bikini-için" isimli yasa dışı örgütün uzun süredir sesi soluğu çıkmayan azılı lideri D.E., Harbiye Caddesi'nde bir spor salonuna girerken görüntülendi.

Örgütün, Marjinal Porter Novelli'ye de sızdığını açıklayan emniyet güçleri, aralarında bazı erkeklerin de bulunduğu bir grup Marjinalli'nin "sadece sağlıklı yaşamak" amacıyla başladıkları sabah sporu seanslarını öğrenen D.E.'nin, kendisini müşteri temsilcisi olarak tanıtmak suretiyle önce ajansa, ardından gruba sızdığını, grubun tek kadını N.'yi (27) "Her-şey-bikini-için" saflarına çekmek üzere planlarını sürdürdüğünü belirtti. Marjinal'deki tüm kadın personeli uyaran yetkililer, "Önemli olan suç üstü yakalamak ancak kimse kahramanlık yapmasın, kendisini feda etmesin. Zanlının önceki suç dosyalarından takip ettiğimiz kadarıyla, kendisine zarar gelmeyeceğini düşünen ve bize yardım etmek amacıyla D.E.'yle yakınlık kuran pek çok kadın sonrasında örgüte üye oldu" dedi.

Yakalanan örgüt üyeleri D.E.'nin liderliğini
inkar ettiyse de, bazı gizli itirafçılar
Facebook üzerinden emniyet güçlerine ilettikleri
fotoğraflarla azılı liderin varlığını kanıtlamıştı.

Gominikatör kayıtlarını inceleyen Bilişim Suçları Bürosu ise, "Bol güneşli yaz", "Duş da var", "Kum Torbası", "gibi bazı şifreli yazışmalar tespit ettiklerini, bu kelimelerin anlamlarının çözüldüğünde çok kişinin koltuğundan olacağını açıkladı.

Polis halen D.E.'ye bilgi sızdıran "Osman Baba" kod adlı bir iş birlikçiyi arıyor. Azmettirici ve iş birlikçi herkesin ağır bir şekilde cezalandırılacağını bildiren kadın dernekleri ise zanlılara ateş püskürüyor. Geçtiğimiz günlerde Osman Baba'nın örgüte dahil etmek üzere kandırdığı genç kızlara "salona sabah gel, akşamları kalabalık oluyor" diye baskı yaptığı, kahvaltıda müsli ve yoğurt yedirdiği ve pizza partilerini mutfak kapısından gizlice izleyerek bazı mağdurelere "sizi gidi sizi" işareti yaptığı da iddia edilmişti. İş birlikçinin zamanlama olarak neden sabahı seçtiği bilinmiyor...

2000 yılından beri her yaz başında şehir efsanesi olarak kulaktan kulağa anlatılan ve D.E.'nin lideri olduğu iddia edilen "Her-şey-bikini-için" isimli örgütün sırrı, bundan birkaç yıl önce yapılan çok gizli bir operasyonla su yüzüne çıkmıştı. Emniyet güçleri, kadın hakları derneklerinden aldığı bilgilerle örgütün gerçekliğini ortaya çıkartan bazı spor salonu baskınları düzenlemiş, örgüte ait sayısız su sporları dökümanı, dalış kitapları, voleybol ve basketbol toplarıyla pek çok pilates videosu kaydına ve bikini kataloğuna ulaşmıştı.
Önemli not: Bu haberde adı geçen kurum, kuruluş ve şüphelilerin tamamı hayal ürünüdür :) Yerseniz...

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Çok Çalıştık, Çoookkk!!!

Bu ekip gündüz demedi gece demedi, 19 Mayıs, hafta sonu tatili dinlemedi, arkasına diğer Marjinallileri de aldı, çalıştı, çalıştı, çalıştı... Sonunda kafayı yedi ama galiba iyi bir şeyler becerdi! :)

Tasarım ve fotomontaj Apo Sönmez'e aittir.


24 Mayıs 2010 Pazartesi

Türk Eğitim Derneği, Ortaöğretime ve Yükseköğretime Geçiş Sisteminde Sorunlar Raporunu açıklandı


Türk Eğitim Derneği, bugün Ankara'da gerçekleştirdiği basın toplantısında Ortaöğretime ve Yükseköğretime Geçiş Sisteminde Sorunlar Raporunu açıkladı. Basın Toplantısından görüntüleri paylaşmak istedik.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir Cumartesi Macerası

CHP Kurultayını seyreden bir grup Marjinalli...

Akdeniz Merhaba...



Sevgili Marjinal Ailesi,
14 Nisan 2010 tarihi itibariyle UTOPIA WORLD HOTEL’de AQUAPARK OPERASYON MÜDÜRÜ olarak göreve başladığımı bildirir,mesleki ve kişisel gelişimime verdiğiniz katkılardan dolayı teşekkürlerimi sunarım.


Alanya'dan Hepinize Sevgiler...


17 Mayıs 2010 Pazartesi

Damak Tadı

Öykü, Mehmet oğlu İskender Efendi'nin Bursa Kayhan'daki dükkânlarında başlar. O günlerde kuzu bir bütün olarak ve yere paralel biçimde odun kömürlü bir ocakta pişirilmektedir. Ancak İskender Efendi kuzu etinin farklı bölümlerinin kendine has lezzetlerinin müşterilerine eşit oranda dağılmasını sağlamak için çözüm aramaya başlar.
Bu düşünceden yola çıkarak, et pişirme ustası bir aileden gelen İskender Efendi, ustalığıyla girişimciliğini bir araya getirerek bulduğu yöntemle lezzetine doyulmaz bir ürün elde eder. Kuzu etini sinir ve kemiklerinden ayırır, dikey çubuğa kat kat yerleştirir ve tasarladığı dik bir ocağın önünde döndürerek odun kömürü ile pişirir. Sonuç, gerçek bir yemek buluşudur.

Timsah

FamilyasıTimsahgiller (Crocodilidae)Yaşadığı yerlerSıcak bölgelerde bataklıklar ve su kenarlarında.ÖzellikleriYapısı kertenkeleyi andırır. Vücudu kemiksi pullarla örtülüdür. Suda iyi yüzerler. Balık, kuş ve memelilerle beslenirler.ÖmrüYüz yıl kadar.Çeşitleri23 türü vardır. Nil timsahı (Crocodylus niloticus), Deniz timsahı (Crocodylus porosus), Mississippi alligatoru (Alligator mississippiensis) meşhurlarıdır. Timsah, sıcak bölgelerdeki akarsularda yaşayan, Timsahgiller ailesinden iri yapılı, kalın ve kabuksu derili sürüngen türlerinin genel adı. Uzaktan bakıldığında kertenkeleye benzerler. Vücutlarının üzeri, sert kemiksi plakalarla örtülüdür. Ön ayaklarında beşer, arka ayaklarında dörder parmak bulunur. Parmak araları tamamen veya kısmen perdelidir. Uzun, yandan basık kuyrukları suda kürek vazifesi görür. Güçlü dişlerle bezenmiş, çok kuvvetli çeneleri vardır. Yalnız üst çene açılır. Etli dil, alt damağa yapışıktır. Gözleri, burunları ve kulakları başlarının üst kısmında bulunur. Suda yüzerken rahatça etraflarını görür, işitir ve solunum yaparlar. Karada vücutlarını zor taşımalarına rağmen, suda çok iyi yüzerler. Gündüzleri dinlenir, çoğunlukla gece avlanırlar. Gözbebekleri dikey olduğundan gece de iyi görürler. Balık, kuş ve suya gelen memelilerle beslenirler.

11 Mayıs 2010 Salı

Hayatlar..Ne kadar da farklılar…

Sene 2006. Sabahları o zamanlar çalıştığım ofise ulaşmak için Kadıköy'den Besiktaş’a gidiyorum vapurla. Oradan da otobüse biniyorum. Bir gün, bindiğim otobüs Beşiktaş’tan çıkmaya çalışırken meydandaki banklardan birisi takıldı gözüme.
Daha doğrusu, bankın yanındaki adam. Yere bir çuval bırakmış. Hani içinde kağıtları biriktirdikleri dev çuvallardan. Adam banka yüzünü dönmüş, ayakta duruyor. Aniden kollarını yukarda birleştirip ayaklarını omuz genişliğinde açtı. Sonra hareket etmeye başladı. Gözlerime inanamadim, tekrar tekrar baktım, sabah mahmurluğu beni yanıltıyor mu acaba diye, kafamı başka yöne çevirip tekrar adama döndüm.
Yok yok, adam hakikaten spor yapıyordu! Ve sabahları televizyonda yayinlanan “haydi hanımlar hep beraber” programlarındaki adamlar kadar düzgündü hareketleri.
Kollarını, sırtını ve bacaklarını esnetti. Ardından daha aktif hareketlere geçti. Yüzünü döndüğü bankın arkasındaki duvara büyük bir ciddiyetle bakarak, yaptığı hareketlerin setlerini teker teker sayıyordu… Sonra trafik açıldı ve benim otobüsüm meydandan uzaklaşmaya başladı. Bakışlarımın yettiğince takip ettim adamı. Biz uzaklaşırken, o hala hoplayıp zıplamaya devam ediyordu. İşin ilginç tarafı, izlediği sıra o kadar doğru (esneme hareketlerine baştan başlayarak ayağa doğru ilerleme), hareketleri o kadar seri ve vücudunun duruşu o kadar zindeydi ki, fondaki Beşiktaş meydanının gri taşları yerine çimler, üzerindeki eski palto yerine de bir şort koyduğumda, adam profesyonel bir atletten farksızdı!
“Vay be” dedim içimden… Bankın yanına koyduğu kağıt çuvalı aklımdan çıkıp gitmişti. Orta yaşın üzerinde bir adam, o saatte (07:45) Beşiktaş Meydanı'nda spor yapıyor… Helal olsun.
Bir başka sabah, yine aynı otobüs yine aynı trafiğe takılmış ve yine aynı noktada durmuşken, kağıt çuvalı gibi aklimdan çikip gitmiş “spor yapan gizemli adamın bankı” takildi gözüme.
Bankın üzerinde kocaman bir karaltı. Daha dikkatli baktım, bu bir battaniyeydi! Battaniyenin altından geçen sabah bankın yanında duran kağıt çuvalı sarkıyordu. Yani o adam, o bankta yaşıyordu!
O adam hem yatağı, hem evi, hem de spor merkezi olarak kullandığı o bankın üzerinde uyuyordu! Kim bilir, belki gençliginde mahalle takımında futbol oynamıştı. Belki eskiden bir sıcak evi, bir tüten ocağı vardı. Belki kendisini alkole verdi, evini, işini, sporunu kaybetti. Belki de o adam sokaklarda doğmuştu. Bu yaşına kadar hep kağıt toplamıştı. Sokak onun için “normal”di.
Adam hakındaki teorilerimden emin değilim.
Bu tablo karşısında, sokakta yaşayan herkes için olduğu gibi, o adam için de acıklı bir hikaye üretmek çok kolay. Esas zor olan, büyük resmi kabullenmek: O adamın, tanıdığım yüzlerce insandan (ve benden) daha sağlam prensipleri var.
“Ben sabahları spor yaparım arkadaş!” diyor.
Ben de o adamı alkışlarım arkadaş…
Bizim yaptığımız hayata karşı ayakta durmak değil, yalnızca uyum sağlamaya çalışmak.
Bizi sürüklediği yönlerdeki şartları benimseyip, o şartlar ile mutlu olmaya çabalamak.
O adamın yaptığı, hayata tavır koymak. Hayatın karşısına geçip, içinden geldiği gibi (ki kurallara dayalı bir hareketler bütününü, sporu, içinizden geldiği gibi yapamazsınız, o kuralları bilmek, öğrenmek zorundasınız; bu bir yetenek değil, bir bilinç işidir) ve aynı zamanda baştan sona doğru olarak tavır koymak.
Saygı duyuyorum.
Hem de bütün kalbimle.
Ha bir de acilinden spora başlıyorum!

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Bir Panasonic Hikayesi

Saat:19:00 suları.
Yer: MPN mutfak, hava kararmak üzere
Diyalog: zeynep-aysun


- Zeynepcim, karanlıkta çalışıyorsun, gözlerin bozulacak, rahatsız olmuyor musun?
- Hayır, ben kendimden aydınlatmalıyım!
- Ne konuda yazıyorsun peki?
- Göze dost teknoloji...
- Göze dost dedin de, tost ister misin?
- Şimşek hızında pikseller misali gelirse olabilir...
- Biraz beklersen gelir, sabırlı ol.
- Ben beklenmeyeni yakalamaya hazırlandım.
-TZ10 yani. Peki o zaman. Kolay gelsin.
...

Beyaz Show

Süpersiniz Umutcummmmm:)

"İşte, internet böyle kullanılır."
Beyazıt Öztürk (Beyaz)

7 Mayıs 2010 Cuma

Beyaz Show'u bugün izlemeli!

Acaba neden?
Saat 23:30 Kanal D











Hıdırellez Duası

Sevdiğim kim varsa, kendim de dahil, sevebileceğim herkes de dahil sağlığı iyi olsun. Kalbi ritmini çalsın. Yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun. Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın. Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın. Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dönüp dolaşsın.

Sevdikleriyle birarada olsun.
Kolu kollarına değsin, gözü gözlerinin içine baksın. Lafları birbiriyle başlasın. Nesi varsa, bölüşücek biri olsun; nesi yoksa, bulup getiricek biri olsun. Bu birileri az ama öz olsun. Bazıları dünyada tek olsun. Sevgisinin tamamını harcasın. Harcasın ki, ona büyük bir miras kalsın.

Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun.
Onun yeri ayrı olsun. Onu soysun, başucuna koysun ama yalan uydurmasın. O herşeyine, her haline tek tanık olsun. Bir hareketiyle güldüren, bir hareketiyle ağlatan olsun. Duyguların hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun. Bütün şarkılar onu anlatsın. Aşık olsun, sırılsıklam olsun. Kurumasın…

Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun.
Başarının gerçek adının bu olduğunu unutmasın. İbadet eder gibi, bu keşfini hergün yeniden kutlar gibi, onu yapıp dursun. Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün. Daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün. O başkalarının bunu gördüğünü, dış gözüyle görsün, iç gözüyle işine baksın.

Neşesi bol olsun.
Kendini mutlu etsin, durduk yere neşelenmek nedir bilsin. İçinde birşey durup durup zıplasın. Duydukları, gördükleri onu gıdıklasın, kahkaha attırsın. Gürültü çıkarsın. Saçma şeyler söylesin. Çocuklukta en şımardığı ana, sık sık gidip gelsin. Nereye gidip geldiği bilinmesin.

Değiştirmek istedikleri değişsin.
İçte ve dışta, iyi günde ve kötü günde tadilat yapsın. Eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın. Kapıda hep kamyonu dursun. Dilediği yere taşınsın. Kendinden taşınmak isterse, içindeki güç, dışındaki sevgi ona yardımcı olsun. Bileği, bütün alışkanlıklarıyla, bağımlılıklarıyla güreşsin.
Birşey ona sürpriz olsun. Günlerinden birgünü, bir pakete sarılı olsun. Açılınca, içinden hiç beklemediği güzel bir haber çıksın. Bu gün üçyüzaltmışbeş'ten herhangi biri olsun. Öylesine bir pazartesi, arkaya kavuşturduğu ellerinde, unutulmaz bir salı saklasın. Öyle tahmini mümkün olmayan birşey olsun ki bu, hayatın zekasını anlatsın.

Bir hayali gerçek olsun.
Bir hayale gözünü yumsun. Peşinden koşup, onu sobelesin. Hayalini kendinden saklamasın. Bir çizgi filmde olduğunu, herşeyin mümkün olduğunu unutmasın.
Bu duayı okusun. Kendi sesiyle duysun. Duası gerçek olsun.
Her kelimesine şükretsin. Tek satırına nazar değmesin. Amin. :)

Kaynak: Bilinmiyor

6 Mayıs 2010 Perşembe

Her Şeye Rağmen, Hayatla Dansa Devam...


Dün akşam sevgili Davut Topcan'ı ziyaret ettim, selam ve sevgilerimizi ilettim. Ancak kendisi ameliyattan sonra yeni ayılıyor olduğundan ve pek de rahatsızlık vermek istemediğimden yanında çok kalmadım. Ama kendisini çok iyi gördüm, inşallah bundan sonrasını da başaracak, inanıyoruz...

Yenmezler mi??



5 Mayıs 2010 Çarşamba

"Bu Dünya Yalnız Bizim Değil"



  • Hangisini "seviyor" hangisini yiyorsunuz? NEDEN?

  • İnsanın diğer türlerden daha üstün olduğu yönündeki bütün argümanlar bu gün gibi olan gerçeği çürütemez: Acı çekmeye gelince hepimiz eşitiz!
    Peter Singer

  • Bu dünyada hayvanların varlık nedeni insana hizmet değildir. Zencilerin beyazlar, kadınların erkekler için var olmadığı gibi!
    Alice Walker

  • Bütün canlılar şiddet karşısında sarsılırlar. Hepsi ölümden korkar, hayatı severler. Kendinizi diğer canlıların yerine koyun. O zaman kime zarar verebilirsiniz?
    Buddha

  • Mezbahalar olduğu sürece savaşlar bitmeyecektir!
    Leo Tolstoy

4 Mayıs 2010 Salı

Teşekkürleeeer!

Beren kuzusu, doğum gününde kendisini yalnız bırakmayan herkese tekrar teşekkürlerini sunar:)

Tuvalet Guruları



Sevgili arkadaşımız Umut ve Nasibe Sağır'ın "tuvalet gurusu" projeleri geçtiğimiz cumartesi Hürriyet'te Sibel Arna'nın yaptığı haber çalışmasıyla yer aldı, e bize de bu haberi paylaşmak düştü;)

"Nasıl yemeğin, şarabın, bahçenin gurusu varsa onlar da tuvaletin gurusu. Bu konuda çok hassaslar. Gittikleri restoranda yemeğin lezzetine, içkinin serinliğine, aydınlatmanın kalitesine önem verdikleri gibi tuvaletin temizliğine de dikkat ediyorlar. Dikkat etmekle kalmıyor, girip fotoğraf çekiyor yorumlarıyla birlikte http://www.tuvaletgurusu.blogspot.com/ adresinde herkesle paylaşıyorlar..."

Kaynak: Hürriyet Cumartesi