Kadıköy’e yakın bir yere taşınınca Anadolu ve Avrupa yakası arasında 20 yıl boyunca şikayetlerle dolu araba yolculuklarımdan sonra toplu taşımacılığı keşfettim!
O kadar cahil değilim tabii. Mesela, Akbil’i biliyordum. Hemen Akbil aldım ama nereye basılacağını sorarak öğrendim. Bu soruyu sormamı cesur bir hareket olarak değerlendiren Eray’ın yorumu şöyle oldu, “Sizi parçalayabilirlerdi, iyi atlatmışsınız.” :)
İkinci keşfim Metrobüs oldu. Saatte en fazla 30-40 km hızla (yavaşlıkla) gidebilen araçların yanından İstanbul trafiği ölçülerine göre jet hızıyla geçerken gizli bir zafer duygusu kaplıyor içimi. Engelleyemiyorum bu duyguyu, ne tuhaf!
İlk hafta her şeyi soruyordum. Neden Metrobüs (İngiltere/Kıbrıs gibi) ters şeritlerden gidiyor? Duraklar ortada da ondan. (Demek ki tercihli yol sistemine göre tasarlanmamışlar ama biz bir yolunu bulmuşuz mu diye düşünmeli?)
İyi de ben yine de her gün korkuyorum, bu sürücüler bir gün, alışkanlık bu ya, normal şeride giriverseler, o hızla karşı şeritten gelen bir metrobüsle karşılaşsalar ne olacak? Ama herhalde uzun bir süre eğitim almışlardır.
Ama insanların her koşula uyabilecek kadar esnek bir tabiata sahip olduklarını hatırlatan şaşırtıcı bir şey daha görüyorum: Metrobüs yolcuları—hem de hiçbir özel eğitim görmeden—metrobüs duraklarındaki, iniş ve çıkış için birbirinden demir bir tırabzanla ayrılmış merdivenleri de aynı metrobüs trafiği sistemiyle kullanıyorlar. Yani, kalabalık kitleler halindeki insanlar merdivenleri soldan iniyor, sağdan çıkıyorlar. Metrobüs duraklarını terk edip metroya girdiklerinde ise hemen bir “switch mode” marifetiyle “normal” düzende inip çıkıyorlar.
Her koşula uyabilmemiz zihinsel bir çeviklik mi? İyimser bir bakışla bu bana insanın uyum sağlama yeteneğinin çok gelişmiş olduğunu, kitle psikolojisinin de dahil olduğu etmenlerle karmaşık kent koşullarında bile insan beynindeki uyarlama mekanizmalarının otomatik olarak harekete geçebildiğini düşündürüyor.
Biraz daha kuşkucu bakacak olursak da, ezbere yatkın olduğumuzu, bir metrobüs yolculuğu kadar kısa bir sürede (15 dk ile 1 saat arası) sistemi ezberleyip, tekrarlama eğiliminde bir yapıya sahip olduğumuz da iddia edilebilir.
Bilemiyorum. Avrupa yakasında çalışıp Anadolu yakasında oturan biri olarak ben evim ve işim arasındaki mesafeyi 45 dakikada alıyorum. Herkes ne taraftan merdiven çıkarsa ben de o taraftan çıkıyorum.
Şimdi Akbil basıldığında duyulan iki veya üç notalık melodilerinin anlamlarını öğreniyorum. Bu sesler bazen rüyalarıma da giriyor.
İstanbul’u dinliyorum.
O kadar cahil değilim tabii. Mesela, Akbil’i biliyordum. Hemen Akbil aldım ama nereye basılacağını sorarak öğrendim. Bu soruyu sormamı cesur bir hareket olarak değerlendiren Eray’ın yorumu şöyle oldu, “Sizi parçalayabilirlerdi, iyi atlatmışsınız.” :)
İkinci keşfim Metrobüs oldu. Saatte en fazla 30-40 km hızla (yavaşlıkla) gidebilen araçların yanından İstanbul trafiği ölçülerine göre jet hızıyla geçerken gizli bir zafer duygusu kaplıyor içimi. Engelleyemiyorum bu duyguyu, ne tuhaf!
İlk hafta her şeyi soruyordum. Neden Metrobüs (İngiltere/Kıbrıs gibi) ters şeritlerden gidiyor? Duraklar ortada da ondan. (Demek ki tercihli yol sistemine göre tasarlanmamışlar ama biz bir yolunu bulmuşuz mu diye düşünmeli?)
İyi de ben yine de her gün korkuyorum, bu sürücüler bir gün, alışkanlık bu ya, normal şeride giriverseler, o hızla karşı şeritten gelen bir metrobüsle karşılaşsalar ne olacak? Ama herhalde uzun bir süre eğitim almışlardır.
Ama insanların her koşula uyabilecek kadar esnek bir tabiata sahip olduklarını hatırlatan şaşırtıcı bir şey daha görüyorum: Metrobüs yolcuları—hem de hiçbir özel eğitim görmeden—metrobüs duraklarındaki, iniş ve çıkış için birbirinden demir bir tırabzanla ayrılmış merdivenleri de aynı metrobüs trafiği sistemiyle kullanıyorlar. Yani, kalabalık kitleler halindeki insanlar merdivenleri soldan iniyor, sağdan çıkıyorlar. Metrobüs duraklarını terk edip metroya girdiklerinde ise hemen bir “switch mode” marifetiyle “normal” düzende inip çıkıyorlar.
Her koşula uyabilmemiz zihinsel bir çeviklik mi? İyimser bir bakışla bu bana insanın uyum sağlama yeteneğinin çok gelişmiş olduğunu, kitle psikolojisinin de dahil olduğu etmenlerle karmaşık kent koşullarında bile insan beynindeki uyarlama mekanizmalarının otomatik olarak harekete geçebildiğini düşündürüyor.
Biraz daha kuşkucu bakacak olursak da, ezbere yatkın olduğumuzu, bir metrobüs yolculuğu kadar kısa bir sürede (15 dk ile 1 saat arası) sistemi ezberleyip, tekrarlama eğiliminde bir yapıya sahip olduğumuz da iddia edilebilir.
Bilemiyorum. Avrupa yakasında çalışıp Anadolu yakasında oturan biri olarak ben evim ve işim arasındaki mesafeyi 45 dakikada alıyorum. Herkes ne taraftan merdiven çıkarsa ben de o taraftan çıkıyorum.
Şimdi Akbil basıldığında duyulan iki veya üç notalık melodilerinin anlamlarını öğreniyorum. Bu sesler bazen rüyalarıma da giriyor.
İstanbul’u dinliyorum.
1 yorum:
herkesin aynı zihinsel süreçlerden geçmesi ne garip! ben de siz ne düşündüyseniz ve neye şaşırdıysanız aynılarını düşünüp şaşırdım. yalnız benim durumumda yayaları yönlendiren bir çığırtkan vardı: "Çıkışlar soldan inişler sağdan" diye... :)
Yorum Gönder