Sevgili Somer,
Dileğine ben de katılıyorum ve diyorum ki;
Tonton bir nine olduğumda,
Bahçemdeki sallanan koltuğuma oturduğumda,
Diğer koltukta beraber bayram kahvelerimizi hüpürdeteceğim kardeşlerim, ablalarım, abilerim var benim İstanbul'da!
Senden esinlendim ama çok güzel yazmışsın ve başlığına "MARJİNAL AİLEM" demişsin ki bu bana yetti...seni tanımıyorum ama en azından benimle aynı hisleri paylaşmış olmandan dolayı mutluyum.
Kalemine sağlık,
Hepinize huzur, sağlık ve mutluluk dolu bir bayram diliyorum.
30 Ağustos 2011 Salı
26 Ağustos 2011 Cuma
Marjinal Ailem
Tonton bir nine ya da dede olduğunuzda,
Bahçedeki sallanan koltuğunuza oturduğunuzda,
Eski günlerinize daldığınızda, hatırlayacağınız kadar güzel bir bayram dilerim
Marjinal ailem.
Saygılar & Sevgiler.
Bahçedeki sallanan koltuğunuza oturduğunuzda,
Eski günlerinize daldığınızda, hatırlayacağınız kadar güzel bir bayram dilerim
Marjinal ailem.
Saygılar & Sevgiler.
İşte Umut ve Gamze'nin Marla'sı:)
22 Ağustos 2011 Pazartesi
Yokluğumda Çok Not Yazılmış...
Mustafa Sandal'ın bir şarkısı vardı, "Yokluğunda çok kitap okudum..." diye başlayan.
O misal, benim de 1 haftalık iznimde hayranlarım duygu dolu mesajları ile beni yalnız bırakmamış, mutfaktaki köşemde buram buram özlem kokan notlar yazmışlar... Kimi bensizlikten dünya evine giren ve 3 çocuk yapanlardan, kimi taa İbiza'dan bana Sangria getirdiğini anlatan, kimi benim dönüşümde kendi yokluğunun kara haberini veren, sevgi yağmurlarında beni şemsiyesiz bırakan gönül nağmeleri bunlar... Yüreğinize sağlık. (Kadıköy'deki Kadıköy iskelesinde benimle buluşmak isteyen yakışıklının ise adı bende saklı...)
O misal, benim de 1 haftalık iznimde hayranlarım duygu dolu mesajları ile beni yalnız bırakmamış, mutfaktaki köşemde buram buram özlem kokan notlar yazmışlar... Kimi bensizlikten dünya evine giren ve 3 çocuk yapanlardan, kimi taa İbiza'dan bana Sangria getirdiğini anlatan, kimi benim dönüşümde kendi yokluğunun kara haberini veren, sevgi yağmurlarında beni şemsiyesiz bırakan gönül nağmeleri bunlar... Yüreğinize sağlık. (Kadıköy'deki Kadıköy iskelesinde benimle buluşmak isteyen yakışıklının ise adı bende saklı...)
İnziva sürecimde yeni yayın dönemine bomba gibi düşecek projeler, uzun soluklu başarılı işler üzerinde çalıştım.
Hatta yepyeni bir proje geliştirdim: "Duvarsız ofis!"
Resimde göreceğini üzere projemin temellerini Göcek sahillerinde attım, kendime makam locası seçtim.
Bu değerli fikrimin kaçak katını Akyaka kumsallarına çıktım...
"Yediğin içtiğin senin olsun gezip gördüklerini anlat" diyorlar hep. Marjinal CEO'nuz olarak yine olaya tersten bakıyor, kimsenin bakmadığı açıyı yakalıyor, yediklerimi betimleyen estalasyon çalışmam "Köy kahvaltısı tabağı, bitmeyen peynir dağları" ile sizleri baş başa bırakıyorum...
Ailemize Biri Daha Katıldı!
Cuma akşamından beri biz martımız var:)
Nişantaşı sokaklarında yavru bir martı görünce bırakamazdık (hele geçen yıl gözümüzün önünde bir arabanın altında kalana tanık olmuşken) bir esnafın yardımıyla yakaladık ve terasımızı kendisine tahsis ettik:)
Köpek, kedi ve martı üçlüsü, MUHTEŞEM:)
Nişantaşı sokaklarında yavru bir martı görünce bırakamazdık (hele geçen yıl gözümüzün önünde bir arabanın altında kalana tanık olmuşken) bir esnafın yardımıyla yakaladık ve terasımızı kendisine tahsis ettik:)
Köpek, kedi ve martı üçlüsü, MUHTEŞEM:)
17 Ağustos 2011 Çarşamba
Depresyon!!!
Depresyon kadınlarda şöyle ilerler;
Bunalım... Bunaalım... Bunu alım... Bunu alayım... Bunu da alayım... Bunu al bunu... Al bunu da... Bunu da bunu da... :)))
Erkeklerde şöyle ilerler;
Bunalım... Bunalımdan çıkayım... Bununla çıkayım... Bununla da çıkayım... Hepsiyle çıkayım... :))))
Süperrrr:):)
Bunalım... Bunaalım... Bunu alım... Bunu alayım... Bunu da alayım... Bunu al bunu... Al bunu da... Bunu da bunu da... :)))
Erkeklerde şöyle ilerler;
Bunalım... Bunalımdan çıkayım... Bununla çıkayım... Bununla da çıkayım... Hepsiyle çıkayım... :))))
Süperrrr:):)
15 Ağustos 2011 Pazartesi
İstanbul Lezzet Köşeleri - 1
Efendim merhabalar,
Kendi kendime başladığım bir projem var: İstanbul Lezzet Köşeleri projesi. Üniversiteden arkadaşlarımla, veyahut katıldığım gezi gruplarıyla keşfettiğim, gözden kaçan, ama tadları damaklarda kalan lezzetleri bir araya getirmeye çalışıyorum.
Gördüm ki ofisimizde Türk Kahvesi pek bir sevilir, arka arkaya içilir olmuş. Ben de dedim ki Türk Kahvesi'yle ilgili bir paylaşım yapayım.
Gördüm ki ofisimizde Türk Kahvesi pek bir sevilir, arka arkaya içilir olmuş. Ben de dedim ki Türk Kahvesi'yle ilgili bir paylaşım yapayım.
Bu lezzet köşelerinden ilki Unkapanı tarafında Zeyrek'te. At Pazarı Meydanı'nda yaklaşık 80 yıldır işletilen, hala eski, gıcırtılı tahta sandalyeleri, üzerinde yıllar yıllar önce kazılmış yazıları bulunan mermer masaları bulunan salaş bir kahve. (Masalardan birinde 90'lı yıllarda sigarayı bırakan birinin anısı var. "Bugün sigarayı bıraktı" yazıyor ismiyle beraber.)
Adı yanılmıyorsam Kafe Nostalji; içerideki hat işlemeli bakırdan saatin üzerinde öyle yazıyor. Zaten içerideki her şey nostaljik: Sandalyeler, masalar, eski bir radyo, S.S.C.B.'nin ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki bazı illerimizin hala ayrılmamış olduğu eski bir Türkiye Haritası, tabii en önemli ve en değerlisi Metin Dayı.
Metin Dayı (solda arkada) ilerleyen yaşına ve titreyen ellerine rağmen öyle güzel bir Türk Kahvesi yapıyor ki, o kahveyi içmeden Türk Kahvesi içtim dememeniz gerekir. Türk Kahvesi sevmeyen arkadaşlarım bile fikir değiştirdirler sonradan. Artık hemen hemen her köşebaşında bulunabilen Starbucks, Kahve Dünyası türevlerinden olan yerlerdeki kahveler Metin Dayı'nın kahvesi yanında su gibi kalır.
Çayını ve limonatasını da şiddetle tavsiye ettiğim bu güzel mekana ulaşmak için aşağıdaki uydu görüntüsünden faydalanabilirsiniz. Unkapanı'nda Kadınlar Pazarı diye anılan meydanda Sur Ocakbaşı'nın yanındaki sokaktan yukarı çıkarak ulaşabilirsiniz. En kötü sora sora Bağdat'ı bile bulabileceğinizi tecrübe edebilirsiniz. :)
Büyük/küçük çay: 50 krş.
limonata : 50 krş.
limonata : 50 krş.
Türk Kahvesi: 1.5 tl
Bir başka Lezzet Köşesi'nde buluşmak dileğiyle..
Sağlıcakla kalın.
Serdar Buhan
14 Ağustos 2011 Pazar
Gaspar Spordaaa:)
12 Ağustos 2011 Cuma
Ta ta ta taaaa.. İşte Karşınızda Zuzuuuuuuu:)))
6 Ağustos 2011 Cumartesi
Artık bizim de bir dergimiz var!
Türkiye'de büyüklüğü 1.5 milyar liraya ulaşan bir çağrı merkezi sektörü olduğunu Call Center Life'ı hazırlayana kadar bilmiyorduk, ülkemizin, dünyada çağrı merkezi piyasasının önemli bir oyuncusu olduğunu da. Meğerse bu topraklarda irili ufaklı 300 çağrı merkezi varmış. Anadolu'nun kimi şehirlerinde yüklenici olmuş, bacasız fabrika büyüklüğündeki çağrı merkezleri bir şehrin kaderini değiştirir olmuş. Hatta öyle ki, sayıları yüzleri aşan 'yabancı' çağrı merkezi çalışanı, Türkiye'den dünyaya müşteri memnuniyeti konusunda alo diyormuş…İşte bu çağrı dünyasının en önemli dergisi Call Center Life derğisini artık IMI ile birlikte biz hazırlıyoruz…
İşte 8. sayımızın pastasını kestiğimiz an:)
Teşekkürler Meltem Hanım.
Yazan: Murtaza Gürler
İşte 8. sayımızın pastasını kestiğimiz an:)
Teşekkürler Meltem Hanım.
Yazan: Murtaza Gürler
4 Ağustos 2011 Perşembe
Pfizer Ekibinden Beyza ile Tanıştırayım:)
Harbiye.
Yasemin, stajının son günü, "yukarıdaki terasa çıktın mı, manzarayı gördün mü?" dedi ve "hayır" cevabını duyunca da tuttu kolumdan, o şahane terasa götürdü beni:) Biraz foto çektik. Bak bak doyamadık. Eskiden buralar dutluktu dedik bir de:)
3 Ağustos 2011 Çarşamba
Sizin Çocukluğunuz Nasıldı?
Geçen gün 4. Levent Çeliktepe Mahallesindeki evimizin penceresinden bu kareyi çektim. Karşı çatıda bir çocuk, elinde bir uçurtma, koşmadan, düşmeden, uçurtmanın ipi elini kesmeden rüzgarın uçurtmasını alıp götürmesini bekliyordu.
Arkada görünen yüksek binalar ise zamanın ne kadar bozulduğunun bir kanıtı gibi dimdik duruyor. Eskiden mahallemizde boş bir arazi olur, orada koşar, bisiklet sürer, uçurtma uçurur, istop oynardık. Şimdiki çocuklar ise çatılarda uçurtma uçurmaya çalışıyor, çarpık evlerin arasındaki dar, pis sokaklarda bisiklet sürmeye çalışıyor.
Arkada görünen yüksek binalar ise zamanın ne kadar bozulduğunun bir kanıtı gibi dimdik duruyor. Eskiden mahallemizde boş bir arazi olur, orada koşar, bisiklet sürer, uçurtma uçurur, istop oynardık. Şimdiki çocuklar ise çatılarda uçurtma uçurmaya çalışıyor, çarpık evlerin arasındaki dar, pis sokaklarda bisiklet sürmeye çalışıyor.
Ya şimdiki çocuklar çocuk değil, ya da benim çocukluğum çok daha güzeldi.
Sizin çocukluğunuz nasıldı?
2 Ağustos 2011 Salı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)