İster Teoman’dan, ister Zuhal Olcay’dan gelsin, ama şu sıralar ofisçe şarkımız “Nefes Nefese”. Yok, gelen baharla beraber bu şarkıyı takıntı haline getirip sabahtan akşama kadar dinliyor değiliz, sadece sabahları dört kat merdiven çıktıktan sonraki halimiz ister istemez bu şarkıyı akla getiriyor. Asansörlü apartman çocukları olduğumuzdan ve bizim tarihi apartmanın merdivenleri gerçekten dik olduğundan olsa gerek, asansörümüzün motoru yandığından beri ofise gelebilmek, başlı başına bir maceraya dönüştü.
Krizi fırsata dönüştürmeyi şiar edinip “Sabah sporumu yapıyorum, iyi oluyor valla” diyenlerimiz olduğu gibi, Ağrı Dağı’na tırmanmış dağcı edasıyla üçüncü katın merdivenlerinden sonra kulağının tıkandığını iddia edenlerimiz de mevcut. Bir de ofise yeni geldiği, düzensiz nefes alıp verişinden belli olan arkadaşını, “Üzülme geçecek, ben de geçtim o yollardan, merdivenlerden” diye avutan DenizK gibi iyilik meleği insanlar var aramızda ki, onların kıymetini bilmek lazım.
Dört kat merdiven çıkınca on dakika nefesi düzelmeyenler familyasından olduğumuzdan, “Her çıkışın bir inişi, sonra bunun bir daha çıkışı vardır” diye düşünerek, zorunlu olmadıkça gün içinde de merdivenlere pek yaklaşmıyoruz. Dolayısıyla şu sıralar, bakkala giderken “Aşağıdan bir şey isteyen var mı” diye soranlar, her zamankinden daha büyük sevap işlemiş oluyor.
Marjinal Club’ın sıkı takipçileri, Deniz’le Serpil’in “Çok kar var, kapıdan çalışıyoruz” yazısını hatırlar. Hazır asansör bozulmuşken, asıl şimdi mi kapıdan çalışsak, ne yapsak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder