31 Aralık 2012 Pazartesi
Doğanın Küçük Kırmızı Melekleri
Donna ve Amandine ilk kez Türkiye'de...
Artık 4 mevsim gerçek çilek yiyeceğiz.
Hatta zaman zaman hediye edeceğiz, belki sevgimizi ifade edeceğiz.
Devamı çok yakında :)
Aramızdaki cevherler...
TED Meşale Dergisi'nin son sayısında Cumhur, Zeki ve Canan'ın hikayeleri var. Türk Eğitim Derneği'nde burslu okuyan bu pırıl pırıl gençler şimdi kendi gelirleriyle bir çocuk okutuyorlar. İnsanın hamuru, nüvesi temiz olsun, gerisi zaten gelir diye düşünenlerdenim. Çocuklar siz de bunun bir kanıtısınız, hiç değişmeyin!
Dört sayfalık röportajın ilk sayfasını buradan okuyabilirsiniz.
Not: Bu arada anılarınıza çok güldüğümü belirtmeden geçemeyeceğim:)
Sizi seviyoruz,
28 Aralık 2012 Cuma
Mutlu Yıllar!
2013'te sizin için ana kategorilerde neler olacak?
Sizlerde bizim gibi merak ediyorsanız,
buyrun sizi böyle alalım.
27 Aralık 2012 Perşembe
26 Aralık 2012 Çarşamba
25 Aralık 2012 Salı
Gel oğlum Nuri:)
Bizim Nurimiz çok akıllı, oyun oynamasını da pek bir seviyor. İzleyiniz...
24 Aralık 2012 Pazartesi
Dilo Dağda
Yaz biter bitmez hadi kar yağsın diye bekleyişimiz nihayet sona erdi. Geçtiğimiz hafta sonu sezonu açtım ve dağa çıktım. Tek parça halinde dönmeyi başardım, sizleri de beklerim.
Teşekkürler Pelin Çini:) Milliyet Cadde ekinde Marjinal Porter Novelli ve biricik hayvanlarımız:)
Geçtiğimiz hafta Apo bey'in bir yazısını paylaşmıştım. Milliyet Cadde eki yazarlarından Pelin Çini köşesinde kaleme aldı. Buradan sonsuz teşekkürlerimizi iletiyor ve en kısa zamanda ofisimize kediciklerimiz ve gasparımızı sevmeye bekliyoruz. :)
22 Aralık 2012 Cumartesi
Bürotime Konya sosyal medya eğitiminde!
Bürotime Konya’nın
yönetici kadrosuna 20 Aralık Perşembe günü çok eğlenceli bir sosyal medya eğitimi verdik.
Eğitimde Twitter, Facebook, LinkedIn ve Vimeo gibi
sosyal medya mecralarını Bürotime için daha etkili kullanmanın yollarını
anlattık. Son derece keyifli ve öğretici geçen bu eğitimin sonunda serfikalarını
alıp objektife gülümsediler.
Teşekkürler Başar Çankaya
20 Aralık 2012 Perşembe
Kediler de evlensin!
Bugünkü kedi evlerinin mimarisini geliştirmeyi öneriyorum.
Şöyle ki :) http://goo.gl/ZlZiQ
Yaptığımız yeni kedi evlerini de belki şurada paylaşırız: https://www.facebook.com/kedievleri
Bir miktar heyecan uyandırması açısından birkaç örnek fotoğraf da burada (diğer aşamalar bağlantıda):
Etiketler:
kar,
kedi,
kedi evi,
kedi evleri,
sahipsiz hayvanlar,
soğuk,
sokak kedileri,
sokak kedisi,
yuva
19 Aralık 2012 Çarşamba
Y kuşağı hakkında yanlış bildikleriniz
Dünya çapında en önemli stratejistlerinden biri olarak tanınan Avustralyalı Michael McQueen işdünyasına, Y kuşağı hakkında bilinmeyenleri, yanlış bilinenleri ve bu kuşağın dilinden anlamanın yollarını anlatmış.
Y kuşağı; 1980 yılı sonrasında doğan kuşak olarak kabul ediliyor ve 90’lı yıllardan sonra doğanlar bu kuşağa dahil edilmiyor. Bir önceki kuşak, X kuşağı olarak tanımlanıyor.
McQueen’e göre Y kuşağı X kuşağını örnek almamakta haklı. Çünkü onların dönemine göre bilişim teknolojileri dünyayı artık küresel bir mahalle haline dönüştürdü. Ve doğal olarak hızla gelişen dünyaya ayak uydurma çabasındalar.
Y kuşağı bilinenin aksine geçimi zor insanlar değil, daha zorlayıcı ve sorgulayıcı kişilikler. Haklarını bilen, otoriteye boyun eğmeyen, adaletsiz olan ile baş etmeyi becerebilen kişilikler.
Y kuşağı bilinenin aksine geçimi zor insanlar değil, daha zorlayıcı ve sorgulayıcı kişilikler. Haklarını bilen, otoriteye boyun eğmeyen, adaletsiz olan ile baş etmeyi becerebilen kişilikler.
Y kuşağının tembel olduğu söyleniyor. Bu da yanlış!
Aksine Y kuşağı iş kolik derecesinde değil, iş ve özel hayatın ayrımına varmış, dengeli yaşıyor.
Y kuşağı,hırslı ve motive edilmeyi seven ancak anlamlı bir yaşam dengesi kurmaya çalışan insanlardan oluşuyor.
Aksine Y kuşağı iş kolik derecesinde değil, iş ve özel hayatın ayrımına varmış, dengeli yaşıyor.
Y kuşağı,hırslı ve motive edilmeyi seven ancak anlamlı bir yaşam dengesi kurmaya çalışan insanlardan oluşuyor.
Bencil değil, farkındalıkla hareket eden bir kuşak. Daha sorgulayıcıolmaları sadece çıkarlarına uygun şeyleri duymaya açık oldukları anlamınıtaşımıyor. Aksine ne yaptığının farkında olarak ilerlemeyi seviyor.
Y kuşağı hep bir önceki kuşak tarafından saygısız olarak tanımlanıyor; ancak bu da doğru değil.
Haddini fazlasıyla bilen Y kuşağı saygı göstermeden önce saygının kazanılması gerektiğini düşünüyor ve bu felsefeyle hareket ediyor.
Haddini fazlasıyla bilen Y kuşağı saygı göstermeden önce saygının kazanılması gerektiğini düşünüyor ve bu felsefeyle hareket ediyor.
Y kuşağına dair bu önyargıların daha doğrusu bilinen bu yanlışların iyi görülmesi gerekiyor. McQueen de bu kuşağın değişime ayak uydurması, inovatif olması, teknolojiyle iç içe olmasından ötürü dünyayla ve insanlarla doğal bir etkileşim içinde olduklarına inanıyor. Zaten Facebook ve Twitter gibi ağların bu kadar hayatımıza hakim olmasının bir nedeni de bu.
Şimdilerde X kuşağından gelen kişilerin yönetici olduğu iş dünyası, bu kuşağı anlamakta sıkıntı çekebiliyor. McQueen, bu sıkıntının sebeplerini doğru bilinen yanlışlara bağlarken, Y kuşağının gerçekten bugünün patronlarınızorlayıcı özelliklerinin de altını çiziyor. Bu özelliklerden biri de bu kuşağa mensup kişilerin "güvenilir" olmaması. Geleceği aslında çok da iyi planlayamayan Y kuşağı için gelecek; seçeneklerle dolu bilinmeyen bir dünyayıyansıtıyor. McQueen'e göre zaten Y kuşağı insanlarının yapacakları işler de henüz ortada değil.
Y kuşağından itaat beklemeyin!
Y kuşağının en itici özelliklerinden biri ise kendilerini çok beğenmeleri. Mükemmel olduğunu sanan Y kuşağı insanı eleştiriyi kabullenmekte zorlanıyor ve kendini her şeyde yetkin görüyor.
Bu kuşaktan gelen insanların diğer kötü huyu ise sabırsız olmaları.Sürekli şikayet eden ve zor olan için uğraş vermeyen bu kuşak, popüler kültürle iç içe büyüdüğü için hayatın kolay olmasını istiyor. Ancak hayatın çok da kolay olmadığı gerçeği ile yüzleşince depresyon, anksiyate, panik atak gibi sorunlarısıklıkla yaşıyorlar. Bugün en yaygın hastalığının depresyon olması da bundan kaynaklanıyor.
Bu noktada Y kuşağından çalışanlara sahip olan yöneticilere büyük işdüşüyor. Onları hayatın heyecanlarla dolu olduğunu anlatarak sürekli motive etmek gerekiyor. Yöneticilere, onları oldukları gibi kabul etmesi gerektiğini salık veren McQueen, "Çalışma saatlerinde esneklik ve rahat bir çalışma ortamı sağlayarak sonuç odaklı çalışmaya önem verilmeli" diyor.
McQueen'e göre, son derece motive çalışan ve haksızlığa tahammül edemeyen bu kuşaktan itaat beklemek yersiz. Gösterdiği çaba karşılığında mutlaka takdir edilmeyi bekleyen bu insanlardan sadık ve başarılı bir çalışan topluluğu oluşturmak istiyorsanız, McQueen'e göre yaratıcılığı ve inovatif olmayı engelleyen yapılardan uzaklaşmalı ve insan kaynakları stratejilerinizi hızla bu insanların çalışma disiplinine göre değiştirmelisiniz.
18 Aralık 2012 Salı
Çooook mutlu bir yıl olsun
Bugün Banuş'un ve benim doğum günümüz.
Ben yolun yarısını devirdim, onun için daha bir anlamlı bu yıl!
Fotoğraftaki gülen herkes gibi mutluyum, mutluyuz...
İkimize de nice seneler Banuş'um:)
Minnoşları yakından tanımaya ne dersiniz?
Sevgili Apo Bey'in kaleminden:)
Zekiye’nin yeri Genel Müdürümüzün masasıdır. O şirkette olmadığı zaman masasını korur, geldiğinde ise kolunun altına yatıp kendisini sevdirerek onun stresini alır.
Nuri şirketimizin yakışıklı kedisidir. Kendini Ayhan Işık sanır. Etrafa çapkın bakışlar fırlatır, çapkındır da aynı zamanda.
Papatya şirkete Nuri ile aynı zamanda gelmiştir. Papatya çocukluğunda çok zayıf olmasına karşın, kısırlaştırmanın ardından balıketi ölçülerine sahip olmuştur.
Mayki, ağır abimizdir. Diğerlerinin arasına asla karışmaz, toplantılara katılır, toplantı odasından çıkartmak istediğinizde sizi protesto miyavlamalarıyla engellemeye çalışır.
Şirketimizin küçük kardeşleri Edi ile Büdü’nün şirketteki sorumluluk alanları yaramazlık yapıp insanları neşelendirmektir.
Gündüz saatlerinde üstlendikleri roller böyledir ama akşam hava karardığında hepsi Gremlinlere dönüşür. Panolarda asılı resimleri, masa üstünde unutulmuş kartvizitleri, bardakları, dergileri ve kuytu bucakta kalmış malzemeleri tüm gece boyunca etrafa dağıtırlar. Yenilecek birşeyler varsa mutlaka tadına bakarlar. Bu iş onları o kadar yorar ki sabah işyerine geldiğimizde, sakin uyuklayan 6 adet kedi görürüz.
Kedilerimizin yanında gündüzleri bizimle şirkete gelip mesai yapan köpeğimiz Gaspar vardır. Gaspar şirket toplantılarına katılır, hatta katılmadığı zaman özellikle çağırılır. Gaspar şirketteki kedilerin yanısıra çevremizdeki parklarda bulunan kediler tarafından da çok sevilir. Çünkü her öğlen onlara mama götürür. Gasparın bir öğlen turu 30 tane sokak kedisinin doyurulması demektir. Akşam şirketten evine dönerken de bir o kadar kediye mama dağıtır. Evde de onu Zilli adında çok sevdiği kedisi bekler. Zilli Gaspar’ın kedisidir, kapıda karşılar, boynuna sarılır, Gasparı öpücüklere boğar.
Mikey 21 oynamak istiyor!
Bu pozla ve meşum gözlerle yakalanan Mikey'nin takvimde 21 Aralık tarihine işaret ettiğinden kuşkulanıyoruz!
Reuters’in araştırmasına göre her on kişiden biri 21.12.2012’de
kıyamet gününün geleceğine inanıyormuş. Latvia’da kimileri kendilerini
uzaylıların kaçıracağını düşünüp tedbirler alıyor, kimileri de sigorta
şirketlerine başvurup korunma ve yaşam sigortası istiyorlarmış ama geri
çevriliyorlarmış. Zira sigorta şirketleri risk tahminini neye göre
hesaplayacaklarını bilememişler.
Kimilerine göre ise kıyamet mıyamet olmayacak, dünya “sadece
ruhsal bir dönüşümden” geçecekmiş.
Mikey soruyor. Sizin tahminleriniz neler?13 Aralık 2012 Perşembe
5. Dakikaya Kadar Mutlaka İzleyin!
12 Aralık 2012 Çarşamba
Ceren'in Mutlu Günü
Bugün benim için çok özel bir gün... Bunu sizlerle paylaşmak istedim:)
Hem Marjinal Ailesi'ndeki 1. senem:) hem de hayatımın en güzel mutluğunu yaşadığım gün.
HALA oldum ben:) İşte HALA'sının KUZUSU IRMAK:)
Hem Marjinal Ailesi'ndeki 1. senem:) hem de hayatımın en güzel mutluğunu yaşadığım gün.
HALA oldum ben:) İşte HALA'sının KUZUSU IRMAK:)
10 Aralık 2012 Pazartesi
Binamızı tanıyalım. Ascenseur Stigler.
Bu da asansörden bir detay. Bir benzeri şu adreste 330 dolar karşılığı art nouveau bronz kartela olarak satılıyor:
Binamızı tanıyalım...
Binamızı tanıyalım, detaylara odaklanalım... Küçük toplantı odasından bir kalorifer peteği detayı. Son derece sanatsal kanımca... 1896 ile 1902 yılları arasında Tünel Pasajı’ndaki 13 numaralı sobacı dükkânını işleten, saraya yaptığı sobalarla “Sultan’ın Sobacıbaşısı" unvanını alan Franz Thamm imzalı.
5 Aralık 2012 Çarşamba
Çok deli yatarım...
Şöyle bir yatış gerçek olabilir mi? Bir pisi için fazla deli değil mi? Bu pisi ne içtiyse ondan istiyorum. :)
4 Aralık 2012 Salı
30 Kasım 2012 Cuma
Cevap
Sevgili Ankara Büro,
Baba'yı görmek için kargalar henüz kahvaltılarını yapmadan, sabah ezanını
müteakiben yola çıktık. 12'deki randevu için 11.30'da Başkent'e duhul
olduk.
Baba bizi hemen kabul etti. Elini öpüp (öncesinde elimize antibakteriyel
sıktılar, ayakkabıları galoş makinesinde kapladılar) söyleşiyi yaptık. Çıkar
çıkmaz aracımıza binip Ankara'yı terk ettik.
1 dakikaya muhtaçtık.
Bu seferlik böyle olsun.
Bir daha büromuzun lojmanı varsa yatıya da geliriz.
Bu arada İstanbul dışına verdiğimiz ikinci gelinimiz Deniz K.'yı geçen
haftaki İzmir ziyaretimiz vakit bakımından hallice olduğu için ziyaret
edebildik.
Deniz'in herkese selamı vardı. Herkesi öp dedi ama ben dolaşıp
öpemedim.
Selamı üstümde kalmasın. Herkes alsın kabul buyursun.
Mahsus selam eder, gözlerinizden öperim.
İstanbul bürodan Murtaza G
Ben saksı değilim! En çok bana geleceksiniz!
Gördüm ki Murtaza Bey Ankara'ya gelmiş ve Baba'yla görüşüp geri dönmüş. Haberim olmadığı için görüşemedik maalesef.
Yani diyeceğim odur ki iş için veya değil, Ankara planlarınızda şubemizi de göz önünde bulundurun.
Buyrun gelin, ofisimizi gezin, yiyelim, içelim, konuşalım, gülelim (yazar burda sizi evine davet ediyor).
Ofis için vaktiniz olmazsa yer-zaman belirtin, ben sizi görmeye geleyim. Uzun lafın kısası daha fazla özlemeyeyim.
Diyeceksiniz ki "sen zırt pırt İstanbul'a gelip bizi görmeye gelmezken iyiydi ama!" Demeyin! Benim İstanbul'a 10 gelişimden 9'u Cumartesi-Pazar'a denk geliyor. Hafta içine denk geldiğinde de mutlaka birşeylerin peşinde koşturmaya gelmiş oluyorum ve uğrayamıyorum.
PS: Söz verip de gelmeyen ama isimlerini verip rencide etmeyi de istemediğim arkadaşlarımı da huzurunuzda kınıyorum.
Sevgiler ve mutlu hafta sonları!
Angaralı Uzi.
Etiketler:
Ankara Büro,
Marjinal,
Marjinal Ailesi,
Marjinal Ankara,
Marjinal ekip,
MPN,
uzi
29 Kasım 2012 Perşembe
Türkiye'nin Babası İle...
Marjinal Porter Novelli olarak yapımcılığını üstlendiğimiz İTÜ-Mühendisname
dergisinin 39. sayısı için Türk siyasi hayatının en önemli isimlerinden biri
olan 9. Cumhurbaşkanı İTÜ'lü Süleyman Demirel'i, herkesin adını bildiği Güniz
Sokak'taki evinde ziyaret ettik.
Sayın Cumhurbaşkanımızın duvarında şapkalı 679 yazan bir karikatür
vardı.
Anlamını daha biz fırsat bulamadan kendisi açıkladı; 6 kere gitti, 7 kere
geldi, 9. Cumhurbaşkanı: Süleyman Demirel…
Yazan: Murtaza Gürler
Facianın Kenarında
Bugün bir faciadan kılpayı kurtulduk . . . bu durumu fark edip anı ölümsüzleştirmeye karar verdim. Tabii Mayki'yi uyandırmadan...
Olmayacaklar
- gizli,yakalanır ötersin
- kime öterim?
- sorguya çekenlere
- kim çekecek?
-kimsesizler,
kimliksizler,
kimliksizleştirenler,
korkudur onlar.
çoklar,
çoğalmıyorlar.
tükeniyorlar tüketerek,
tüketmeden tükenecekler!
28 Kasım 2012 Çarşamba
Yeni Objektif Test Sonucu
26 Kasım 2012 Pazartesi
20 Kasım 2012 Salı
#iyikidogdunasumanbayrak
Bir varmış bir yokmuş,
Asuman Bayrak diye bir Marjinal patron varmış…
48. Doğum gününde (aslında 33) hiç şaşırmayacağını sanıyormuş.
Oysa ki ne kadar marjinal olabileceğini tahmin bile edemeyeceği bir grup “çocuk”la çalışıyormuş.
Klasik doğum günü pastası kesme töreni için “çocuk”lar onu çağırmış. #iyikidogdunasumanbayrak başına ne geleceğini bilmeden gitmiş… Arada pankartlı eylemciler de varmış!
“Çocuklar” hediyesini vermiş. #iyikidogdunasumanbayrak hediyesini açmış…
“Hürrem Saati”ni beğenir gibi yapmaya çalışmış ama olmamış. Çünkü hiç yalan söyleyemiyormuş. “Ay bu takılır mı ya” demiş. “Evet” demiş çocuklar, “çok güzel oldu”
Asuman Bayrak ne yapsın, çaresiz takmış “Hürrem Saati”ni.
“Çocuklar” daha fazla dayanamamış, çıkartmış gerçek hediyesini…
#iyikidogdunasumanbayrak derin bir oooh çekmiş. Çocuklardan Sibel’in de doğum günü aynı günmüş. İkisi dönmüş, objektiflere gülmüş.
Gökten üç elma düşmüş.
Biri #iyikidogdunasumanbayrak diye tweet atanlara
Biri bu hikayeyi okuyanlara...
Biri de Asuman Bayrak’ın hiç geçmeyen 33. Yaşının başına…
Asuman Bayrak diye bir Marjinal patron varmış…
48. Doğum gününde (aslında 33) hiç şaşırmayacağını sanıyormuş.
Oysa ki ne kadar marjinal olabileceğini tahmin bile edemeyeceği bir grup “çocuk”la çalışıyormuş.
Klasik doğum günü pastası kesme töreni için “çocuk”lar onu çağırmış. #iyikidogdunasumanbayrak başına ne geleceğini bilmeden gitmiş… Arada pankartlı eylemciler de varmış!
“Çocuklar” hediyesini vermiş. #iyikidogdunasumanbayrak hediyesini açmış…
“Hürrem Saati”ni beğenir gibi yapmaya çalışmış ama olmamış. Çünkü hiç yalan söyleyemiyormuş. “Ay bu takılır mı ya” demiş. “Evet” demiş çocuklar, “çok güzel oldu”
Asuman Bayrak ne yapsın, çaresiz takmış “Hürrem Saati”ni.
“Çocuklar” daha fazla dayanamamış, çıkartmış gerçek hediyesini…
#iyikidogdunasumanbayrak derin bir oooh çekmiş. Çocuklardan Sibel’in de doğum günü aynı günmüş. İkisi dönmüş, objektiflere gülmüş.
Gökten üç elma düşmüş.
Biri #iyikidogdunasumanbayrak diye tweet atanlara
Biri bu hikayeyi okuyanlara...
Biri de Asuman Bayrak’ın hiç geçmeyen 33. Yaşının başına…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)