PLOP! başlığını yazdım çünkü bu akşam beni hem çok duygulandırdı hem de çok sevindirdi. Burada bu anımı paylaşacak kimsem olmadığından hemen size yazmak istedim.
Kerem ile neredeyse doğduğu günden beri her akşam yatmadan önce kitap okuyoruz. Okula başladığı günden beri de okuldan her hafta evde okunmak üzere gönderdikleri 4 kitabı okuyoruz. Ama bu akşam Kerem dedi ki " anne önce ben okuyacağım sonra sen okursun". Peki dedim ve her zaman ki gibi hikayeyi aklında kaldığı kadarıyla bana resimlerinden anlatacak diye beklerken tüm kitabı tek bir kelime atlamadan ve parmağı ile takip ederek okudu. Nasıl oldu ve nasıl başardı şu anda bilmiyorum ama o kadar heyecanlandım ve aynı anda da o kadar duygulandım ki o dakikada ne yapacağımı şaşırdım. Bir taraftan ağladım, bir taraftan sarıldım, bir taraftan öptüm... Tabi benim karışık duygular içindeki hareketlerimi çocukcağız biran da anlayamadı ama neyse açıklama yapınca o da anladı tabi. İşte kitabın satırları:
Kerem ile neredeyse doğduğu günden beri her akşam yatmadan önce kitap okuyoruz. Okula başladığı günden beri de okuldan her hafta evde okunmak üzere gönderdikleri 4 kitabı okuyoruz. Ama bu akşam Kerem dedi ki " anne önce ben okuyacağım sonra sen okursun". Peki dedim ve her zaman ki gibi hikayeyi aklında kaldığı kadarıyla bana resimlerinden anlatacak diye beklerken tüm kitabı tek bir kelime atlamadan ve parmağı ile takip ederek okudu. Nasıl oldu ve nasıl başardı şu anda bilmiyorum ama o kadar heyecanlandım ve aynı anda da o kadar duygulandım ki o dakikada ne yapacağımı şaşırdım. Bir taraftan ağladım, bir taraftan sarıldım, bir taraftan öptüm... Tabi benim karışık duygular içindeki hareketlerimi çocukcağız biran da anlayamadı ama neyse açıklama yapınca o da anladı tabi. İşte kitabın satırları:
Little frog can see the flowers.
He can see the dragonfly.
He can see the ducklings.
He can see the fish.
Can he see the big bird?
Yes, he can.
Buraya geleli 4 ay, Kerem okula başlayalı ise neredeyse 3 ay olacak. Bu kısa zamanda öğrendiği İngilizce çok güzel. Bazen bizim kelimelerimizi düzeltiyor (çok bilmiştir ya!). Tabi biz artık malesef Kerem'in yanında gizli konuşmak istediğimiz şeyleri ingilizce söyleyemiyoruz, kaş göz işaretleriyle birbirimizi anlamaya çalışıyoruz. İşin zor tarafı ise Türkçe'yi unutmamasını sağlamak. Buradaki tüm çocuklar okula başladıktan 6 ay sonra Türkçe konuşmayı bırakmışlar. Aileler Türkçe konuşuyor ama çocuklar İngilizce cevap veriyor. Umarız biz bunu yaşamayız.
Gelelim diğer haberlere...
Bizim ev tam bir öğrenci evi oldu. Ben de bir dil okuluna başladım. Yaptığım araştırmalardan sonra anladım ki ön vatandaşlık onayı olmadan fulltime çalışma iznim olsa da ciddi bir işe girmem zor görünüyor. Sevgili Hintli ve Çinli dostlarımız sağolsun tüm vatandaşlık kotalarını doldurmuşlar ve ellerindeki tüm kartlarını da fazlasıyla oynamışlar. Hükümet bu duruma illallah edip tüm koşulları iki kere değiştirdi. Dolayısıyla kurunun yanında yaş olarak biz de aldık payımızı:( Neyseki başka çareler ve yollar da var. Şimdi diğer bir yoldan başvurumuzu yapacağız. Umarım herşey iyi gider. Ben de bu arada boş durmayayım da bir kursa gideyim bari dedim. Böylece evde 3 öğrenci olduk...
Geleli 4 ay oldu ama çok uzunnnnnnn yıllar geçmiş gibi geliyor bana. Hemen hergün sabah okula giderken web sitesindeki bültenlere ve blogdaki yazılara veeeee tabi ki Murti Abi'nin haber özetlerine bakıyorum. Hepinizin ellerine sağlık, hepinizi çok özledim.
Resimler için not:
* Artık saçlarım kısacıkkk:( Çünkü temiz hava iyi gelmedi, sürekli dökülüyor..
* Kerem'in seçip okuldaki kermesten aldığı ilk "Anneler Günü" hediyem
* Veeee bir hız canavarıııı:)
"TÜM BABALARIN BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN"
2 yorum:
Sebis biz de seni cok özledik. Hepinize Türkiye den kucak dolusu sevgiler.
Sebihacım, çok güzel gözüküyorsunuz, orası kesinlikle yaramış:)
Zaman gerçekten çok çabuk geçiyor ama senin yokluğunda bir o kadar zor geçiyor aslında:(
Hepinizi çok öpüyorum, lütfen daha sık sık haberler ver:)
Yorum Gönder