12 Şubat 2010 Cuma

40+ Olanlarımız Ya Da Öyle Hissedenlerimize...



İlkbaharı severim, severim de ilkbahar fazla gençtir. Yazı da severim ama o da pek mağrurdur. Bence en iyisi sonbahar çünkü sonbaharın yaprakları hafiften sararmış, tonu yumuşamış ve olgunlaşmış, renk çeşnisi alabildiğine coşmuştur. Hem bir yandan hüzne bir yandan ölüm sezgisine çalar o renkler hafiften. O altuni renginin bolluk bereketi içinde, ilkbaharın masumiyetiyle değil, yazın kuvvetiyle de değil, yaklaşan kocamışlığının yumuşaklığı ve zarif bilgeliğiyle seslenir. Yaşamın sınırlarını bilir; kanaatkârdır. Tüm o sınırların varlığından haberdar ve tecrübelerin bolluğuyla berhudar bu kişiden öylesine bir renk senfonisi yükselir ki hepsinden zengindir; yaşam ve direnç yeşilidir o ses, altuni kanaatin turuncusudur, feragat ve ölümün eflatunudur o ses.



Kaynak: My Country and My People- Geçenlerde okuduğum bu kitabın başına yazılan epilog o kadar hoşuma gitti ki, Türkçeye çevirmeden edemedim. Minicik yorumlarımı affeder belki Lin Yu Tang (Çinli yazar). Resim : Connecticut, www.radekaphotography.com/autumntrees.htm

2 yorum:

Eray dedi ki...

ellerinize sağlık, yorumunuzla güzel olmuş ifadeler bunlar ama yine de ilkbaharın masumiyetini hiçbirşeylere değişmem.ilkbaharla geldiğim için herhalde mutluyum ben yeşili gördüğümde.yüzümü çimlere değdirebilmenin, yalınayak yürüyüp tüm yorgunluğumu toprağa bırakabilmenin özgürlüğü ile hafiflemenin mutluluğunu yaşarım. tek sıkıntım, başladığı günlerde, baharın bitişi yaklaştığı için yaşadığım telaştır.

Leylan dedi ki...

Baharlar güzel, bir de doyasıya yaşayabilsek... tam ilkbahar geldi derken hop yaz bastırıyor, sonbahara geçiyoruz derken kış kapıya dayanıyor...