31 Ocak 2012 Salı

#dirtykitchentalks

Bundan sonra Marjinal Club CEO'nuz bendenizin yeni misyonu, Twitter üzerinden ve MPN'nin kalbi alt kat mutfaktan haberler vermek olacak.

#dirtykitchentalks için desteklerinizi bekler, tüm haber kaynaklarını gizli tutacağıma ve kimsenin gözünün yaşına bakmayacağıma bir büyük (Yeşil Efe) üstüne ant içerim.

Beni izlemeye devam edin! www.twitter.com/Deniz_Esin



Bugün Haydarpaşa’dan Son Tren Kalkıyor


(Fotoğraf: Aylin Güngör)


27 Ocak 2012 Cuma

Sözün bittiği yer

DenizE'cim sınavlarımdan önce, "sınavlarından sonra sana bisiklet alacağım" demişti. Onun üzerine dün son sınavımdan sonra Deniz ile aramızda geçen muhabbet :)

Kittywood Studios: Cat Videos Incorporated

İnternette izlediğimiz komikli kedi videolarının kaynağını hiç düşündünüz mü?
İşte sektöründe birinci sırada yer alan yapımcı firma. Kittywood Studios.


Demokrasilerde çareler tükenmez

"Hava soğuk, içimiz sıcak.
Çünkü şişeler boş."
dedi şair...



Kapıdan çalışıyoruz...

Çok kar var, yukarı çıkamadık, kapıdan çalışıyoruz.





Bizlerden Farkları Yok!

Sizinle bir video ve bir resim paylaşmak istiyorum. Video boğa güreşinden kurtarılan bir boğa ve resim de mezbahada ölümü bekleyen bir inek ile bebeği.



Kafasını nasıl dizine koyduğunu, nasıl sevdiğini ve sevildiğini görebilirsiniz. Onların kedi ve köpeklerden farkı yok...



Onların bizlerden farkı yok... Eğer sizin kadar zeki değiller diye üstlerinde tahakküm kurma hakkınız olduğunu düşünüyorsanız o zaman Hitler de üstün ırkı yaratmaya çalışırken haklıydı. Beslenmeyle ilgili kaygılarınız varsa olmasın. Vejetaryen ve veganlar et yiyenlerden çok daha sağlıklılar. En önemlisi vicdanları rahat. Lütfen et yerken bir daha düşünün. Cinayete ortak olmayın.

Sevgiler,

YUNUS PARKLARI KAPATILSIN!



Yer: Türkiye'de bir yunus parkı. Bir anne yunus, yavrusunun ölümünü acı içinde izliyor.

Yunus havuzlarındaki dişi yunusların çoğu ölü doğum yapar ya da yavrularını kısa sürede kaybeder. Lütfen bu insanlık dışı sektöre destek vermeyin, yunus parklarına gitmeyin.

http://www.yunuslaraozgurluk.com/
http://www.facebook.com/yunuslaraozgurluk

Not: The Cove belgeselini mutlaka izleyin.

19 Ocak 2012 Perşembe

Hrant'ın kaleminden 'Kertenkele Abdullah'




Hrant Dink; hakkında Yeniçağ gazetesinde çıkan tehditkâr yazıların ardından, 11 Ekim 2004 tarihli Birgün gazetesinde şu yazıyı kaleme almıştı; sizlerle de paylaşmak isterim:

Yeniçağ gazetesi "Hoş gidişler ola..." başlıklı Cuma günkü yazımı manşetine taşıyarak "Ermeniye bak" başlığıyla Atatürk'e dil uzattığımı iddia etmiş, kendi algılamasından hareketle de durumdan vazife çıkartıp ırkçı saldırılarına bir yenisini daha eklemiş.
Gerçi bu çevrelerin gözüne batmak için illa birşeyler yazıyor olmanız da gerekmiyor. Eğer Ermeniyseniz ve bu kimliğinizle varlığınızı ortaya koymaya çalışıyorsanız bu bile onlar açısından başlıbaşına isyan edilesi bir sebep olmaya yeterli.
Alışmışlar bir kez ses çıkarmayan Ermeni'ye; şimdi Hrant gibi kendi kimliğinin onuruyla hareket edenler fena geliyor gözlerine.

Her neyse... Olan biten her anımsadığımda buruk bir acı hissettiğim yaşanmış öyküyü bir kez daha anımsattı.
Paylaşmak isterim.

Yıl 1918, Süphan Dağı'nın eteklerinde bir köy.
Zor kaçmıştı olan bitenden. Dar sığınmıştı Peltekler'den İsmail'in köyüne.
Herkeslerin herkeslerden kaçtığı, herkeslerin birbirinin çaresizliğine sarıldığı yıllardı.
Karışmıştı köylünün arasına yaşayıp gidiyordu işte....

Zararsızdı da Allah için.
Ağılın bir köşesinde yuvalandığı karanlık sığınak, örme duvardaki iki taş arasındaki ince yarık kadardı sanki.
Hani kertenkeleler olur ya o aralıkların ağzında... Hani bir ses duyarlar da birden dalarlar yarığa.
Tam öyle işte.
Gizlenerekten yaşar giderdi.

Arada bir günyüzüne çıkar, yüreği insaf tutanların yanına varır, harmanın ucundan tutar, dökebildiği kadar ter döker, iki dilim ekmek yer, sığınağına geri dönerdi.
Toprağın kan kustuğu zamandı, her bir gayret ıccığ daha yaşamak içindi.
Köylünün yanında yeni adı Abdullah'tı... "Allah'ın gönderdiği".
Allah'ın unuttuğu bir delikte yaşayıp gidiyordu işte.

Ta ki Pelteklerden İsmail'in sondan üçüncü oğlu Memo duvar dibinde Abdullah'ı işerken görene kadar.
İsmail, eğilmiş, ferfecir gözlerini dipten Abdullah'ın "İt ölüsü" çüküne dikmiş, hınzır hınzır kıkırdıyordu.
Zıplamasıylan bağıra bağıra koşması bir oldu İsmail'in.
"Koşun laaan" diye bağırıyordu İsmail... "Koşun laaan koşun, Abdullah'a bakın, vallah görmişem onunki kabuklu, onunki kabuklu."

Derler ki Abdullah'ın duvarın dibinden ağıldaki sığınağına kaçışı tıpkı bir kertenkelenin kaçışı gibiydi...
Az sonra ağıla taşlar yağmaya başladı. Çoluğu çocuğu, genci yaşlısı toplanmış ağılı taşlıyorlar, "Çık ulan gâvur, kim olduğunu anladık, çık dışarı" diye bağırıyorlardı.
Bir süre sonra bağırışlar yakınlaştı, ayak seslerine dönüştü.
Ağılın kapısı açıldı.
İlk giren her daim Abdullah'ı korumuş olan Pelteklerin İsmail oldu, ardından da öbürleri.
İsmail ardındakileri durdurdu, bir adım öne atıldı.
"Nerdesin lo Abdullah gel ki seni kurtaram, uzat elini".

İsmail'in eli Abdullah'ın uzattığı ele değdi değmesine ama birden irkilerek geri çekti.
Uzattığı kanlı bir deri parçasıydı.
İsmail ardındakilere döndü.
"Hadin lan, bırakın garibi, çıkıyoruz."
Rahat kodular ondan kelli sünnetli Abdullah'ı... Dokunmadılar bir daha.

Çocukluğunda kertenkele avlayanlarınız bilir. Uzanıp tuttuğunuzda sadece kuyruğu kalır elinizde.

Yıl 2004, Yeniçağ "Ermeniye bak" diye manşet atmış.
Birileri yine kertenkele avına çıkmış besbelli.
Ve ben şimdi - yanlış değerlendirilmesin ürktüğümden ya da sindiğimden değil elbet- kendimi "Kertenkele Abdullah" gibi hissediyorum, iyi mi?
Mazur görün, sürüngenlik işte!

Adaletin bu mu dünya?

Tüm ülkenin ayağa kalkması gerekirken, adalet isteyen yalnızca bu kadar insan kaldık.

Bu manzara yalnızca göz dolduruyor.

Adaletin yerini bulması için ise, daha büyük bir hareket gerekiyor.

Uyanmak gerekiyor.

Uyanın.

Yoksa sadece bu kadarcık mıyız?

Adaletin Yerini Bulması Temennisi İle...

Kendi Adıma... Sadece Adalet...























Önce, yazının başlığına "Yorumsuz" demek geldi içimden. Sonra düşündüm gerçekten ben ne istiyorum diye. "Adalet" istiyorum. Çocuklarım adına yaşadığım ülkenin temiz olmasını istiyorum. Endişe yaşamadan büyümelerini istiyorum. Güven istiyorum. Eşitlik istiyorum... Özgürlük istiyorum. Adalet istiyorum...

Çok şey mi istiyorum?

yegane'den









From: Yegane
Sent: Thursday, January 19, 2012 11:20 AM
To: Gaspar
Cc: Zeynep Esen
Subject: Re: iyi ki doğdunnnnnn yeganemmmmmmmm!!!!!!!!

Cok tesekkurler sevgili eşimmm hatrlamana çok ama çok sevindimmmmm....

Yegane’n

Atatürk Arboretumu Gezisi


Dün sabah zor bir sınava girdim. Bir sonraki sınavım için moral olması dileğiyle ufak bir gezinti yapmak ve biraz fotoğraf çekip kafamı dağıtmak istedim. Aklıma ilk gelen yer Bahçeköy'de bulunan Atatürk Arboretumu'ydu. Hem kampüse de çok yakındı. İki arkadaşımı arayıp 'gidelim mi?' diye sordum. Olumlu cevap alınca kendimizi arboretumda bulduk.

Bir önceki gece saatlerce yağan kar arboretumu bembeyaz bir örtüyle kaplamış, gecenin soğuğu içerisindeki gölün bir kısmını dondurmuştu. Ağaçların çoğu yapraklarını döken türlerden olduğu için sonbahardaki güzel renkler yoktu ama her yer bembeyazdı. Soğuk havaya rağmen gölde yüzen ördekler günümüze biraz daha neşe kattı. Bir buçuk saat kadar gezip, ayaklarımız su içinde kalana kadar karlara saplanınca geri dönmeye karar verdik.

Atatürk Arboretumu Sarıyer ilçesinde, Belgrad Ormanı'nın güneydoğusunda kurulan özel bir ağaç parkıdır. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesine bağlıdır. Bir çok farklı çeşitte ağaç ve çiçek türünü barındırmaktadır. Detaylı bilgi için: http://www.orman.istanbul.edu.tr/node/96



Gezi sırasında çektiğim fotoğrafların bir kısmı:




















16 Ocak 2012 Pazartesi

Erkek-Bayan yan yana yassah!

Akşam yazarının yolculuğu, Ankara AŞTİ'de tuhaf bir şekilde son buldu...
Akşam yazarını ağlatan yolculuk Akşam yazarı Özlem Çelik, kendisini ağlatan yolculuğu bugünkü köşesinde okurlarıyla paylaştı..
'Bayan yanı' saplantısı
Mizah dergisi 'Bayan Yanı'nın neden çıktığını artık daha iyi anlıyorum...
8 Ocak 2012 tarihinde, saat 17.00'de İstanbul-Ankara seferini yapan bir otobüse bindim. 18 numaralı koltuktaki yolculuğum Ankara AŞTİ'de, tuhaf bir şekilde son buldu.
Yanımdaki kadın yolcu indi. Ben, bir sonraki durak olan Söğütözü'nde ineceğim için yerimden kalkmadım. Ankara'dan Mersin'e devam edecek olan otobüs, yeni yolcularını almaya başlayınca elinde benimkiyle aynı koltuk numarası olan bir delikanlı geldi yanıma. 'Az sonra ineceğim. Siz cam kenarına geçin, ben de eşyamı toplayayım' diyerek kendisine yol verdim. Geçti, oturdu.
O sırada genç muavinin bize dik dik baktığını gördüm. Koşar adımlarla yanımıza geldi. Bana, en ön sıranın boş olduğunu söyledi. 'Birazdan ineceğim, gerek yok' dedim. Gazetelerim, kitaplarım, bilgisayarım, telefonum, çantam... Daracık alanda eşyamı toplamaya çalışıyordum.
İkna olmayan muavin bu sefer yanımdaki delikanlıya döndü, 'Sen öne geç!' dedi. Kendisinden üç beş yaş büyük muavinin sözlerini emir telakki eden delikanlı ayağa fırladı. 'Lütfen kalkmayın. Burada oturmanızın benim için bir mahsuru yok. Sizin için de sorun değilse... Kucağımda bu kadar eşyayla kalkmam zor olacak...' dedim. Genç çocuk tekrar yerine oturdu.
Muavin hala tepemizde dikiliyordu
ERKEK-BAYAN YAN YANA OTURTMUYORUZ
'Erkek-bayan yan yana oturtmuyoruz! Ya biriniz ya diğeriniz öne geçecek!' deyince tepemin tası attı!
'Ne demek oturtmuyoruz?'
'Yasak! Erkek-bayan yan yana oturamazsınız!'
'Öncelikle erkek-bayan değil, erkek-kadın demen gerekiyor. Bayan bir hitap şeklidir, cinsiyet değil. İkinci olarak benim nereye oturacağıma ben karar veririm. Kalkmıyorum!'
'Şirketin kuralı böyle! Yasak! Oturamazsınız!'
SEN KİM OLUYORSUN DA BENİM NAMUSUMU KORUMAYA ÇALIŞIYORSUN?
Bu buyurgan ses tonunu ve ikna edicilikten uzak, insanlıktan nasibini almamış cümleyi duyunca ayağa fırladım...
'Sen kim oluyorsun da benim namusumu korumaya çalışıyorsun? Bu gencecik çocuğa da bana da hakaret edecek cesareti nereden buluyorsun! Biz yan yana 5 dakika seyahat etmekten rahatsız olmuyoruz ama sen bizim yan yana oturmamızdan rahatsız mı oluyorsun? Bu nasıl bir sapıklık yaaa!'
Muavinin yüzündeki ifadeyi görünce güleyim mi ağlayayım mı şaşırdım. Ağzı bir karış açıktı. Matematiği 10'a kadar saymakla sınırlı olan birine üç bilinmeyenli denklem sormuştum sanki! Neye karşı çıktığımı anlamaya çalışırken bir yandan da 'erkekliği' elden bırakmıyor, takılmış plak gibi 'oturamazsınız' demeye devam ediyordu.
Herkes yerinden kalkıp bize bakıyor ama kimsenin gıkı çıkmıyordu. Yarı yaşımdaki bir muavinin bana ahlak dersi vermesi, benim neredeyse çocuğum olacak yaştaki delikanlıyı sapıklıkla itham etmesi kimseyi rahatsız etmişe benzemiyordu...

12 Ocak 2012 Perşembe

Bir Çaresi Yok mu?

Hani şu "yorum yazar tarafından silindi"ler var ya. Acayip bozuluyorum bunlara ben. Tam yorumlara konsantre olup okurken pat araya bunlardan giriyor. Bunun bir çaresi yok mu?
Silmeyeceğiniz yorumlar yazmanız dileğiyle :)

No Stress!

CareerCast her sene "Yılın En Stresli İşleri" araştırması yapıyor. 7.sıraya dikkat etmenizi rica eder, fotoğraftaki gibi hissettiğinizde (geride kalan binlercesini düşünmeden) önünüzdeki altı mesleğin neler yaşadığını düşünün ve rahatlayın. Hatta geçen sene 2. sıradaymışız ki zaten rahatlamışız aslında :) Buyrun...


1. Enlisted military soldier
2. Firefighter
3. Airline pilot
4. Military general
5. Police officer
6. Event coordinator
7. Public relations executive
8. Corporate executive (CEO)
9. Photojournalist
10. Taxi driver


#7. ve 8.liği başarıyla sürdüren Deniz E.'ye sevgi ve saygılar. Bu şarkı Deniz E. ve nezdinde herkese.


Gazete Okumak

Siz de gazete okurken büyük büyük sayfaları çevirmekte zorlanıyor musunuz?

O zaman bu yepyeni sistem ile tanışın. Bir yandan gazetenizi okurken diğer yandan kahvenizi yudumlayabilir, saçınızı tarayabilir, makyajınızı yapabilir hatta dişlerinizi bile fırçalayabilirsiniz :)

Keyifli okumalar....

11 Ocak 2012 Çarşamba

Let the Sunshine In!

Hazine değerindeki bu buluş Marjinal ekibine armağan olsun. Yağmurlu havalara birebir.


Bu da takip için birebir http://www.sutkutusu.com/

Kar Kuytuda, Para Pintide Eğleşir...

Bilen bilir, havadan yağan herhangi bir şeyden nefret ederim. Ne camdan yağmuru izlemek, ne sesini dinleyip huzuru bulmak ne de "oleey kar yağdı" diye bağırıp kendimi kardan adam kılığına sokmak, hiç benlik değildir.

Gökyüzünden dünyaya gelmesi gereken tek şey, güneş ışığıdır kalın kafama göre...


Ama 2012 için kendime hedefler / ilkeler belirledim. İlki de "önce yap, sonra nefret et" idi. Ve tam bir son dakika operasyonuyla, Dilek'in sayesinde, hayatımdaki ilk kayak merkezi deneyimini yaşadım.


Başından sonuna dek "hayatta bırakmam" ısrarları sayesinde beni daha ilk günümde 40 yıllık boardcu pozlarına sokan Dilek Özcan'a teşekkürü bir borç bilir, herkesin fobilerini bu kadar eğlenceli biçimde yeneceği bir yıl olmasını dilerim...


Kuytularda kar ile eğleşelim a dostlar!

10 Ocak 2012 Salı

Asıl Teşekkür Metin Departmanımıza

Her zaman özenle çalışan, soran, sorgulayan sevgili metin departmanımız, asıl teşekkürü size iletiyoruz. Sevgili Avi Albohayre ve Aysun Babacan ellerinize sağlık...

http://atifunaldi.com.tr/2011/12/29/qualcommun-mobil-is-fikrleri-odulu-ve-benim-yilin-en-iyi-yazilmis-bulteni-odulum/

Sevgili Atıf Bey, ilginiz ve dikkatiniz için size de teşekkürlerimizi sunmak istiyoruz...

Dağdan 2 kız geliyor döne döne


6 Ocak 2012 Cuma

Pfizer Ekibi ve Kamera Arkası


















Geçtiğimiz haftalarda Pfizer kurumsal iletişim ekibi ile ofisimizde bir araya geldik. Öncesinde ekip ile birlikte fotoğraf çekimi gerçekleştirdik.
Eşlik ettiğim fotoğraf çekimlerinde ışık konusunda Apo beye yardımcı elaman olarak destek olmaya çalışıyorum. İşte o karelerden ikisi...
Işıkçı Serpil

Güzel Bir Geceydi






























Dün akşam ben, Esra ve Somer, birlikte Şevki Karayel ve Emre Can Karayel'in
4 el piyano resitaline gittik.
Yolda Somer sayesinde (!) kaybolsak da... ;p zamanında vardık. Öncesinde fotoğraf çekme fırsatımız da oldu. Yukarıdaki kareler Somer'den. Keyifli bir dinletiydi. Dinlemek isteyenler için benim en cok etkilendiğim eserden kısa bir alıntı: https://rcpt.yousendit.com/1333908472/60bbfcc3cf31c60ff44270f3f04f060f?cid=tx-02002207350200000000&s=19104


Emre Can Fransa'da, Şevki ise Almanya'da eğitmen. Yurtdışındaki okullarda az sayıda Türk hocanın bulunmasına rağmen, piyanistlik kariyerlerinin
yanı sıra akademik alandaki görevlerini de sürdürüyorlar. Başarılarının devamını diliyoruz.


Aşağıdaki fotoğrafı Somer çekti, süper çekmiş değil mi? ;p (Somer şipşak sildiğin fotoğrafın öcü buuu!)






1 Ocak 2012 Pazar

Taylan Bir Yaşına Daha Bastı




Taylan beyin 4. yaş günü kutlaması Marjinal sosyetesinin katılımıyla bir şenlik havasında geçti. Başbakanın tebrik mesajının ardından söz alan Mustafa Sarıgül günün önemine dikkat çekti. Konuşmasında Taylan'ın gelecekte dünyayı kurtarma misyonunu üstlendiğinin altını çizen Mustafa Sarıgül, bunun nasıl gerçekleşeceğini de ayrıca çok merak ettiğini belirtti. Mustafa'nın konuşmasının ardından annesi Nazlı hanım Taylan'ın gün geçtikçe daha yakışıklı olduğunu açıkladı. Konukların alkışları arasında kutlama bitti.