Bu hikaye, Eda, Deniz ve Sebiha'nın, bir toplantıya gitme hayallerinin acıklı öyküsüdür...
Hikayemiz bir mesai günü toplantı planıyla başladı...Sabah 08:30'da evden çıkacak, 9'da Göztepe Köprüsü'nde "toplantıdaş"larımla buluşacaktım...Taa ki 08.20'de telefonum acı acı çalana dek... Sebiha Hanımdı arayan... Ben camdan ümitsizce "yüzerek giderim herhalde" diye dışarı bakarken aramıştı. "Göztepe Köprüsü'ne gelemeyeceksin gibi görünüyor, sen en iyisi Atatürk Caddesi'ne gel". Telefonu kapatır kapatmaz mahalledeki tüm taksi duraklarını sıradan aradım. Ancak tabii ki hiç araba yoktu. Kendimi şansın riskli kollarına bırakıp sokağa çıktım... O da ne? Bir taksi durdu önümde, yolcu indirdi. Şaka mıydı bu? Yok vallahi taksiydi. Hem de boş !
Hemen atladım ve gideceğim yeri söyledim. Adam yolların kurdu çıktı, ara sokaklardan 15 dakikada beni buluşma noktamıza ulaştırdı. Ve bekleyiş başladı. Bulunduğum yerden e-5'e bağlanan yoldaki, bağlantıyı kesen trafiğe bakıyordum. Eda ise, Sait Bey'in kullandığı arabayla köprüde mahsur kalmıştı. Dakikalar dakikaları kovaladı. 1 saat sonunda, o yola giremeyeceklerine ve bir başka noktada buluşmamız gerektiğine karar verdik: Carrefour'un bahçesi.
Sebiha Hanım arabasıyla oraya doğru yola koyuldu. Ben sağıma baktım, soluma baktım... Her durumda arabadan daha hızlı gidecektim. Ve yürümeye başladım. Yürüdüm, yürüdüm... Hedefe varmama bir üst geçit kalmıştı. Ancak onun da merdivenlerinden aşağıya akan sulara bakakaldığım anda yine telefonum çaldı: Sebiha Hanım. "Eda'lar gelemiyor, giremiyorlar bu tarafa. Tıkanıp kalmışlar!" Konuştuk, konuştuk... Önce ofise gitmeyi denesem diye düşündük, ancak e5 zaten bitikti. Minibüs caddesi tarafı da sonradan annemden aldığım bilgiye göre aynı kilit durumdaydı. Ve son karar: Eve döndüm. Onlar hala yolda büyük ihtimalle. Taksicinin bana dinlettiği telsiz anonslarından öğrendiğim kadarıyla Ümraniye girişindeki yolu kapatmışlar çünkü oraya bağlı 2 mahalle sel altındaymış. Ayrıca e5 üzerindeki Kozyatağı metro istasyonu da yola doğru göçmüş.
Sabah arabayla 15 dakikada geldiğim yolu, tabanvayla geri dönmek suretiyle az önce Bostancı'daki evden içeri attım kendimi. Ve evet, evden çalışıyorum :)
Şehrin suyu çıktı diye buna derler.
Kıyameti görür müyüz dersiniz?
Not: 7. kattaki odamın penceresinden giren sularla, bu yükseklikte yağmur dolayısıyla evini su basan ilk insan evladı benim herhalde !
2 yorum:
İsteğimi kırmayarak bu "eğlenceli" yazısını tüm blog camiasıyla paylaşan Deniz'e teşekkürler...
sen de mi brütüssss
Yorum Gönder