31 Aralık 2009 Perşembe
Yeni Yılda Keyfiniz Böyle Olsun!!!
Efendim bu hanımın adı Üzüm. Kendisi kuzenimin evinde ikamet eder. 2010 yılında (ve elbette sonrasında da) hepinizin en az Üzüm kadar keyifli olmanızı dilerim:))) Bu aksam itibariyle, böyle her daim altın kumsallarda güneşlenen bir ruh haline girelim ve de hiç çıkmayalım inşallah!
Mutlu yıllar Üzüm, mutlu yıllar MPN!
Shakespeare'den Yeni Yıl...
İyi ol fakat çok iyi olma.
Birazcık huysuz ol
fakat çok değil.
İçinden geliyorsa dua et.
Eğer sana rahatlık veriyorsa arada bir küfür de et.
Etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran, müşfik ol.
Eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum karşısında kalırsan;
bağır, çağır, kır, dök ve unut!
Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala,
en ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme.
Yaşa herşeyden önce yaşa ve sırf, tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için,
laf olsun diye günlerini geçirme.
Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan; bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev.
Hayatını o şekilde yaşa ki; her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan,
hiç olmazsa bir şey yap ki;
gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine
"Ben elimden geleni yaptım" diyebilesin.
Düşüncelerin neyse hayatın da odur.
Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.
SHAKESPEARE
30 Aralık 2009 Çarşamba
Tatlı Şeyler..
Uzay çağı 2010'a bonny food'un meyve sepeti ile girmek gördüğünüz gibi tüm ekibi mutlu etti... Allah da sizi mutlu etsin, tuttuğunuz bonny food olsun ey sevgili Nokia pazarlama ekibi! :PPP
Sizlerle çalışmak her zaman çok keyifli.. Seneye görüşürüz diyim mi, yok yok demiyim...
Gürsel Hoca
29 Aralık 2009 Salı
Sen Çiçeklerden Daha Güzelsin
Güzel arkadaşım, nasıl da hatırlamış benim bu çiçekleri çok sevdiğimi, Oğuzcuğuma "Bana çiçek al" ısrarlarımı nasıl da hatırlamış, nasıl da mutlu etmek istemiş beni:)
Bu kadar küçücük bir detayın beni nasıl mutlu ettiğini daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum ama seni çok seviyorum Edacım. Sen bu çiçeklerden de güzelsin.
Ne şanslıyım ki beni çiçekle mutlu etmeyi düşünecek bir çalışma arkadaşına sahibim.
25 Aralık 2009 Cuma
Kahve Falı
Dün kahve fincanımda çıkan görüntü...
Gerçi fal kapatmamıştım, kahve bitince dibinde çıkan görüntü bu oldu ama yine de telve var ve kahve fincanının dibine bakıyorsun. Sanırım bu da "fal" sayılabilir!
Ama bu ne demek şimdi ???
24 Aralık 2009 Perşembe
Marjinal'de İşler Nasıl Yürüyor?
Olağanüstü habercilik başarısıyla Marjinal'in iç yazışmasını ele geçirdik. İşte Marjinal'de işlerin nasıl yürütüldüğünün kanlı canlı ispatı!!
Asli Akin [13:41]:
mert aaaabey
Asli Akin [13:41]:
la mirt
Asli Akin [13:42]:
kime diyom la mirt birader
Mert Turksoy [13:42]:
merhaba asli hanim
Asli Akin [13:42]:
yazar gibi yapıp vazgecme
Asli Akin [13:42]:
asaaaaadan goruyom
Mert Turksoy [13:43]:
yok yav
Asli Akin [13:43]:
sevgili mert bey, isbu yazismaya istinaden zat-i alinize bir adet e-bulten tasarım revizyonunun akibetini sormak isterim
Asli Akin [13:44]:
bildiginiz uzere muessese bu konuda buyuk bir hassasiyet sergilemekte, bu vesile ile de bize sorular yöneltmektedir.
Mert Turksoy [13:44]:
valla henuz bakamadim
Mert Turksoy [13:44]:
en kısa zamanda ilgilenecegim
Mert Turksoy [13:44]:
cunku bu web
Mert Turksoy [13:44]:
sayfasi
Mert Turksoy [13:44]:
gibi bir sey
Mert Turksoy [13:44]:
uzun suruyor tasarimini yapmak
Asli Akin [13:45]:
ok konuyu ilgi ve bilginize sunar, gerekli calismayı sahsınıza uygun bir zamanda baslatacagınız temennisiyle gözlerinizden bus ederim
Asli Akin [13:45]:
hörmetler
Mert Turksoy [13:45]:
okdir ben simdi diğer tasarimi aticam
Asli Akin [13:45]:
takdir sizindir efendim
Asli Akin [13:45]:
teveccuhunuz
Asli Akin [13:45]:
tekrar tekrar hormetler
Mert Turksoy [13:46]:
asli hanimcim beni cok mutlu ettiniz keske
Mert Turksoy [13:46]:
siz de mt olsanız
Asli Akin [13:46]:
degil mi
Asli Akin [13:46]:
kadar diyelim mert beycigim
Asli Akin [13:46]:
kader diyelim
Mert Turksoy [13:46]:
evet ne yapalim
Asli Akin [13:46]:
pasa babam bana her daim ufkunu geniş tut derdi
Mert Turksoy [13:47]:
neyse ben simdi gondereim
Mert Turksoy [13:47]:
size tasarimi
Asli Akin [13:47]:
zira onun sozunden cıkmayan hayırlı bir evlat olarak bunu her daim vazifem bildim
Asli Akin [13:47]:
bekliyorum efendim
Mert Turksoy [13:48]:
tmmdr )
22 Aralık 2009 Salı
Çılgınlığın bu kadarı...
19 Aralık 2009 Cumartesi
Bugün benim doğum günüm
18 Aralık 2009 Cuma
χαίρετε - merhaba
Kavala Turizm ofisi bizi burada epey güzel ağırlıyor. Bugün Belediye başkanı ile tanıştık, yarın da Vali bey ile tanışacağız. Bir kibarlık, bir ikram sormayın gitsin. Türk kahvemizi Yunan kahvesi diye ikram ediyorlar, bildiğiniz bizim kahve. Ben daha güzel yapıyorum:)
15 Aralık 2009 Salı
Yeni yılda yeni ürün: Nokia
13 Aralık 2009 Pazar
Altın Günü
12 Aralık 2009 Cumartesi
Durumlar ve Haller'den Seçmeler
11 Aralık 2009 Cuma
Süslü köpüş dediğin böyle olur :)
9 Aralık 2009 Çarşamba
Nişanyan'dan İlhamla...
Bugün lidıl bit moralim bırok
Apsetim ben anlıyon nu.
Set edilen toplantıda,
Apsetim ben anlıyon nu
Dabıl çek yapılan aytımlar
Yine de gözden ignore olmuş
Aslında çok ayıb olmuş
Apsetim ben çakıyon nu
Bosa gittim, boşa gitmişim,
"olayı kompanse" etmez dedi.
E peki vataym gana du nav deyince
Soluklan dedi ben düşünene
Orada ben veytinglerken
başkasıyla spiç yaptı
Anında engırlendim.
Çünkü bana yanlış yaptı
Sonra dönüp sordu bana
"size nasıl ken ay help yu:"
Rikognayzlamadın lan beni dedim.
Vanbayvan da ömrümü yedin
Tabii acaip irrite oldum.
Naturel bunlar kafanı takma
Bu ambiyansa oluyo mu baba
Apsetim ben seziyon nu
Birisi sözü kat inledi
Bütün kat feci inledi
Yırtık dondan stikaut yapma
suratını pançlarım anla
Apsetim ben görüyon nu
Pançlardın pançlayamazdın
Sen beni hiç anlayamazdın
Kompo, komplo kompirehendsin
Sıkılmış bir pazubentsin!
Apsetim ben biliyon nu?
Feystu feyste kaçma bak
Sipining kik mavaşi çak.
Meageri olur, hard yopçagi
Kültürler savashi!
Apsetim ben düşüyon nu?
Olayı larç düşünelim.
Komplikeye düşmeyelim
Nankör meslek kalecilik
Kontırpiyeye her an açık.
Apsetim ben susuyon nu?
Latinceyi çek şu dilden
Geriye kalır gana du gana meyk
Kürt asıllı Türkçeciyim
Anadilde konuşmak zevk
Bu lezzeti hiçbiri vermez
Avşar der dil bu bilinmez
Herkese kaynak suyu gibi
Diller dilerim ben abisi.
Nişanyan'dan Türkçeye giren yabancı sözcüklere dair...
"Artık iş hayatından normal yaşamımıza da geçen kelime ve gruplarının önüne geçmek lazım ... Toplantı set etmek, save etmek, check etmek -en gereksizi-, ignore etmek, default... mide bulandırıcı hal aldı... TDK'nın güncel sözlüğünde 'hacker' kelimesinin okunduğu gibi değil yazıldığı gibi geçmesi çok çok vahim." demiş, memleket atmosferini kaplayan sis bulutunu "düşünce" zanneden normal, makul, sıradan vatandaşlarımızdan biri.
Bundan sekizyüz yıl önce Arapçadan "hayat", "kelime" ve "lazım" sözcükleri Türkçeye sızdığında dil gericileri böyle ayılıp bayılmışlar mı bilmiyorum; ama eğer başarılı olsalardı Türkçe bugün ne kadar zavallı bir dil olurdu, düşünebiliyor musunuz? "Zavallı" bile diyemezdik herhalde, çünkü Arapça. "Herhalde" ile "çünkü"yü de unutun, Farsça. Hadi hayat yerine uydurmatik bir kelime olan "yaşam"ı kullandık diyelim, "iş hayatından normal yaşamımıza geçen" cümleciğindeki varyasyonu nasıl sağlayacağız? Uyduruk bir mailde bile, bak, üslup çeşitlemesi aramıyor musun?
"Toplantı set etmek" yerine ne diyeceksin? Ayarlamak? Tayin etmek? Koymak? Düzenlemek? Organize etmek? Peki, hepsi olur. Ama hiçbiri set etmenin tam lezzetini vermiyor -tık, ajandama bir çizik attım, set ettim! Düzenlemek başka; ayarlamak avam; koymak muğlak; tayin etmek antika.
Save etmenin karşılığı nedir? Tevdi etmek güzel olurdu, "ileride geri almak üzere bir yere emanet etmek"; ama o da Arapça maalesef, hem "eski moda" damgası taşıdığı için sosyal tınısı yanlış. Kaydetmek? Peki, belki; ama gene Arapça. Gâvur işi bir alette İngilizce yerine Arapçayı seçmenin mantığı ne? Hem kayıtta anlam muğlaklığı var, record karşılığı da kayıt kullanılıyor ("o kaydı save et, ayrıca unutmamak için defterine kaydet"). Save daha net.
Check etmek neden gereksiz olsun? Var mı başka Türkçesi? Denetlemekle alakası yok. Murakabe mi diyeceğiz, kontrol mü diyeceğiz? "Bir bilginin doğruluğundan emin olmak için başka kaynağa başvurmak" eyleminin Türkçesi nedir, söyler misiniz?
Ha bir dilin bu kadar hızlı kabuk değiştirmesi sağlıksızdır, kültürel mirasla bağı toptan koparmamak lazım derseniz anlarım, hak da veririm. Ama onu da müsaadenizle o kültürel mirası seksen sene boyunca kuşa çevirenler düşünsün.
Sen ortalığı bombalamış, yakıp yıkmışsın. Şimdi millet başını sokacak gecekondu inşa ediyor diye mızmızlanıyorsun.
8 Aralık 2009 Salı
Damardan
Mustafa Çeçeli (ya da Ceceli) - Hastalıkta Sağlıkta...
7 Aralık 2009 Pazartesi
Bebişş....
5 Aralık 2009 Cumartesi
Nasıl da geçti o güzelim aylar:)
Boğaza karşı düşündüm durdum. Nasıl da geçti zaman:)
Birinci yaşıma adım adım yaklaşıyorum...
www.taylanyuksel.wordpress.com
4 Aralık 2009 Cuma
1 Aralık 2009 Salı
AIDS ile ilgili önyargılarımızı Tünel'de bıraktık
25 Kasım 2009 Çarşamba
24 Kasım 2009 Salı
7. Finans Zirvesi...
Oturumları fazla takip edemsem de, Türkiye’nin bu krizi en az hasarla atlattığı bir çok konuşmacı tarafından söylendi. Ali Babacan, “Türkiye, 2010 yılında en hızlı büyüme kaydedecek 7 Avrupa ülkesinden biri” dedi.
İlgi çeken oturumlardan biri de “CEO’lar Krizi Nasıl Yönettiler?”di. Bu sunum ile ilgili söylenecek çok şey var ama biz bunu bir basın bülteninde sadeleştirdik. İlgilenenler sitemizi ziyaret edebilir.
Başarılarının devamını diliyoruz. :)
23 Kasım 2009 Pazartesi
19 Kasım 2009 Perşembe
Kurtlar Vadisi'ne Yeni Kan
16 Kasım 2009 Pazartesi
15 Kasım 2009 Pazar
Dünya Diyabet Günü
Bir çok insan için 14 Kasım sıradan bir sonbahar günüdür. Dünyadaki yüz binlerce şeker hastası çocuk için ise 14 Kasım en az kendi doğum günleri kadar önemlidir; çünkü 14 Kasım, geçen yüzyılın başlarında (1921) insülini bularak onlara yaşamlarını armağan eden Kanadalı doktor Frederick Banting’in doğduğu gündür. Ona saygının bir ifadesi olarak 1991’den beri Dünya Diyabet Federasyonu 14 Kasım’ı “Dünya Diyabet Günü” olarak değerlendirmektedir. Dünya Diyabet günü, şeker hastalığı konusunda halkı, hükümetleri ve medyayı bilgilendirmek(uyarmak) amacıyla çeşitli aktivitelerin yapıldığı bir gündür.
Diyabetin, vücutta üretilen insülin hormonunun yetersizliği veya etkisizliğinden kaynaklanır, hücrelerin ihtiyacı olan şekerin, kanda normal değerlerin üstüne çıkarak zehir etkisi yaratır ve vücudun hücrelerini tahrip eder.
13 Kasım 2009 Cuma
Murat Büyükkucak'tan MURPHY KURALLARI
Elleriniz yağa bulaştığında, burnunuz kaşınmaya başlar ve acil tuvalete gitmeniz gerekir.
Yer Çekimi Kuralı
Yere düşen her şey en zor ulaşılabilecek noktaya yuvarlanır.
Yanlış Numara Kuralı
Yanlışlıkla çevirdiğiniz bir telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz ve biri daima cevap verir.
Mazeret Kuralı
Patronunuza işe geç kalma sebebinin patlak lastik olduğunu söylerseniz ertesi sabah lastiğinizi muhakkak patlak bulursunuz.
Değişkenlik Kuralı
Eğer trafikte şerit değiştirirseniz, eski şeridiniz şimdi bulunduğunuzdan daha hızlı akar. (Bu hep böyledir)
Banyo Kuralı
Vücudunuz tamamen ıslandığında telefon çalar.
Yakın Tesadüf Kuralı
Beraber görülmek istemediğiniz biriyle beraberseniz tanıdığınız biriyle karşılaşma ihtimali tavan yapar.
Sonuç Kuralı
Birine bir aletin çalışmadığını göstermeye çalıştığınız zaman o alet çalışır.
Biomekanik Kuralı
Kaşınma katsayısı vücudunuzda ulaşılması zor olan yerlerde en yüksektir. Şekilden şekile girersiniz.
Tiyatro Kuralı
Ne olursa olsun koridordan en uzak sandalyenin sahipleri en geç gelir.
Starbucks Kuralı
Bir kahve içmek için oturduğunuzda patronunuz sizden bir görev ister ve bu görev süresi kahve soğuyana kadardır.
Murphy'nin Soyunma Odası Kuralı
Eğer soyunma odasında sadece iki kişi varsa, onların soyunma dolapları bitişiktir.
Yüzey Kuralı
Tereyağlı ve reçelli ekmeğinizin yeni yaptırdığınız veya aldığınız halıya malzeme sürülmüş tarafı yere doğru düşme ihtimali, halının pahalılığı ve yeniliği ile doğru orantılıdır.
Mantıksal Tartışma Kuralı
Neyi konuştuğunuzu bilmiyorsanız her şey olabilir.
Brown'un Fiziksel Görünüm Kuralı
Papuç ayağınıza tam geldiyse, o papuç çirkindir.
Wilson'ın Pazarlama Stratejisi Kuralı
Gerçekten çok sevdiğiniz bir ürünü bulup aldığınızda, o ürünü üretmekten vazgeçerler.
Doktorların Kuralı
Eğer kendinizi hasta hissedip doktor randevusu alıp giderseniz aniden iyileşirsiniz. Eğer randevu almazsanız hastalık devam eder.
Olasılık Kuralı
Birisi tarafından seyredilme olasılığı, yaptığınız işin aptallık katsayısıyla doğru orantılıdır.
10 Kasım 2009 Salı
Bugün 10 Kasım...
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur !"
YARADAN HEY YARADAN…
DÖRT YIL DEĞİL, BİN YIL GEÇSE ARADAN
SENSİN ATEŞ DİYE KANIMIZDAKİ,
SENSİN IŞIK DİYE ÖNÜMÜZDEKİ,
EY YANIMIZDAKİ
BEŞ - ON MERMERE, BİR AVUÇ TOPRAĞA SIĞAN
SINIRSIZ MAVİ UMMAN HEY.
YENİ KIYILAR BULUR, YENİ YARLAR KAZARDIN
SEN HER KÖPÜRÜP TAŞMANDA;
HER KONUŞMANDA
MİLLETİNİN ALIN YAZISINI YENİDEN YAZARDIN.
BAKIŞLARIN İNANMAYANI EZERDİ,
SAĞ KOLUN BİR ORAĞA BENZERDİ:
BAŞLARDI YURT TARLASINDA FİKRİN VE HİSSİN HASADI.
CÜMLELERİN YA ÖRSDEN KALKARDI
YA ÇIKARDI KINDAN.
BAŞAK SAÇLARIN SARKARDI HARMAN ALNINDAN;
HALK BİÇİLMİŞ EKİN GİBİ DÜŞERDİ DİZLERİNE,
MİLYONLAR KATILIRDI SÖZLERİNE
MIKNATISI GÖREN ZERRELER GİBİ
SÖZÜNDE ÇARPIŞIP DÜŞERDİ.
TAM SUSTUĞUN AN KIYAMET OLDU,
TAM KONUŞTUĞUN ANLARSA MAHŞERDİ:
RAB, GÖKTE DİNLEYİN DERDİ MELEKLERİNE;
YILDIZLAR GİRERDİ YENİ MAHREKLERİNE;
NEHİRLER KAVUŞURDU YENİ DENİZLERİNE;
HALK BİÇİLMİŞ EKİN GİBİ DÜŞERDİ SENİN DİZLERİNE
ŞİMDİ NÖBETÇİ OLMAK İÇİN ANIT-KABRİNE
TAMAMLAYABİLMEK İÇİN TAVAFINI
SARMIŞ YALIN KILIÇLAR GİBİ ETRAFINI
TUTUYOR NÖBET,
BU MİLLET:
BU, VAKTİYLE AYAKLARINI UMMANLAR YALAYAN,
BU , ÜÇ KIT'AYI ATININ NALIYLA DAMGALAYAN,
BU, TİMUR'U, ATTİLA'YI, OĞUZ'U,
BU, YILDIRIM'I, FATİH'İ, YAVUZ'U,
BU, SENİ YETİŞTİREN ULU MİLLET,
VAKAR VE HAYSİYETLE DİMDİK
UYANIK TETİK
ANIT - KABRİNDE TUTUYOR NÖBET.
DÜNYA DÖNÜP DOLAŞIP,
BOĞAZLAŞIP, DALAŞIP
ERGEÇ VE ANCAK
MİLLİ MİSAKLARDA KARAR KILACAK,
EY EN BÜYÜK USTA !..
DÜŞÜNEN OLMADI BU HUSUSTA
SENDEN EVVEL VE SENDEN İLERİ:
İLK MÜJDEYİ, İLK HABERİ
SENDEN ALMIŞTI CİHAN;
TA O ZAMANDAN ANLAYAMADIĞINA YANSIN.
SEN DÜNYANIN DÖNÜP DOLAŞIP GELECEĞİ,
UĞRUNDA MİLYONLARIN SEVE SEVE ÖLECEĞİ
EN BÜYÜK MAKSAT İÇİN
DÜNYAYA İLK KARŞI KOYANSIN.
NASIL İÇİMİZDEYSEN BÜTÜN VARINLA
İŞTE ÖYLECE DÜNYA DAVALARINDASIN.
O IŞIK SAÇLARIN, O ALEV SÖZLERİNLE
O GÖK GÖZLERİNLE SEN,
EY ISSIZ GECELER İÇİNDEN,
BİZE EŞSİZ SABAHI GETİREN !
EY ASIRLARDIR DUL BAYRAĞIN EŞİ
EY GECEYARILARIMIZIN GÜNEŞİ,
EY IŞIK SAÇLAR,
EY YELE KAŞLAR,
EY ÇEKİLMİŞ HANÇER BAKIŞLAR,
EY FİKRİ DÖVEN ŞAKAKLAR,
EY KALEM PARMAKLAR,
EY AY - YILDIZ EL,
EY EN GÜZEL
EY EN BÜYÜK
EY ATATÜRK !…
GETİR DUDAKLARINI, BİR BİR ALNIMIZA KOY,
DAĞLANSIN ATEŞİNLE BU SOY.
OY ATATÜRK OYY…
İRKİLMEZ ATA ÇOCUĞU İRKİLMEZ;
ZAPTEDİLMEZ ATAM ZAPTEDİLMEZ
BİZ VARKEN SENİN HİSARININ BURÇLARI:
BAKIŞLARIMIZ KILIÇ UÇLARI,
BEKLİYORUZ DEVRİMİNİ BİZ.
ÇÖKMEYECEĞİZ DİZ…
İSTERSE HAYAT ZEHROLSUN,
İSTERSE REFAH KAHROLSUN,
İSTERSE KURŞUN DÜŞSÜN YANIMIZA BELİMİZE,
İSTERSE GEÇİNMEK İÇİN BİR DİLİM
KURU EKMEK GEÇMESİN ELİMİZE,
HALEL GELMEZ BİZİM ATEŞİMİZE:
DÜNYA DÜŞSE PEŞİMİZE,
YER SARSILSA YERİNDEN
NE SEN'DEN GEÇERİZ NE SENİN ESERİNDEN.
9 Kasım 2009 Pazartesi
Yarın 10 Kasım... O'nu hepimiz sevgi ve saygıyla anıyor, özlüyoruz!
* Atatürk`ün dünyada `başöğretmen' sıfatlı tek lider olduğunu...
* Bir geometri kitabı yazdığını...
* Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin (Türkçe) isim babasının bizzat Mustafa Kemal olduğunu...
* Norveç`de `Atatürk gibi olmak` diye bir deyim olduğunu. ''Atatürk'' çiçeği'nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landın`in koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isimle üretilip satıldığını...
* Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu...
*''Mimber'' adında bir gazete çıkarttığını ve 52 sayı yayımlanan gazetede ilk defa sansür kelimesi geçtiğini...
* Kurtuluş Savaşı'nda rütbe alan bir çok kadın askerlerimizin olduğu, dünya tarihine geçen tek bir üsteğmenimizin olduğunu, Üst teğmen Kara Fatma'nın 700 erkek, 43 kadından oluşan bir müfrezenin reisliğine bizzat Atatürk tarafından atanmış olduğunu...
*Bir röportajda Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?' diye sorulduğunda 'Şartlarımızı koyarız, kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için, davet gelirse düşünürüz' dediğini ve bunun üzerine BM yasasının değiştirildiğini ve üyeliğe davet edilen ilk ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu.... *1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; 'Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim' dediğini...
*1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde; 'Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir' denildiğini...
*1996'da Haiti Cumhurbaşkanının vasiyetinde, mezar taşına yazılmasını istediği metinde; 'Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal ATATÜRK'ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm' yazdığını...
*2000'de ABD Başkanı'nın milenyum mesajında; ''Milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal ATATÜRK'tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış, tek liderdir' denildiğini...
*2005'de Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns`un önerisinin 'Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk'ü örnek alsın yeter' olduğunu...
*2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini...
BİLİYOR MUYDUNUZ!!!
AB Uyum yasalari gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasını protesto ediyoruz! Milli bilincimizi yavaş yavaş yok etmelerine izin vermeyeceğiz!
İzmir kurtulmus, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler... Trene binerler ve kompartımana çekilirler. Ertesi gün, yaveri, Atatürk'ün kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını yıkamaktadir. Yaveri: 'Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde; niye böylesiniz', der.' Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz, kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm, uyumadım kalktım', der. Yaveri: 'Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz; hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik', der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir:'Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiç birinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil; milletimin rahat uyuması'.
Uyursan ölürsün, uyursanız hepimiz ölürüz, ölürrrr...
Geçtiğimiz hafta “Nefes” filmini seyrettim. Neredeyse çevremdeki herkes filmi izlemişti. Kimisi beğenmiş kimisi de beklediği gibi çıkmadığını söylemişti. Ben bir filmi izlemeden yorum yapmayanlardanım. Önyargılı olmamak lazım. Filmin konusu aslında çok güzel ve aşırı duygusal. Bu filmi duygusallık üzerine kurmuşlar ama daha fazla atraksiyon olmalıydı diye düşünüyorum. Bir askerin duyduğu aşk, özlem, hasret gibi temalar ancak bu şekilde güzel anlatılabilirdi. Filmi beğenip beğenmemek arasında kararsızım hala. Birşeyler eksik kalmış gibi. Sadece çatışma sahnesini soluksuz seyrettim. Özellikle komutanlarına takmış durumdayım, bence şair olsa daha iyi olur :) Ayrıca çatışma sırasında hiçbir şey yapmaması beni şaşırttı. Filmin sonunda teröristin komutanı öldürmeden askerin ateş edebileceğini umut ediyordum ama nedense komutanı öldürdükten sonra ateş etti, bu da bana saçma geldi. Neyse daha fazla detaya girmeyeceğim. Doğuda ve zor şartlarda askerlik yapanların Allah yardımcısı olsun. Bu film için de yorumum: YORUMSUZ!
6 Kasım 2009 Cuma
Gelecek Burada. Sadece...
Crispin Porter + Bogusky Avrupa Yaratıcı Grup Başkanı ve kurucu ortağı Gustav Martner’in annesinden yola çıkarak anlattığı gerçeklerin (çocuklar TV ile değil, dışarıda oynayarak büyümeli) reklam dünyasının gerçekleriyle (Asıl mesele kültürü kimin şekillendirdiği!) çatışmasını izledik. Philips, SAS, Domino’s Pizza reklamlarından hareketle sunumu can alıcı bir ifadeyle bitirdi. Hızlıca bizim dile çevirirsek:
“İnsanlar reklamları okumaz. İnsanlar kendilerini ilgilendiren şeyleri okur. O da bazen bir reklam olabilir.”
IAB Türkiye Başkanı Levent Erden buram buram samimiyet kokan bir sunum yaptı. Değil mi ki, sanıldığı gibi 70 milyon nüfus değil hitap ettiğimiz, değil mi ki Türkiye’de 16 milyon hane var ve değil mi ki bunların ancak 6-7 milyonu kullanılabilir geliri olan, davranışları ve kararları değiştirilebilir bir kitle, o zaman duralım, ona göre düşünelim. Levent Bey konuşmasını sonuca bağlarken herkese bir uyarı gönderiyordu: Daha akıllı müşterilere ihtiyacımız var, daha stratejik pazarlamacılara ihtiyaç var.
Microsoft Europe-Middle East Marka Strateji uzmanı Ben Richards ise Microsoft’un indigo çocuklarından biri gibiydi. Microsoft’un şimdiki vizyonunu anlattı. Yani hali hazırda var olan uygulamalarını. Sheraton lobisindeki sehpa masaüstü olmuş. Yani desktop... Sehpanın etrafında oturanlar çoklu kullanıcılar olarak dokunmatik ekrandan otelle ilgili bilgi alıyorlar. Dikkat çek, Paylaştır, Heyecanlandır! Microsoft platformlarındaki amaç bu bu imiş. Hızla evrilen teknoloji dünyasının acımasızlığını ise “Ya uyum sağlarsın, ya da yok olursun” sloganıyla çivi gibi beynimize kazıdı.
Hiçbir kumandanın olmadığı oyunlar ise, Wii’nin pabucunu dama atacak görünüyor. Cep telefonu ilk çıktığında yollarda, okul, işyeri veya otel koridorlarında kendi kendine konuşur gibi yürüyen insanları görürken şaşırırdık. Şimdi ise kendi kendine ellerine kollarını sallayan, belini kıvıran insanları görmeye de alışacağız gibi görünüyor. Banner içinde konser veren gruplar ise beni benden aldı. Web sayfasındaki banner içinde konser verip farkındalık yaratmak isteyen her grup önce kayıt için küçücük bir kutuya sıkış tıkış girip yeteneklerini sergiliyor; sonra o ölçüyü bannera geçirip kullanıcıların karşısına çıkıyorlar. Bu şekilde adını duyurup, başarı yakalayanlar da var.
Internet gazeteyi öldürecek mi tartışmalarında çoğumuz, “Yok canım, kağıdın kendisini elime alıp, hamurunun kokusunu hissedip, hışırtısını kanıksadığımız (ve cam silerken de etkin araç olarak da katma değer yaratan) gazetenin yerini, ekrandan okuma eylemi nasıl alabilir?” diyebiliriz. (Ben diyorum, en azından). Onun da yolu bulunacakmış. Microsoft’un gelecek vizyonundaki gazeteyi elinize alıp, açıyorsunuz ve açıp okumakla kalmayıp 4.sayfadaki haberin üzerine tıklayıp arka planını, benzer haberleri, arşivini vs’sini de görebiliyorsunuz. Kurtlar Vadisi’nin televizyondan çıkıp sadece internette yayımlanan bir dizi olmasına ise ramak kalmış görünüyor.
Geldik, MMI Yöneticisi Paul Berney'e. O da QR kodlama sistemini anlattı. Duvarda asılı sinema poster üzerindeki QR code ve cep telefonunuz ile filme bilet alabiliyor, bilgi edinebiliyorsunuz. Duymuştum bunu ama kullanılmaya başlandığını bilmiyordum.
Bunlar konuşmacıların bir kısmıydı. Pazarlama, teknoloji, yakınsama, bazı şeylerden de uzaksama mı bir anlamda? Bunlara girmeyeceğim ama teknoloji ve internet dünyasını düşündükçe, bilim kurgu yazarı William Gibson’un sözlerine katılıyorum:
Gelecek zaten burada. Sadece henüz herkese dağıtımı yapılmadı.