28 Ağustos 2012 Salı
Kedi aşıkları buna bayılacak!
İşte karşınızda Youtube'da izlenme rekorları kıran Simon's cat!
Kedi sahipleri çizerin gözlemlerine hayran kalacak :)
İyi seyirler!
http://www.youtube.com/simonscat
27 Ağustos 2012 Pazartesi
24 Ağustos 2012 Cuma
Çınarcık’ta tatlı bir kaçamak (!)
Hep tatil sitelerinde kültür turları için okumaya alışkın olduğumuz tur programlarının bir benzerin, bu kez Marjinalliler olarak yaşadığımız günlere uyarlayayım dedim. Hem de bu sefer gözümle gördüğüm bizzat gittiğim yeri yazıyorum, gerçekten! (Geçmişte turizm sektöründe çalışmış biri olarak bunlardan yüzlercesini, bahsedilen yeri daha önce hiç görmemiş olmama rağmen, itinayla kafadan atarak yazmışlığım vardır. Bu yazılar günlük gazetelerdeki yıldız falı gibidir, insanlar ne duymak isterse onu yazarsınız. Yoksa ben İspanya’da boğalar kovalarken ya da Bahamalar’da yüzerken yanımdan pembe bir balık geçtiğinde ne hissedeceğimi nerden bileyim!)
17 Ağustos 2012 Cuma Akşam saatlerinde işlerimizi toparladıktan ve evlerimizde çantalarımızı hazırladıktan sonra Başar, Emre, Somer, ben ve benim pek yakın dostum Kemal ile buluşma. Başar Çankaya kontrolündeki minnak arabamıza sığışma, Kemal’in oltasını da yanımıza sığıştırma. Feribota binmek umuduyla gece yarısı Bostancı’dan hareket.
18 Ağustos 2012 Cumartesi – İlk saatler
Günün ilk saatlerinde (sabaha karşı filan değil, baya baya 01:000 – 02:00 civarında, zifir karanlıkta) feribot iskelesine varamayış. Emre’nin horlaması. Trafikten ötürü feribota giden kilometrelerce uzamış kuyruğa umutsuzca bakış. Emre’nin horlaması. Somer’in “ben size demiştim bu saatte çıkmayalım, dolan abi körfezi ben yolu biliyorum” çenesine katlanış. Somer’e Tekel arayış ve bulamayış. (çenesi başta türlü durmayacaktı!) Emre’nin horlaması. Müziği sonuna kadar açış ve benim mp3 playerımdaki ayarsız play listte ne çalarsa, ona muhtaç körfez trafiğine dalış. (En son yanımızdaki jeepten bize garip garip bakan birisini hatırlıyorum, camlar açık, elimizde soğuk kahveler, Ceza eşliğinde kafa sallayan 5 kişi...) Başar harici herkesin uykuya dalışı. Emre’nin horlaması.
18 Ağustos 2012 Cumartesi – Günün ilk ışıkları
Günün ilk ışıklarıyla Çınarcık’a varış. En son anne eli değmiş şahane yazlık daireye yerleşme. İlk bulunan yatay düzleme uzanma ve uyku molası. Öğlen saatlerinde uyanış ve bir plaja kahvaltıya gidiş. “Sınırsız çay 10 TL” yalanına aldanış. Turumuzun bu kısmında Çınarcık esnafının çakallığına yakından bakış. Kahvaltı tabağı masadan kalktıktan sonra söylenen her çay için ekstra hesabı ödeyiş, mekandan bir daha gitmemek üzere uzama. Kahvaltı esnasında Başar Çankaya’nın halkı selamlaması, vaktiyle kendisine özel tahsis edilen garson arkadaşlara imza dağıtışı.
18 Ağustos 2012 Cumartesi – Öğlen & akşam saatleri
Çınarcık’ın en bi havalı mekanı CEMOS Beach’te Somer arkadaşımızın bize ayarlamış olduğu, papatya çiçeği gibi birbirine bakar vaziyette dizilmiş 5’li şezlonglarda güneşlenme molası, alkol eşliğinde sohbet ve kafa dinleyiş. Duş ve yemek amaçlı eve dönüş, buzluktan bulunan tavuklarla efsane lezzetlere yolculuğumuzun ardından sahilde bira içme amaçlı evden ayrılış.
19 Ağustos 2012 Pazar
Öğlen saatlerinde Kemal’in mis kokulu kahvaltısı ile uyanış. Piyasanın dibi CEMOS Beach’teki aynı yere transfer ve şezlonglara kuruluş. Başar’ın sevdiceğini karşılamak amaçlı gruptan ayrılışı, kurt kapmadan Sema’nın kapması sonucu 2’si 1 arada formatıyla aramıza dönüşü. Sema ve Başar çiftinin United Colors of Benetton reklamını canlandırması (eller yan yana biri beyaz biri siyah) Grubun erkeklerinin “muza binicez” hevesi eşliğinde su sporlarına adanmış saatler. “Marmara denizi bitmiş hacı” nidalarıyla şezlonglara geri dönüş. Deniz analarıyla kısa sohbetimizin ardından duş ve süslenme amaçlı eve varış. Mis gibi kasap köfteleriyle zevkin doruklarına çıkış. En son da parfüm kokuları eşliğinde evden çıkış ve CEMOS beach partide canlı müzikle alkol komasına giriş.
20 Ağustos 2012 Pazartesi
Öğlen saatlerinde ayılma. Yine bir Kemal Uğurel klasiği olan kahvaltı ziyafetine bir kişi eksik başlayış. (Koyu CimBomlu Emre arkadaşımızı İstanbul’a maça uğurlarken sabahın ilk ışıklarıyla nasıl yaptığını hala bilmediğim kumru ziyafeti için Kemal’e buradan kocaman bir alkış) Marmara koli basilisinden uzakta, hijyenik Atlantis havuzuna akış, havuz başında döne döne uyuma, güneşten yanınca su balesi taklidi yapmak üzere havuza atlama molası. Akşam saatlerinde pişi ziyafeti için benDeniz’in mutfakta boy göstermesi ve bir kez daha Emine Beder’e meydan okuma. Toparlanma ve bu kaçamakta bizim her türlü dırdırımızı çeken eve teşekkür seansının ardından, Somer ve Alp ile buluşma, Çınarcık’ın en cool (!) cafesinde kahve molası. Gece yarısı yola koyuluş, neyse ki (aklımızı seveyim) bayram dönüş trafiğine yakalanmadan mis gibi evlerimize dönüş.
Değerli katılımcılarımızdan evini bizlere açan ve yolculuk boyunca direksiyon sallayan Başar Çankaya’ya özel teşekkürlerimizin ardından grupla vedalaşma ve sıcak yataklarımızda uykuya dalma...
Azgın dalgalar sonrası kebap keyfi!
Çınarcık deryalarında, deniz bisikletimizle tatilcileri seyrederken biranda hava çizdi ve Kaptan Başar ile Kaptan Emre, azgın dalgalarla ölümüne bir mücadele verdi. Havanın durulması ardından kebap keyfi yapan kaptanlar, kameralara böyle poz verdi.
Aile Fotoğrafı
Hemen tatile gitmeden önce çekilen, sıcacık samimi bir aile fotoğrafı. Heyecanlı çekilişe katılım için geçerli olur mu bilmem ama daha fazla geç kalmadan paylaşayım dedim...
23 Ağustos 2012 Perşembe
Pencüse severler güzeli gencüse
Tavla tutkunu 2 minik kız buluşur, dila&öykü, çınarcık - ağustos 2012
oldukça heyecanlı geçen maçın sonunda zarın teki çok abuk bir yere kaçar, dila hemen "bize bir erkek gücü lazım" der ve yardım ister: someeerrr, zarı alır mısın? öykünün buna tepkisi sert olur ve dila'yı saygıya davet eder: somer değil, dayı dayı :)
zar mı? kaldı, alamadık tahtaların altından...
oldukça heyecanlı geçen maçın sonunda zarın teki çok abuk bir yere kaçar, dila hemen "bize bir erkek gücü lazım" der ve yardım ister: someeerrr, zarı alır mısın? öykünün buna tepkisi sert olur ve dila'yı saygıya davet eder: somer değil, dayı dayı :)
zar mı? kaldı, alamadık tahtaların altından...
22 Ağustos 2012 Çarşamba
15 Ağustos 2012 Çarşamba
13 Ağustos 2012 Pazartesi
10 Ağustos 2012 Cuma
Yaş olmuş 75!
8 Ağustos günü Dustin Hoffman'ın doğum günüydü. Grizine.com'da aşağıdaki gibi kişisel bir yazı yazarak Dustin'ın doğum gününü kutlamış oldum ben de:)
Hem uzun cümleler kurarak anlatmalara doyamayacağım hem de
birkaç kelime ile durumun şahaneliğini özetleyeceğim bir ismin oyunculuğu ve
filmleri üzerine yazı yazmak belki de pek iyi bir fikir değil ama yola çıktım
artık. Peki, daha yazıya başlamadan övgüsünün nasıl yazılacağına dair fikir
yürüttüğüm bu isim kim ki? Cevap, bugün 75. doğum gününü kutlayacak olan “aşmış
aktör” Dustin Hoffman’dır.
Dustin Hoffman’ın
çektiği tüm filmleri kısa kısa yazarak ilerlemeyi isterdim ama o kabarık
filmografi ile hiç girişmeyeyim o işlere. Genel olarak akıllara en çok yer
etmiş olanlardan beş adet önemli film seçtim yazmalık. Filmlerin yazılma sırası
ise benim Hoffman filmlerini izleyiş sıramdır J
Papillon
Eşyalarım için “yangında ilk kurtarılacaklar listesi” yapsam bazı DVD’ler üçüncü sıradan top ten
listesine rahatça girer. İşte o derece bir sevgiyle yaklaştığım filmler var şu
hayatta. Neyse Dustin Hoffman konusuna da giriş yapmamı sağlayacak olan o
DVD’lerden birisi Papillon’dur. Steve McQueen
ile oynadığı ve hapishanede geçen film hani. 1973 yılında çekilmiş ve bir kitap
uyarlaması olan filmde suçsuz yere ceza alan Papillon, özgürlüğüne kavuşmak
için hapishaneden kaçma planlarına girişir ve bu konuda başarılı olup
olmadığını da filmin sonlarına doğru izleriz. İlk izlediğim Hoffman filmi
Papillon olduğu için “en sevdiğiniz film hangisi?” sorusuna hemen cevap olsun diye
ezbere aldığım bir filmdir aynı zamanda. Müzikleri de aynı ölçüde başarılıdır.
Kramer vs. Kramer
Ah, ah, ah!!!! Bu film de çok kötü dağılmıştım.
Eşinden boşanmak
isteyen Joanna Kramer (Meryly Streep) ile
başlar tüm hikaye. Küçük oğlunu eski eşine (Dustin Hoffman) bırakır ve kendine
yeni bir düzen kurmak için onlardan ayrılır. Baba-oğlun baş başa kalma halleri
de filmde izlediğimiz en önemli sahneler olmaya başlar. Özellikle birlikte
yaptıkları yumurtalı ekmek sahnesi akıllardan çıkmaz yıllar geçse de. 1979
yılında çekilmiş olan film, tüm bu şahane oyuncuların, günümüzde neden efsane
olarak anıldığını da göstermekte bence. Oscar’a aday gösterildiği sene “En İyi
Film” ve “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerini de almış bulunmaktadır.
The Graudate
Dustin Hoffman isminin tanınmasını ve akıllara kazınmasını
sağlayan film olarak da bilinmekte. Açılış sahnesinde Sound of Silence’ın
çalmasıyla daha baştan gönüllerin birincisi olmuştur bu film. Benjamin Braddock
rolünü canlandıran Hoffman, özellikle Anne Bancroft ile geçen
sahnelerinde, yeni mezun toy bir delikanlının aşk ve cinsellik ile tanışmasını
pek bir şahane oynamış. Braddock’un kendinden yaşça büyük bir kadın ile kurduğu
ilişki, sonrasında Bancroft’un kızına aşık olması ve aklın, fikrin karışması
durumu, filmde olacaklara dair bilgi olsun. Pek çok Dustin Hoffman filminde
olan, hikayenin yalın ve sakin ilerleyişi, bu filmde de var olan bir hal.
Oyunculuklar ve ayrıntılar güzel olunca film unutulmazlar listesine girmekte
zorlanmamış olsa gerek.
Rain Man
-Ona ne kadar para kaldığını biliyor mu?
-Para kavramından anlamaz.
-Para kavramından anlamaz mı? Ona 3 milyon dolar para miras kaldı ve o para kavramını bilmiyor!
-Para kavramından anlamaz.
-Para kavramından anlamaz mı? Ona 3 milyon dolar para miras kaldı ve o para kavramını bilmiyor!
Bu replik Rain Man filminin en güzel anlatımı gibi sanki.
80’li yılların sonunda çekilmiş olan film, “Hoffman ne yapsa güzel yapar” tarzında bir
cümle kurmamıza sebep olmakta. Başrolü o zamanlar toy bir delikanlı olan Tom Cruise ile
paylaşmıştır. Tom Cruise’un canlandırdığı Charlie karakterine uzun yıllardır
görüşmediği babasının vefat haberiyle beraber yüklü bir miras kaldığı ulaşır.
Charlie’nin sevinmemesini tavsiye ediyorum bu noktada çünkü varlığından
haberdar olmadığı otistik kardeşine de kalmış olabilir o yüklü miras. Ve
nitekim de öyledir. 3 milyon dolar miras, matematik dahisi sayılabilecek otistik
bir ağabey’e kalmıştır. Charlie, abisinden para koparabilmek için onu yanına
almaya karar verir ve asıl hikayeyi de burada başlatmış olur. Film aynı zaman
da bol Oscar heykelciği barındırmakta.
Tootsie
Son film ise “ABD
Ulusal Film Arşivi” tarafından koruma altına alınmış olan Tootsie’dir.
Sydney Pollack'ın çektiği,
komedinin doruklarda olduğu ve Dustin Hoffman’ın kadın kılığında döktürdüğü film.
1982 yılında çekilmiş olan Tootsie’de, mesleği oyunculuk olan Michael Dorsey
karakteri (Dustin Hoffman) uzun süreli devam eden işsizliğine son vermek için
kadın oyuncu arayan bir dizi için kadın kılığına girer ve seçmelere katılır.
İnandırıcılığı yüksek bir performans sergilediği için de rolü kapar. Michael
Dorsey artık Dorothy Michaels olarak yaşamına devam
eder. Bu durumun nereye kadar süreceğini ise aşama aşama izliyoruz filmde.
Fazla fazla gülüyoruz bir de…
Bir komedi filmi için yönetmenlik
koltuğuna da oturan Hoffman’ın doğum gününü kutlar ve bol sevgi yollarım.
8 Ağustos 2012 Çarşamba
2029 Uzaylı İstilasından Kurtardığımız Kediciklere Yuva Arıyoruz
2 adet süpersonik kedi. 5 dil biliyor, insanlarla iletişim kurabiliyorlar, tam modifiye edilmiş, evrimsel süreçlerini tamamlamışlar. Aşıları tam.
7 Ağustos 2012 Salı
“Bayandan” çok temiz kediler!
Yazın salonunuzun orta yerinde sere serpe güneşlenirken çok güzel Instagram pozları verebilen, kışın kucak ısıtma özelliğinin yanı sıra mırlama uygulamasıyla sinir ve stresinizi yok edebilen, yemeğini, suyunu verdiğiniz zaman geri kalan her şeyi kendileri halledebilen, dost, arkadaş ortamlarında “bizim çocuk da geçenlerde karne aldı, hepsi 5” diye övünen ebeveny-arkadaşlarınıza “bizim kedi de kendi kendisine kapıları açabiliyor” diye karşı nispet yapmanızı sağlayacak çok temiz bir dişi(beyaz, soldaki) bir erkek kedi sahiplerini arıyor. Her ikisi de 3 aylık ve sahiplerinin göstereceği tüm yeni numaraları öğrenecek bellek kapasiteleri mevcut. (Biz özellikle yeni yükleme yapmıyoruz ki size boş disk alanı kalsın.)
“Daha
önce hiç kedim olmadı” diyenlere not: Burada sizi oryantasyona alıyoruz, indirimli
veteriner tavsiye ediyoruz, gerekirse kullanma kılavuzu hazırlıyoruz. Düzenli
aralıklarla “naaptın bizim pisiyi” diye soruyoruz.
“Ben evde
bakamam” diyenlere not: Özünde siz kediye bakmıyorsunuz, kedi size bakıyor.
Ciddiyim. Canınız sıkkınken “hacı boşver bunları hayat güzel” der gibi, neşeliyseniz
“şşt benle de oynasana azıcık” der gibi.
Müracaat:
Hayvan Dostu Şirket Marjinal Porter Novelli / 0212.219.29.71 (Siz arayın biz ilgili kişiyi göz açıp
kapayana dek bağlarız)
3 Ağustos 2012 Cuma
Sessiz Sedasız
Blogumuz 21 Temmuz'da sessiz sedasız 5 yaşını bitirdi. İzinler, işler-güçler derken unuttuk gitti doğum gününü!
Biraz geç de olsa "Nice yıllara, bol yazılara" diyor, kutluyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)