8 Nisan 2011 Cuma

Kerem Artık Okullu!!!


Arkadaşlar Easter tatili öncesinde Keroş okullu oldu:) Diyeceksinizki tatile 3 gün kala neden başlattığın çocukcağızı? Çünkü çocukcağızdan çok bende ilk gün fobisi olduğu için tatilin geçmesini beklemek istemedim de ondan. İnsan İstanbul'da bir tecrübe yaşayınca dünyanın heryerinde aynı olacak sanıyor. Anne gitme deyince öğretmenler yok yok siz gidin, biraz ağlayıp susar demeler, çocuğu kucağımızdan zorla alıp siz gidin demeler, ağlaya ağlaya çocukları okula alıştırmaya çalışmalar....Halen ilk günlerimizi hatırladıkça gerçekten çok üzülüyorum ve iyiki Kerem'i hiç ağlayarak bırakmamışım diyorum. Bileydim herşey burada çok kolay olacak hiç dert etmez ve acele de etmezdim. Ama herşeyi yaşayınca öğrenebiliyor insan. Bakın neler oldu:


Salı günü okulda formaların satıldığı mağazanın açılma saatinde okula gitmek için program yapmıştık Keroş ile. Çünkü haftada sadece iki gün ikişer saat açık oluyor ve işimizi son dakikaya bırakmayalım demiştik. Yola çıktık okula gidiyorduk ki bir telefon geldi ve okuldan arıyorlar. Çok sevdiğimiz Bayan Natali bizi arıyor. Aaaa biz de okula geliyoruz, görüşürüz dedik kapattık telefonu. Belgeleri Cuma postaya vermiştik, haber bu kadar erken gelmiş olamazdı ama acaba başka birşey mi gerekti diye düşüne düşüne yürüdük okula veeeee bir gittik ki Natali bizi heyecanla elindeki onay belgesi ile bekliyor kapıda. Onu öyle heyecanlı görünce nasıl oluyorda aslında bir hafta önce tanıştığımız bir insan bizim için neredeyse bizden daha fazla sevinçli olabiliyor diye düşünmeden edemedim tabi. O kadar sevindim ve aynı anda o kadar heyecanlandım ki Kerem'e durumu anlattım ve hemen ertesi gün okula başlayabileceğini söyledim. Bir anda o da çok heyecanlandı ve stres oldu. Surat ifadesi hem sevinçli hem tedirgin bir hal aldı. Elimi o kadar sıkı tuttu ki korktu sandım. Neyse sonra Natali bize süreci ve ertesi günü anlattı. Kerem'e okulda neler olacağına dair fotograflar gösterdi. Spor grubuna ait resmi ve rengimizi seçtirdi ki bizim seçmemiz ikizler burcu olmamız sebebiyle bir hayli uzun sürdü:) Neyse sonra yeşil olmasına karar verdik...Sonrada Natali'den ayrılıp kıyafetlerimizi aldık ve bu güzel haberi kutlamaya karar verdik. Oturduğumuz yerde büyük bir alışveriş merkezi var. Hava yağmurlu olduğu için oraya oyun parkına gittik. Kerem ne isterse oynadık, eğlendik ve evimize döndük. O kadar heyecanlıydı ki size nasıl anlatacağımı bilemiyorum gerçekten. Sürekli konuyu evirip çevirip okula getiriyordu. "Ben okulda oyun oynamayacağım hep derslerime çalışacağım anne", "ben artık abi okuluna gidiyorum değil mi?", "sen beni okula bırak ama akşam gelmene gerek yok, ben kendim gelebilirim anne", "bu akşam erken yatmamız gerekiyor, sakın yarın geç kalmayalım anne"......daha bir sürü şey...

Veeee sabah oldu, giyindik, kahvaltımızı yaptık, okul çantamızı hazırladık yola çıktıkkkk. Kalbim yerinden fırlayacaktı tabi. Ama bir taraftan da ona hissettirmemeye gayret ediyordum. Okula varınca yine Natali bizi karşıladı, okulun müdürü yanımıza geldi, Kerem ve benimle tanıştı, hoşgeldiniz dedi, Kerem'i sevdi ve nihayet sınıfımıza gitme zamanı geldi. Natali, ben ve Kerem sınıfımızın olduğu binaya gittik. Yardımcı öğretmenler bizi karşıladı ve tanıştık. Sonra sınıf öğretmenimizi gördük. Sınıfta koşturup duruyordu. Bir atom karınca gibi diyebilirim. Çok sevecen ve güleryüzlü bir bayan. Hemen Kerem'e isminin yazılı olduğu masayı gösterdi, çantasının yerini gösterdi. Bu arada sınıf arkadaşlarımızda gelmişlerdi. Artık ders zamanı ve tabi ayrılma zamanı da gelmişti. Natali hep yanımdaydı ve sürekli "herşey iyi olacak, sakın üzülme ve dert etme" diyordu. Öğretmen Kerem için sınıftan bir arkadaş tayin etti. İri kıyım bir Japon çocuk, IAN. IAN'a Kerem'in yeni olduğunu ve ona sahip çıkmasını rica etti. Ian gelip Kerem'in elinden tuttu ve yerine götürdü. Bu dakikadan sonra Kerem bana "byeee" dedi ve biz Natali ile sınıftan çıktık. İnanamıyordum gerçekten, hiç ağlamadı, sen de kal demedi....sanki hep o sınıftaymış gibi gidip yerine oturdu. Söylenenleri dinlemeye başladı. Bu arada herkes ingilizce konuşuyor tabiki. Anlamıyordu belki ama gayret ediyordu. Sonra Natali dediki, "sen şimdi istersen bahçede oturabilirsin ya da gidebilirsin. Birşey olursa ben seni ararım ya da sen istediğin zaman beni ara. Okul çıkışında Kerem'i almaya gelince görüşürüz". Tabi ben okuldan çıktım ama sanki içim boşalmış gibiydi. Kendime gelemedim ve 2 saat kadar okulun etrafında dolanıp durdum. Sonra dayanamadım ve aradım Natali'yi. O da hemen bana döndü ve hiç sorun yok dedi. Eh artık eve gideyim bari deyip eve gittim. Tüm gün sadece temizlik yaptım. Kendimi nasıl avutacağımı bilemedim. Kimseyle konuşamıyordum çünkü kimse yoktu etrafımda. Hırsımı evden çıkardım diyebilirim. Akşam olduğunda okulun bahçesine ilk varan veli olarak kimse madalya vermedi tabi bana ama ben oradaydım işte. Kerem'i gördüm. Sarıldık, öpüştük ve yol boyunca bana okulu anlattı. Stres olmuştu çünkü parmak emme ve diliyle oynama tikleri artmıştı. Ama ne de olsa ilk günüydü, kimseyi anlamıyordu, konuşamıyordu ve çokkkk normaldi. Ben de aynen herşeyi normal görüp hiç tiklere takılmadım, sadece uzun uzun sohbet ettik. Evde de oyun oynadık derken rahatladı. Sonraki günlerde de Ian okul önündeki sırada hep Kerem'in elinden tuttu ve sınıfa götürdü. Resmen oğluma koçluk yapıyordu. Onun için çok zordu ama çok mutluydu. Bu mutluluk hepimizin mutluluğu oldu.

Darısı tüm anne arkadaşlarımın başına...

4 yorum:

asuman dedi ki...

ne güzel yazıyorsun sebişcim:)

Nevra dedi ki...

hayırlı olsun sebiş... şu temizlik olayına da biraz ara versen diyorum :)

Dennis the Menace dedi ki...

Ağlamayacağım... Ağlamayacağım... Hayır ağlamayacağım...

FYZ dedi ki...

Sebihacım, bayıldım yeni haberlere hem de uzun uzunnnn anlatmana. Kerem'in alismasi eminim beklediginden daha hizli olacaktir, cocuklar daha kolay intibak gosteriyor. Okullu cocuga selam soyle... bakalim ne zaman Kerem'den mektup alacagiz :)