Ofiste bu günlerde bir hareket var.
Hatta bir toplu eylem.
Ve belki de isyan...
Bir grup Marjinalli, Asuman Hanım önderliğinde gizli eylemlerine devam ediyor.
Grubun aklında milyonlarca tilki...
Gruptan olmayan bazı doğuştan şanslı arkadaşlar, grup üyelerinden birisini koridorda gördüğünde soruyor: "Şimdi ne saati geldi?"
Herkes sonuçları merak ediyor. Herkes, "bu iş ne zaman biter acaba" diye kara kara düşünüyor.
Asuman Hanım, bunun bir yaşam stili olduğunu söylüyor. "Hayatınızı artık böyle yaşamalısınız, bu felsefeyi benimsemelisiniz" diyor.
Kimi zaman grup üyelerinin performansı tartışma konusu oluyor.
Fısıltılardan yüksek sesli konuşmalara, bir konudur aldı başını, gidiyor...
"iyi gidiyorsun sen, keşke ben de senin gibi olabilsem... Tutamıyorum ki kendimi"
"Şşşt? Çekmecende ne var?"
"Kızlaaar buraya bakın, bundan alın!"
"Yine mi geldi saat?"
"Alo, anne, bak şimdi akşama şöyle yapmalısın..."
"Hay Allah görüyor musun, zamanını kaçırdım işte!"
"Al, iç şunu, çok iyi geliyor..."
Bir de elebaşı geliyor ara sıra ofise. Grup üyelerini teker teker çekiyor odaya...
Ellerinde eylem planının yazılı yönergesiyle bir bir girip çıkıyor üyeler o "görüşme odası"na...
Dışardan bakan, gören, duyan olsa, gizli bir çete harıl harıl korkunç bir intikama hazırlanıyor zanneder!
İtiraf ediyoruz...Evet, biz, bir grup Marjinalli, çılgıncasına...
REJİM YAPIYORUZ!
İsyanımız, fazla kilolara!
Kafamızı en çok kurcalayan soru: "Ara öğünümde ne yesem?"
Ortak olmaktan en çok korktuğumuz suç, bir kalıp çikolata!
Ama mutlu son yakında...
Şimdiden içine giril-e-meyen pantolonlar, ceketler çıktı dolap diplerinden.
Uzun toplantılarda leblebi yiyoruz marmelatlı kurabiyeler yerine.
Kuru kayısı, ceviz içi, kepekli galeta paketleri elden ele geziyor, öğle saatlerinde herkes aynı anda "sebze yiyelim" diyor.
Bu zorlu süreçte (tamam tamam, bu yeni yaşam biçiminde) yalnız olmadığını bilmek, grubun her üyesine ayrı ayrı güç veriyor.
Ve bugün fark ettim ki, buzdolabımız her zamankinden daha dolu - hatta tıka basa dolu! Eh, herkesin içine ara öğünlerini tıkıştırdığı bir poşeti var ne de olsa.
Mutfakta komik görünen bir diğer yer de, eskiden 2, bilemediniz 3 kutu mısır gevreğinin durduğu dolap: Kapağını açınca üzerime yulaflı müsli yığınları düşecek, ben onların altında kalacağım ve kimse günlerce sesimi duyamayacak, 34 beden o kota giremeden göçüp gideceğim bu fani dünyadan diye korkuyorum!
Siz siz olun, bu grubun yoluna çıkmayın.
Bizi, ağzınıza domatesi tıkıp mangalda nar gibi kızartamadığımız etler yerine sizi koymak zorunda bırakmayın!
Grubumuzun Kurban Bayramı'nın şeytani çağrılarından uzak olmasını diliyor, bol kuru meyveli ara öğünler temenni ediyorum.
Eeey 34 bedenli doğuştan şanslılar... Sizinle pek yakında hesaplaşacağız, bizi bekleyin anacım!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
durum aynen de budur.
kısa bir süre sonra marjinal çıtır kızlardan geçilmez olur.
ahaliye duyurulur! :)
Yine döktürmüşsün Denizcim. Buraya diyetten öncesi sonrası fotoğrafları koyacağız, az kaldı. :)
Gerçekten dolaptaki pembe ambalajli urunlerden anlasiliyor durumun ne kadar ciddi oldugu...
öf vallahi! be sıkıldım sizin diyetinizden. yemek arkadaşım kalmadı. birlikte muzurluk yapabileceğim hadi neşeli birşeyler yiyelim diyebileceğim kimsem kalmadı! Çok yalnızım be ATAM!
Yorum Gönder