Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.
Henüz bebekken Dünya benim! dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların her şeyi bırakıp gidiyorum işte! dercesine apaçık kaldığını ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.
Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.
Azrailin heran sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan.
Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli.
Yaratılmışların en güzeli olduğunu fark etmelive ona göre yaşamalı.
Gülün hemen dibindeki dikeni dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.
Evinde kedi, köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.
Eşine seni çok seviyorum! demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.
Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.
Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli.
Fark etmeliyiz çok geç olmadan…
Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti yarın meçhuldür…
O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür…
Yazar: Can Yücel
11 Haziran 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Orwen, post ettiğin çok hoş. Teşekkürler:)
Yorum Gönder