28 Eylül 2007 Cuma

Bugün Benim Doğum Günüm, Hem Sarhoşum....


Yıl 1983 günlerden 28 Eylül Çarşamba, henüz 10 dk'dır doğmuş bir bebek, yani ben... Bebektim büyüdüm okula gittim, 1990 senesinde abla oldum ve okula başladım (komik birşey, minicik bir şeymişim okul çantam benden büyük olduğu için arkadan yürüyen bir çanta gibi duruyormuşum :) ) Yaş büyüyor ama ben hala minik duruyorum :)
Eeee herkes gibi benim de imajımda değişiklikler olmadı değil, sarışın oldum, kısacık kestirdim saçlarımı hatta bir ara pembeler bile oldu ama tip hep aynı. Asıl konuya gelmek gerekirse Apo bey'in fotoğraf çekiminde iyice imaj değiştirdim ve bu hale geldim. Nasıl olmuş ?
Bu arada fotoğraf çekimi sırasında bir gaf olayı yaşandı. Burcu Apo beyi öptü ve doğum gününü kutladı, ben şaşırdım. Apo bey de ses çıkarmadı tabii. Ben hemen atladım benim doğum günüm diye :)
Apo bey'in yorumunu yazmadan edemeyeceğim: böyle gafa can kurban :)

Bu Sene Neden Oruç Tutmuyorum??

Çünkü doyurmam gereken birisi var :)

26 Eylül 2007 Çarşamba

Süpppriiiiiizzzzzz!

İki hafta önce küçük yeğenimin 2. yaşgünü için Chicago'ya gittim. Kardeşim 15 senedir Amerika'da yaşıyor ve genelde her sene ziyaretine giderim. Özellikle yeğenlerim doğduktan sonra bu daha da önemli hale geldi. Fakat bu sene Ocak ayında burada olduklarından ve üstelik yılbaşında tekrar geleceklerinden bu yıl içinde gitme planım yoktu. Ancak Haziran ayına gelip de özlem kendini hissettirmeye başlayınca Tolga'mızın doğum gününü bahane edip babamla birlikte gitmeye karar verdim. Ama süpriz olarak! Yani kardeşim sadece babamın gideceğini bilecekti. Bileti ayırttığımız günden gideceğim tarihe kadar tam 3,5 ay hiç bir şey söylemedik. Bu arada yaptığımız telefon görüşmelerinde çok eğlendiğimi söylemeliyim. Kardeşim "Leylan'cım keşke sen de gelebilseydin, ne iyi olurdu" dedikçe, "Vallaha ben de isterdim ama maalesef işler yoğun. Bu sene gelmem mümkün değil. Siz gelin inşallah" diye kandırıyordum. Son dakikaya kadar herşey çok iyi gitti. Ta ki bir gece kardeşimin, hiç beklemediği bir saatte annemi arayıp bir şeyler sormasına ve onun da boş bulunup "Leylan'la gönderirsin" demesine kadar. Kardeşim tabii bunu fark etmiş ve "Leylan mı geliyor?" demiş. Annem de "Aman kızım demin Leylan'la konuştum, kafam karıştı" demiş, bizimki de fazla üstünde durmamış. Ama ben tabii çok kızdım anneme, herşey berbat oldu diye üzüldüm. Meğer boşunaymış. Çünkü iş için Kanada'da olan ve bizi alanda karşılayamayan kardeşim o akşam eve gelip de beni karşısında görünce gerçekten çok şaşırdı ve sevindi. Bu resim o şaşkınlığın ve sevincin ispatıdır. :)

Merak eden için not: Bu resim tabii ki ilk karşılaşma anında çekilmemiştir. Blogumuza konmak üzere aynı mizansen oluşturulup temsili olarak çekilmiştir. :))

25 Eylül 2007 Salı

Tarihimizi Unutturacaklar !!!





Tarih Vakfı'nın etkinlikleri için bir çok defa Darphane-i Amire'ye gitme şansı bulmuştum. Biliyorsunuz Topkapı Sarayı'nın eşsiz bir atmosferi var. Ben her gittiğimde içim bir tuhaf oluyor nedense. Eskiden orada yaşayan insanları düşünüyorum, bir an için kendimi onların yerine koyuyorum ve tarihi yaşıyorum. Bir çok yerini gezdim ama o kadar büyük ki herhalde daha göreceğim yerleri vardır. Aslında tarihi yerlere gitmek beni çok mutlu ediyor; tarihini bilmek, araştırmak, keşfetmek, yeni yerler bulmak ya da yeni bir tarihi eser... Ne yalan söyliyeyim hayatını bu şekilde arkeolojiye vermiş insanlara imreniyorum. Gel gör ki İstanbul gibi bir yerde kendi tarihini bilmek bile ayrı bir lüks. Neden mi? Bundan bir kaç ay önce müze ve tarihi yerleri gezmek için bir gün belirledik. Soluğu Sultanahmet'te aldık tabii. Amacım oradaki yerleri görmek, fotoğraf çekmek ve hemen oradan başka bir yeri görmeye gitmekti. Topkapı Sarayı'nın gişesine yaklaştım arkadaşlarımla, bilet almak istediğimi söyledim. Gayet güler yüzlü bir amca "tabii" dedi, "kişi başı 20 yt"l!!! Aslında önce normal geldi, diğer girişlerinin de fiyatını öğrendiğimde şok oldum. Türk insanı olarak eğer sadece Sultanahmet'teki yerleri görmek istiyorsanız en az 100 ytl! (yeme içme hariç) Herkes gibi ben de sinirlendim ve hiçbirine girmedim. Sonra Dolmabahçe Sarayı'na, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşadığı o muhteşem yere gitmeye koyulduk. Ben hayal kurmaya başlamıştım bile, nedense heyecanlıydım. Yüce Önder Atatürk'ün yaşadığı, o eşyalara dokunduğu yere ben de gidecektim ve ben de dokunacaktım. Bahçesinde o kadar sıra vardı ki çok şaşırdım ve sevindim. Sırayı geçtikten sonra gişeye geldik. Tabeladaki fiyatları görmeniz gerekirdi! Her yer için ayrı para istiyorlar; yok haremlik, yok selamlık, yok bilmem ne... O kadar sinirlendim ki bir görevli çıksa oracıkta haşlardım. Kendi kültürümüzü bile öğrenmemizi istemiyorlar anlaşılan. Biri birşey sorsa, orası neresi diyecek hale gelmişiz, yazık. Umarım birileri bu durumu fark eder.
Madem Darphane-i Amireyle başladım yazıya, onunla bitireyim. Daha önce Tarih Vakfı’nın bir etkiliğinde çektiğim fotoğrafları sizinle paylaşmak istiyorum. Çok şeker ve sıcak kanlı bir kedi. Ne zaman gitsem hep o avluda dolaşır. Umarım Darphane-i Amire’nin yeni sahipleri başka şeyleri çıkardığı gibi bu kedileri de oradan çıkarmaz.

17 Eylül 2007 Pazartesi

Efe'nin Okul Macerası Başladı


Merhaba arkadaslar,
Benim anlatacaklarım hep "Efe", okuduğunuz gibi:) Ne yapayım Efe'den başka anlatacak çok bir şeyim yok! Efe gectigimiz hafta günde iki saatliğine okula başladı. Esas bu hafta başlayacaklar tam gun eğitime. Ilk gün biraz tatsizlik yaptı. Cok normal cunku epey bir tatilin sonrasında okula gitmek, yeni bir ortama girmek ona zor geldi. Ikinci gün okula birlikte gittiğimiz için ikimiz de çok mutluyduk. Spider man çantamızı ve suluğumuzu boynumuza taktık, doğru okula! Birlikte sınıfta oturduk, onlar oynadı, ben izledim. Cok eğlenceliydi. Farklı bir hayat çocuklarla dolu bir okul. Rengarenk her yer, cıvıl cıvıl.
Ilk gun hiç erkek arkadaşı olmadığı için çok üzülmüştü. Neyse ki ikinci gün kafasina gore bir erkek arkadas buldu. Fotograftaki kız akadaşı Asu. Cok şeker bir kız. Tam sıkmalık, tombiş tombiş her yeri:) Asu ya dedim ki; Asu'cum bak ben yarın olmayacağım. Efe ile birbirinize çok iyi bakın olur mu? Cevabı ise hiç beni yanıltmadı. "Tamam siz hiç merak etmeyin:)" Büyümüş de küçülmüş mübarek:)
Normalde gece 1'den once yatmayan bizim Efe, bu gece 10'da yattı. Epey hevesli okula gitmeye. Hadi bakalım, darısı okula henüz başlamayan Asya'ya:)




11 Eylül 2007 Salı

A Guest From Amsterdam


We had Inge Kauer of Porter Novelli Amsterdam office as our guest yesterday. Osman met her at the airport and brought her to Marjinal at 3 pm. Before we started our meeting, we took her around the office and she met with our team. They had been preparing for her for some time, she was very nice and warm and shook hands with everyone. After our meeting we took her to Nis at Reina. The weather was beautiful and clear. We continued our conversation during dinner along with two bottles of wine! :) This morning we had another brief meeting and sent her off at noon back to Amsterdam to her four children. Thanks again Inge for your time and kind visit. Hope to see you again in Istanbul soon.

Meydanlar, Caddeler Şenlendi:)




Nişantaşı ve çevresinde oluşturulan inek sergisine bir katkı da Bahçeşehir Belediyesi'nden geldi. Artık Bahçeşehir caddelerinde lokal inekler sergileniyor.

10 Eylül 2007 Pazartesi

Tatlı Rüyalar Burcuk



Geçen gün, aylar öncesinde IKEA'ya gittiğimiz bir vakit çekilen fotoğrafımı arkadaşım bana gönderdi. Günün yorgunluğunu atmak için oturduğum koltukta uyuyakalmıştım. Rüya bile görmüştüm:) Fotoğrafı görünce çok güldüm ve sizinle paylaşmak istedim. Fotoğrafa bakınca farkettim ki üzerinde oturduğumuz koltuğu sonradan almıştık ama uyumadan önce öyle bir niyetimiz yoktu:) Bilinçli tüketici:)

6 Eylül 2007 Perşembe

Yunuslarla Dans...
















Geç de olsa tatilimdeki güzel anılarımdan birisini sizlerle paylaşmak istedim. Herkesin bunu bir kere denemesini tavsiye ederim:)

İda (Kaz Dağları)


selamı vardı tanrıların sizlere,
bende kalmıştı.
hepsi çok iyi.

5 Eylül 2007 Çarşamba

Günün Sözü

"Hatalar, dolu dolu yaşanan bir hayat için ödenen bedelin bir parçasıdır."

Sophia Loren

4 Eylül 2007 Salı

Efe'nin Maceralı Bir Günü







Dün doktorun ani kararıyla bugün sabah Efe bademcik ameliyatı oldu. Gün içinde beni arayarak yanımda olduğunuz için hepinize tekrar teşekkür ederim:) Birkaç fotografla günü paylaşmak istedim sizlerle.
Anne olmak gerçekten çok zor arkadaşlar. Gün geçtikçe bunu çok daha iyi anlıyorum. Efe'nin kuvvetli, gerçekçi ve herşeye dirayetli olduğunu bugün bir kez daha anladım. Güzelim ne giderken ne ameliyattan çıkınca, ne de daha sonrasında hiç bizi üzmedi. Gerçekten maratonlu bir gündü.
Tansiyonu, nabzı ölçüldükten sonra bir şurup içirdiler. Bu şurup sayesinde epeyce sersemledi. Konuşurken bile dili dolanıyordu:) Sonra ameliyat elbisesi giydirdiler ve ameliyat odasına çıktılar. Beni yanına almadılar:( sadece öpücük kondurup arkasından bakakaldım. Bir saat süren endişeli bekleyişten sonra Efe geldiğinde baygındı. Ara ara kendine geldi. Daha sonra da öyle bir uyudu ki hastaneden çıkabiliyor olmamıza rağmen uyuduğu için çıkamadık:) Neyse sonra uyandırmak zorunda kaldık ve o çok sevdiği evimize gittik. Sonrası malum aile saadeti.:))
Gecenin son konuğu Dilek'di. Efe'nin en sevdigi kahraman SpiderMan. (Bknz: http://www.youtube.com/watch?v=xtrTujHEwoU) SpiderMan'li okul çantası ve takımı Efe'yi çok çok çok mutlu etti. Herkese hediye için çok teşekkür ederiz.:)) Dilek Efe'ye ve Kuşumuza yakın ilgi gösterdi. Efe'yi öyle bir öptü ki, amaliyatta bu kadar sarsılmamıştı çocuk!:)))))) teşekkürler dilo'cum.