“Ne garip bir kent
Konstantinopolis! İhtişam ve sefalet, gözyaşları ve sevinç; başka
yerlerdekinden çok daha fazla keyfi davranış, ama aynı zamanda da daha fazla
özgürlük var burda; dört farklı halk birbirinden çok da nefret etmeden birlikte
yaşıyorlar.” (Nerval, s. 408)
“Her şeyiyle –yaşamı,
sesleri ve muhteşem renkleriyle- zengin İstanbul Çarşısı üç kıtanın, Avrupa,
Asya ve Afrika’nın faal, merkezi ve adeta kaynayan bir noktada buluştuğu
dünyadaki tek yerdir.” (Marion-Crawford, 2012: 30)
“Şehrin yoğun semtleri
aşevleri ve kahvehanelerle doludur ve hasır tablalarını kalabalığın içinde bir
aşağı bir yukarı taşıyan yiyecek ve içecek satıcılarının sonu gelmez...”
(Marion-Crawford, 2012: 49)
“İzmir’deki genç kadınların çoğu çok güzel…
Çok sosyaller ve bir yabancı onlara gülümserse karşılığında onlar da
gülümsüyor, eğer bir erkek önlerinde eğilirse onlar da eğiliyor ve kendileriyle
konuşulduğunda cevap veriyorlar. Tanıştırılmaya hiç gerek yok.”
“Eskiden başlıklar
gibi pabuçlar da ülkede oturan her bir insanın dinini belirtiyordu. Sadece Türkler
sarı çizme ya da pabuç giyebiliyordu; Ermenilerinki kırmızı, Rumlarınki mavi,
Yahudilerinki siyahtı.” (Nerval, s. 416)
“Doğu’da esnaflık ve
alışveriş hiç de sıkıcı veya sıradan değil.” (Marion Crawford, 2012: 29)
Osmanlı dönemine ait 12 bin kartpostala sahip
Seyhun Binzet’in koleksiyonundan seçilmiş 140 kartpostal bugün Schneidertempel Sanat
Merkezi'nde ziyarete açıldı.
Seyhun Binzet’in “Osmanlı’nın sosyal medyası” şeklinde
anlattığı kartpostallar, o dönemde hatıradan ziyade tamamen iletişim aracı olarak kullanılıyormuş. Tıpkı
bugün 140 karaktere sığdırmaya çalıştığımız ifadeler gibi kartpostallara
yazılanlar da kısa ve özmüş.
askerler dualarla savaşa uğurlanıyor |
Fransız Halterci Doublier'in sırtını yere getirerek o dönemde destan yazan Faik Üstünidman |
1894 yılında, tüm imparatorluk bünyesinde … 6.437 gayrimüslim okulu bulunmaktaydı… Sadece İstanbul’da gayrimüslimlere ait 320 okul vardı ve bu okullarda toplam 29.850 öğrenci okumaktaydı |
Sergide en dikkat çekici kartpostallardan biri de Margarethe’a aitti...
Kendisinin hikayesi şöyle:
“1913 yılındaki yangından sonra yerine St. Antuan Kilisesi
yapılan yerde eskiden Concordia [ya da Konkordiya] Tiyatrosu vardı. İngiliz
Morgan ailesi de bu tiyatroda cambaz gösterileri yapıyordu. Ailenin kızlarından
Margarethe bir yandan gösteriyi izleyenlere kartpostal satıyor bir yandan da
güzelliğiyle erkeklerin başını döndürüyordu. Margarethe'nin hayranlarından biri
de Abdülhamit'in hafiye başı Fehim Paşa'ydı. Şişli'deki bir konağı Margarethe
için döşeten Fehim Paşa kadını bu konağa kapadı. Gökhan Akçura bundan sonrasını
şöyle anlatıyor: ‘Artık Margarethe kartpostal saymıyor ama, köftehorun Viyana'da
parlak kartonlara basılmış resimleri piyasayı kapladı... Margarethe İstanbul'u
kasıp kavurmakta ısrarlı... " Ama bir süre sonra işler karışır ve Fehim
Paşa öldürülür. Margarethe de tası toprağı toplar soluğu Viyana'da alır.”
Küratörlüğünü Osman Köker ve Gürel Tüzün’ün, tasarımını
Tan Oral’ın yaptığı “osmanlı@kartpostal” sergisi 19 Ocak 2014 tarihine
kadar açık olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder