8 Mayıs 2012 Salı

Mardin Rüyası...








Hafta sonu Melis ile IBM’in çözüm ortakları toplantısı için Mardin’deydik. Mardin’i çok uzun zamandır görmek istiyordum, hep şiirsel bir kent olarak anlatılıyordu. Gerçekten de öyleymiş… Gördüğüm her şeyden çok etkilendim. Bereketli Mezopotamya ovası, mimari yapısı, evleri, kiliseleri, camileri (ve özellikle minareleri), gümüşleri, şarapları, yemenileri, yemekleri, kahvesi aldı götürdü. Bir de Sıra Gecesi… Acil bir Urfa çıkartması yapmalıyız fikrime, Somer ve Nevra burada buluruz diyerek karşılık verdiler. En kısa zamanda bir yerlerde gitmeliyiz ya da yapacağımız bir türkü gecesinde Nevra’dan Nemrudun Kızı’nı dinlemeliyimJ

Tüm bunlar bir yana daha çok etkilendiğim şey ise kız çocuklarıydı…

Ne kadar güzeldiler, hem yüzleri, hem kalpleri… Gelen turistlere eşlik edenler İngilizce’yi de katınca üç dil biliyorlar. Gelenleri gezdirmek için, onlara yöreyi anlatmak için, bildikleri şiirleri okumak için can atıyorlar. Hangi biri ile ilgileneceğinizi bilemiyorsunuz. Nasıl yaşama bağlılar, üstelik içinde bulundukları yokluğa rağmen. Köylerinde bulunan üç gözlü ilköğretim binası onları böyle dimdik kendine güvenli yapıyor, çok ders çalışıyoruz diyorlar. Köylerine yapılacağı söylenen liseyi heyecanla bekliyorlar. Eğer yapılmazsa çok uzun yol giderek şehrin içindeki liseye gidecekler. Tabi birçoğunun babası göndermeyecek, tıpkı şimdi beşinci sınıfta masraflarını karşılayamadığı için okuldan alan ya da birkaç sene geç yazdırıp 3-4 yaş küçük kardeşi ile aynı sınıfta okuyan çocukların babası gibi…


Bırakıp geliyorsunuz o güzellikleri, o yokluk içindeki hayata bağlı enerjilerini… Aradaki uçurum ve fırsat eşitsizliği bir kere daha gözlerimizin önüne seriliyor. Buradan atıp tutuluyor ama hayat hiç de kolay değil. Üstelik bizim gittiğimiz yerler yine de en azından turistlerin gittiği, o çocuklara temas ettiğimiz yerler, ya daha uzakta, köşede kalan yerlerimiz??
 

Günün sonunda uzun yıllardır güdülen planlı politikalara, politikacılara lanet ediyorsunuz, hepsinin canı cehenneme diyorsunuz…


Not: Fotoğraflar Melo’dan. Güzel anlatımıyla kendi bloguna yazınca burada da paylaşmasını rica ediyoruz, ben şehrin kültürel dokusuna ve fotoğraflarına pek yer vermedimJ

2 yorum:

Sebiş dedi ki...

Yasocum öyle güzel anlatmissin ki doyamadim okumaya! Eminim Nazlınin da ici gitmiştir benim gibi ve anıları canlanmistir) bız de doyamamistik yıllar önce!

Leylan dedi ki...

Yasocum çok güzel yazmışsın.Fotoğraflar da harika! Daha çok gez daha çok yaz! :P