Şehirde iki tane üniversitenin bulunması (Anadolu Ünversitesi ve Osmangazi Üniversitesi) hem şehre hareket getirmiş hem de esnafı rehavetten korumuş, pazar günü bile dükkanlar geç saatlere kadar açıktı (en azından Çarşı civarında).
Ayrıca kentin genç nüfusunun kültürel olarak da gelişiminin sağlanması için tiyatro, klasik müzik ve konser gibi etkinliklerin fiyatları oldukça düşük tutulup özellikle gençlerin bu tip etkinliklerle bilgilenmesi amaçlanıyormuş. Lületaşı Müzesi, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi (şu anda tam müze değil aslında, belediye destekliyor sadece ama müze başvurusunda bulunulmuş) gibi yerler ile tarihi Odun Pazarı Evleri de restorasyonla yeniden yaşanabilir ve turizme kazandırılacak yerler haline getirilmeye çalışılıyor. Hepsini görmekte yarar var.
Ne yiyelim derseniz; Eskişehir köftesi değişik bir tat olabilir. Izgara yağına batırılmış dilimlenmiş ekmeklerin üzerine konulan ızgara köfteler isteğe bağlı olarak salçalı ve yoğurtlu sos ile veya sade yenilebiliyor. Ayrıca üretimi farklı olan ama bir çeşit pişmaniye (hatta Eskişehir Pişmaniyesi diyorlar) Met Helvası da çok güzeldi.
Bir de "çibörek" var, aslında Kırım kökenli olan bu börek genelde "çiğbörek" olarak yanlış kullanılıyormuş. "çi" kelimesi Kırımcada "lezzetli" anlamına geliyormuş. Ayrıca yağda kızartıldığı için içinde "çiğ" birşeyin kalması mümkün değil diye de Kırımlı bir çibörekçide açıklama yazısı yazmışlardı.
Bir de "çibörek" var, aslında Kırım kökenli olan bu börek genelde "çiğbörek" olarak yanlış kullanılıyormuş. "çi" kelimesi Kırımcada "lezzetli" anlamına geliyormuş. Ayrıca yağda kızartıldığı için içinde "çiğ" birşeyin kalması mümkün değil diye de Kırımlı bir çibörekçide açıklama yazısı yazmışlardı.
Bu geziye katılmama vesile olan sevgili anne ve babama da ayrıca teşekkürler... :)
2 yorum:
23 Nisan'da Eskişehir şenlenmiş anlaşılan. Kime sorsam Eskişehir'deydim dedi... :)
Evet, çok kalabalıktı. İzmir, Ankara ve İstanbul'dan gelen turlara rastladım. Başka illerden de varmıştır belki...
Yorum Gönder