15 Ağustos 2007 Çarşamba

Hola Carinos

Evet geldim işte... Sabah yazmaya başladım ama işler başlayınca taslak olarak kaydetmek zorunda kaldım. Şimdi küçük bir ekleme yaparak gönderiyorum. Yazmaya başladığım an fonda "ispanyol meyhanesinde bir kadın çığlık çığlığa şarkı söylüyor" çalıyor. Ama sözler biraz değişmiş. İspanyol meyhanesinde Eray uyukluyor, baş ağrısından kıvranıyor, vb... Neden mi? Anlatayım efendim.

Cuma günü sizlerle vedalaşırken, yani tatile çıkarken ne kadar da mesuttum biliyorsunuz, vize ve bilet için de yapmam gerekenleri tamamlamıştım. Ama nereden bilebilirdim ki kabusum cumartesi sabahı başlayacak. Biliyorsunuz konfüsyonel migren diye bir sorunum var. Az görülen migren cinslerindenmiş kendileri ve tüm az bulunan rahatsızlıklar gibi o da beni buldu. Biliyorsunuz bir de Lupus diye bir rahatsızlığım var. Nasıl özel hissediyorum anlatamam:)

Neyse bu migren bazen nöbetler şeklinde beliriyordu, biraz baş ağrısı ve sersemlik ve sonra herşey çok daha iyi oluyordu. Hafıza sorunumu hepiniz az çok biliyorsunuz ancak bu kez nöbet geldi ve geldiğinde ben yoktum. Evet ne yazık ki bu kez kendimden geçmeme sebep oldu, nefes alamama, titreme, kasılma falan filan derken soluğu hastanede aldık. Ve doktorun söylediğine göre ben epilepsi nöbeti geçirmişim. Kendi doktoruma ulaşmam bir hafta aldı ve üzülmeyin dün öğrendim ki ben sadece konfüsyonel migren nöbeti geçirmişim, yani epilepsi değilim:) İki ayrı doktor, ikisi de konusunda uzman ancak farklı yaklaşımları var. Sonuçta şu anda çok iyiyim. Size İspanya maceralarımı anlatmayı çok isterdim ancak İspanya'daki ruh halim ne Madrid'i, ne Alicante'de denizi, ne şarabı görecek gibi değildi. Verilen hapın etkisi ile çoğu zaman uyukladım diyebilirim ve tabi belirsizliğin yarattığı sıkıntı. Gerçekten de kabus gibiydi. Ne yazık ki kendi tatilim ile birlikte sevgili eşimin de tatilini berbat ettim diye düşünürken o hep güleçti, hep neşeli, hep sevgi dolu. Tüm İspanyol ve Arjantinli arkadaşlarım bile 6 yıl sonra gördükleri arkadaşlarının yani benim emin ellerde olduğumu farkettiklerinde ne kadar mutlu olduklarını anlattılar kendilerince.. Evet hastalıklar konusunda seçilmiştim, çok özeldim. Ama eş konusunda da öyleydim. Oğuzhan'ın eşi olduğum için seçilmiştim. Sevgülüm benim, canım, o hep yanımda ve biliyorum ki hep yanımda olacak. Demek hayat arkadaşı böyle birşeymiş. İyi ve kötü günde birlikte olmak böyle birşeymiş. Ne olursa olsun felaketler insanları yakınlaştırıyor. Belki benimkisi bir felaket değildi ama olabilirdi de. Keşke felaketler hiç olmasa ama oluyor işte. Herşey bizim için. İyisi de kötüsü de.. Ama ben şu anda çok mutluyum. Yalnız değilim. Çok sevdiğim ve beni her koşulda seveceğini bildiğim bir hayat arkadaşım var. Oğuzhan'ın atak sırasında, öldüğümü sandığı anda arayabileği ve hemen yardımına koşan arkadaşlarımız var..Nazlım, Ayşem çok sağolun canlarım. Sebihacım, Yasem, Nevram hiç bıkmadan arayıp sordunuz taaa İspanyalar'da merak ettiniz beni. Annem babam koşa koşa geldiniz, endişenizi hiç belli etmeden usul usul çaktırmadan izlediniz. Siz benim herşeyimsiniz.

İşte böyle arkadaşlarım İspanya tatilinden döndüğümde size Madrid sokaklarını, Alicante'de salsa gecelerini, Şarap tadlarını anlatırım diye düşünmüştüm ama 5 günlük tatilden çok daha değerli anılarla döndüğümü düşünüyorum. Daha yüklü... Sevgi yüklü

Tamam tamam bu kadar duygu yeter akşama doğru da size uyanık kalabildiğim kısa zamanlarda yaptıklarımı ve İspanya izlenimlerimi anlatacağım. Bekleyin beni anacıııııımmmmmm...

3 yorum:

sule dedi ki...

ispanya sende mistik bir hava birakmistir:) cok geçmiş olsun

handans dedi ki...

Eraycim, cok cok gecmis olsun. Çok üzüldüm yaşadıklarına. Bunlardan hic haberim olmamisti. Keşke bana da söylenseydi, elimden birşey gelmese de hiç değilse bir geçmiş olsun der, hal hatır sorardım. (Kendimi gerçekten biraz 'izole' hissettim.) Neyse, önemli olan sağlığına kavuşman. Tekrar çoook geçmiş olsun.

Neslihan dedi ki...

Eray çok geçmiş olsun. Benim de blogu okuyunca haberim oldu.