27 Kasım 2014 Perşembe

Google'dan Parkinson Hastaları için Titremeyi Önleyici Kaşık


Hastalık farkındalıklarını artırmayı ve hastaların hayatını kolaylaştırmayı kendine misyon edinen en önemli şirketlerden birisi Google. “Lift Labs” isimli teknoloji şirketinin ürettiği ve parkinson hastalarının kimi zaman yemek yemelerini imkansız hale getiren titreme sorununa %70 - %75 oranında çözüm getiren bu kaşık Google tarafından satın alındı. Kaşık 2015 sonunda İngiltere'de 180 Sterlin'e satışa sunulacak. Kim bilir, belki parkinson farkındalığı ve erken tedavi için uğraşan dernek ve ilaç şirketleri Türkiye'deki hastalar için sağlam bir fon yaratır. 

24 Kasım 2014 Pazartesi

Before After


Son 3 Ay


Basın toplantılarımız, sergi, defile ve konferanslar derken Eylül ayından bu yana ekinliklerle dolu üç ay geçirdik. Geçirmeye devam ediyoruz. Hepsini saymaya kalksak sayfalar tutar elbette, bu yüzden en azından kendi katıldığım kısmın birkaçını seçip sıralamaya çalıştım.


Dünyanın en renkli Koşu Festivali Color Sky 5K’nın Türkiye ayağı için Yenikapı Şehir Parkı’ndaydık. Amatör sporculardan profesyonel koşuculara yaklaşık 5.000 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Etkinlik için satılan her biletin %5’i Bedensel Engelliler Dayanışma Derneği’ne bağışlandı.

14 Eylül'de Akçalı Boya sponsorluğunda gerçekleşen Color Sky 5K Koşu Festivali

Dünya Alzheimer Günü nedeniyle 19 Eylül’de Türkiye Alzheimer Derneği ile düzenlenen basın toplantısındaydık. Basın toplantısına gelen Alzheimer hastaları arasında kırmızı eşarplı teyzenin “Ayol ben her gün çok şıkım” deyişi ve kızının elini sıkı sıkı tutuşu -şimdilik- hafızamıza kazınan anlardı. 

19 Eylül Türkiye Alzheimer Derneği Basın Toplantısı




Sen Çok Yaşa Günü için 30 Eylül'de İstanbul Ortaköy Meydanı’ndaydık. Pfizer Türkiye’nin Beşiktaş Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleştirdiği Sen Çok Yaşa Günü’nde halka açık etkinliklerde katılımcılar, sağlıklı yaşam ve düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme gibi konularda bilgilendi.

30 Eylül Sen Çok Yaşa Günü

13 Ekim’de Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’un açılış defilesinde Hatice Gökçe’nin “Seyyah” adlı defilesindeydik. Trans, Kara Karga, Jön Türkler, Gılman, Leather Age gibi koleksiyonlara imza atan Hatice Gökçe’nin yeni koleksiyonu modaseverlerle buluştu.

Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul - Hatice Gökçe defilesi 'Seyyah'
                             


Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu ile 19 Kasım’da, Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlamak ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 20. yılında ihlaller ve çözüm önerilerini tartışmak üzere düzenlenen forum için İstanbul Üniversitesi’ndeydik. Borusan Çocuk Korosu ve Koruncuk’ların şarkıları, koşturmaları, gülüşmeleri hepimizi gülümsetti, duygulandırdı...

19 Kasım 'Çocuk Hakları Sözleşmesinin 20. Yılında Neredeyiz?' Forumu

Çocuk işçiler, çocuk gelinler, korunmaya muhtaç çocuklar, toplumda karşı karşıya kaldıkları tehlikeler gibi birçok konunun gündeme gelmesi ve çözümlerin sunulması yanında forumla ilgili duyduğum en güzel olay, bonzai kullanan oğlunu kurtarmak için çok uzaklardan kalkıp gelen bir annenin hikayesiydi. Etkinliğin düzenleneceğini duymuş ve konuşma yapan uzman isimlerden yardım istemek üzere foruma katılmış. Konuşmacıların yönlendirmesi ve yardımları üzerine bağımlı çocuğun tedavisinin hemen başlatılacağı bilgisini aldık. Buna vesile olmak her şeye değer.


21 Kasım 2014 Cuma

MARJİNAL PARTİ


NİCE GÜZELLİKLERE ASU)

Heyecandan ve şaşkınlıktan ne yazacağımı bilemiyorum ama unutmadığımı biliyorum,
Neyi mi unutmadım:

Uzun siyah şaçlı 
Gün geçtikçe genç kızları kıskandıracak kadar formunda
Marjinal 
Kısaca Asu denmesini tercih eden ablamın, hayat öğretmenimin doğungününü unutmadım.....

Nice güzelliklerle, sağlıkla, huzurla ve giderek büyüyen Majinal ve Hayvan Dostu ailenizle daha uzun yıllar diliyorum.

Çok şaşkın ve heyecanlıyım çünkü hiç beklenmedik bir haber aldık, Avustralya hükümeti bizi vatandaşlığa kabul etti. Yani OZİ olduk!!!! Daha doğrusu TÜRK OZİ!!! Şimdi ne olacak derseniz, aslında sadece bir OHHHHHHH diyeceğiz ve hayatımızda sadece bir kelime değişecek. Artık Permanent Residence bizim için bir engel olmaktan çıkacak....Bunun dışında maddi olarak, Kerem bedava okuyacak ve sağlık güvencemiz olacak. Ama bu OHHHHHH için tam 3 yıl 9 ay bekledik. Bu ara bakın neler öğrendik:


  • Avustralya'da 200 ülkeden insan var ve yaklaşık 400 farklı dil konuşuluyor
  • Renk,dil, din, ırk, giyim, şaç baş, pis yada temiz olman, müdür ya da sokakta dilenci olman senin bir insan olduğun gerçeğini değiştirmiyor ve eşitsin
  • Hayatta önemli olan yaşamak, sağlık, aile ve BBQ) Araba, iş, ev, kariyer, kıyafet, moda, marka... hiç bir değeri yok. Eşyalar insana hizmet için varlar, kıyafetler sadece bedeni örtmek için varlar.... 
  • Hindistanlılar çok pis değiller, hatta çok temizleri var, yemekleri çok güzel
  • Çinliler şimdiye kadar görebileceğiniz kendi milletine kenetlenmiş tek ülke ve çok zenginler, kimse onlarla yarışamıyor, ne okulda ne satınalma da ne yatırımda ne göçmelikte....
  • Tabi ki kendi içinde birlik olamamış, birbirini desteklemeyen tek ülke Türkiye, çok üzücü(
  • Koreliler bu kıtada görebileceğiniz en gösteriş, marka, para meraklısı insanlar ama sadece kendi içlerinde. Kendi kendilerine yarışıyorlar.
  • Lübnanlılar en uyanık millet, çok çocuk çok insan, çok güç, politikaları. Sanki büyük bir aileymişler gibi yaşıyorlar
  • İtalyanlar ve Yunanlılar en yeşil mekanları kendilerine yer edinmişler
  • Ortasının çöl olduğunu hergün bize unutturacak kadar yeşil, daha doğrusu sadece yeşil değil, her tonda yeşil, pembe, mor, beyaz, lila çiçekleri olan ağaçlarla dolu.... Renkler hiç solmuyor ama en zengin zaman tabiki bahar
  • Buraya geldiğinizde ilk öğrenmeniz gereken zehirli hayvanlar neler, ne yapmak lazım ve şapkasız güneş kremsiz sokağa çıkılmaz
  • Her yerimiz deniz ama malesef köpek balıkları yüzünden ve suyun alt akımının çok güçlü olmasından dolayı çok dikkatli olmanız gerek
Bu liste daha çok uzayabilir ama diyorum ki ilk fırsatta tatile gelin ve burada devamını öğrenin olmaz mı? 


4 Kasım 2014 Salı

Gezi Parkı Olayları Raporu Yayımlandı

2012 yılında kurulan Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarına hazırladıkları Gezi Parkı raporunu yayımladı. 117 sayfalık rapora buradan ulaşabilirsiniz. 

3 Kasım 2014 Pazartesi

Capitalism Explained


Turkish Capitalism: You have two cows. They fight and kill each other for nonexistent cow lands.
http://www.tickld.com/x/capitalism-explained-this-is-so-accurate-it-hurts

14 Ağustos 2014 Perşembe

12 Ağustos 2014 Salı

5 Ağustos 2014 Salı

Atanamayan PR’cının hazin bekleyişi


İstanbul’da bir PR ajansında çalışan Cumhur Karabacakoğlu(26)’nun dramı yürek burkuyor.

Geçtiğimiz sene stajyerlikten tam zamanlı kadrolu elemanlığa atanmanın coşkusu ile “askerliği de aradan çıkartalım” diyerek vatani görevini de tamamlamasına rağmen, hala münasip bir kısmet bulamamış olmanın üzüntüsü ile bir yazı daha ortalayan Karabacakoğlu, “sorun uzun soyadımda mı acaba diyorum bazen” şeklinde konuştu.

Geçtiğimiz sene vatani görevini tamamlamak üzere bir süreliğine şirketten ayrılan ve “dönüşünü büyük umutlarla bekleyen coşkulu bir genç kız kitlesinin hayali ile asker ocağında gün saydığını” itiraf eden Karabacakoğlu, “Okulu bitirdik, stajı bulduk, derken kadrolu olduk, valla askerlik de biterse sorun kalmaz diye düşünmüştüm, bekarlıktan kurtulmanın bu kadar zor olacağını hiç tahmin etmiyordum” diye sözlerine devam etti.

“Vaadim organik yaşam”
Bir ara hıçkırıklardan sözü kesilen genç adam, kendisini güçlükle toparlayarak durumunu şöyle özetledi: “Okul hayatımda hep parlak bir öğrenciydim. Lisede girdiğimiz herkesin korkulu rüyası ÖSS, benim için tereyağından kıl çekmek gibiydi. Tereyağı demişken annem bizim çiftlikte günlük tereyağı üretiyor, yeri gelmişken belirteyim, hayatıma giren kadına full organik bir yaşam vaad ediyorum.
İş hayatında stajyerlikten itibaren özenli ve hassas çalışmalarımla kısa zamanda kadroya girmeye hak kazandım. Müşteriler olsun, bizim ofisin bina görevlisi Mevlana abi olsun, aşağıdaki Şahinler Kuruyemiş, yan sokaktaki esnaf lokantası Suat, kime sorsanız benim için efendi adam derler bir dakika düşünmeden. Yeşillik, çayır, çimen, bağ bahçe, çiftlik sağ olsun babamdan zaten. Annemin el işi ve yemekleri, kardeşlerimin misafirperverliği, babamın imkanları bunlar hep artı puan bence. Arabamız da var çok şükür. Bizimkilerden sıkılırsak alıp başımızı gideriz başka bağa bahçeye ya da ne bileyim güneye... Yeter ki yanımda bir ses bir nefes olsun. Ev arkadaşımın karım gibi akşama ne yesek diye sıkıştırmasından illallah geldi, ben de artık birilerini arayıp kadın budu köfte çekiyor canım demek istiyorum. Bekarlıktan evliliğe atanmam için önümde bir engel kalmadığına şahitler huzurunda yemin ederim”.



“Profilime bakmadan geçmeyin!” 
Karabacakoğlu son olarak Facebook profilinin altını çizerek özellikle profil fotoğrafının sanılanın aksine hiç photoshop içermediğini belirtti ve ekledi: “Başarılarımla takvim sayfalarına konu oldum, profilimi incelerseniz seçkin dizilerin hayran sayfalarını like ettiğimi, Hayvan Dostu Şirket gibi kedi yavrusu, yetenekli köpekler içeriklerine hakim olduğumu ve güncel diziler ile etkinlikleri asla kaçırmadığımı kolayca anlayabilirsiniz. Lütfen sesimi duyun ve duyurun!” dedi.


15 Temmuz 2014 Salı

23 Haziran 2014 Pazartesi

Tırmık (Süleyman) Depresyonda...



Patisiyle bir güzel açtığı çekmecenin içinde giren, ama orada da huzura eremeyen, bu aralar depresyondaki ofis kedisi Tırmık (Süleyman).

30 Mayıs 2014 Cuma


Mayıs ayının sondan bir önceki gününde, eş dost buluştuk yola koyulduk.
Parkta gözleme bahane, sohbet şahane! Tabii keyif almasını bilene...

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Bundan tam 1 yıl önce...

28 Mayıs 2013 günü, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, Abdullah Cömert, Mustafa Sarı, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan, İrfan Tuna, Hasan Ferit Gedik ve Berkin Elvan hayattaydı. 

Benim eski takım arkadaşım, aslan gibi sporcu kardeşim Mehmet'in iki gözü de sağlamdı. 

Ben ömrümde hiç polisten kaçmamıştım, pasaport işlemleri, boşanma davaları ya da arkadaşımın cüzdanının çalınması gibi sebepler haricinde emniyetin kapısından içeriye bile girmemiştim.  

Yolda yürürken, kamu düzeninin temini, halkın huzur ve güven içinde yaşaması, insan haklarının korunması, hukukun uygulanması gibi görevleri olduğunu ve bunları yerine getirdiğini SANDIĞIMIZ polislerden birini görünce, karşı kaldırıma geçmiyordum. 

Biber gazı ancak çok acılı bir şey yediğinde içini ezen gazdı, o da bir şişe sodayla geçerdi.
Redhack kimdir bilmezdik.
Twitter'a erişimin engellenecek deseler "hahaha ilahi" derdik. "Telekom operatörleri sinyali kesecek, arkadaşını aileni arayamayacaksın, cep telefonun çöp olacak" filan, ancak filmlerde görebileceğimiz bir şeydi. 

Sivil polis bizim için çok çok köşedeki simitçiydi, o da zaten artık kendisini hakikaten simitçi sanmaya başlamıştı. 
Zaten kendisi çantamızda limon bulduğu için üç dört arkadaşını daha çağırıp bizi tartaklayacak, anamıza küfür edecek, eşyalara el koyacak birisi hiç değildi. Sonra da aralarından babacan bir tanesi tipimizden terörist olmadığımızı anlayıp "kaç sen kaç" dediğinde arkamıza bakmadan koşacağımız aklımızın ucundan bile geçmezdi. 

Her gün işyerimize yürüdüğümüz yolda tomalar, kalkanlı çevik kuvvet polisleri nöbet tutacak, ofisine gitmek için kartvizitini göstereceksin de öyle geçeceksin deseler "saçmalama" derdik, "rüyanda gördüysen bile üstün açık kalmıştır".

Bilsek bilsek, bilgisayarda oynadığımız savaş oyunlarından bilirdik bir mekanın arka kapısından kaçmayı. Ki o oyunlarda bile seni kovalayanın aklına, kapının altına içeri gaz girmesin diye koyduğun yastığı çekip otuz metrekare yere sıkışmış yirmi kişinin yanına gaz bombası atmak falan gelmezdi. Altmış yaşında kadının astım krizine girdiğini görüp, kendi parçalanmış boğazını unutup son enerjinle Taksim'den Kabataş'a kadar koluna girdiğin kadınla ve yanında hiç tanımadığın insanlarla dört nala kaçmak da zaten oyunlarda bile göremeyeceğimiz bir sahneydi. 

"Annen Beşiktaş'ta yürürken başını teğet geçen gaz bombasına teyzen tekme atacak" deseler gülmekten gözümden yaş gelir, polis helikopteri yukarıdan şirketin balkonunu dikizleyip zehirlenen insanlara yardım ediyorsun diye aşağıdaki keskin nişancıya sizi hedef gösterecek deseler ciddiye almazdım. 


Bundan tam bir yıl önce, her şey gerçekten bir gaz ve toz bulutuyla başladı. İşte o gaz ve toz bulutunun big-bang'i, böyle oldu: 
http://youtu.be/QiJSgzX0xWY 

Sizi unutursak, kalbimiz kurusun.



17 Nisan 2014 Perşembe