20 Ağustos 2007 Pazartesi

Biraz kaybetme korkumuz olmalı...

Etrafınızdakilere, sahip olduklarınıza bir bakın. Ancak şöyle göz ucuyla bakmayın. Enine, boyuna, içinize sindirerek bakın. Ne kadar değerli olduklarını farkedin. Eğer bu değerin farkına varamadıysanız onların yaşamınızda olmadığını düşünün. Ne hissettiğinizi, neler kaybedeceğinizi görebildiniz mi?

İnsanoğlu maalesef elindekinin kıymetini bildiğini zannediyor, sevgisini, saygısını gösterdiğini zannediyor ama hep “esas” değeri kaybettiği zaman anlıyor. O zaman da iş işten geçmiş oluyor. Bizzat kendim de buna bir örneğim. Ne zaman cenazeye gitsem, aslında herşeyin boş olduğunu, şu hayatın çok kısa olduğunu ve kafaya hiçbir şey takılmaması gerektiğini kendime hatırlatırım. Fakat yaşam sizi o kadar çok yere sürüklüyor ki, bu psikoloji en fazla bir gün sürüyor. Yine de kendimi şanslı hissediyorum. Beni yakından tanıyanlar bilirler, her zaman hayata çok bağlı ve pozitif bir yaklaşımım vardır. Hayatın ve etrafımdakilerin değerini bilirim, onları hiç üzmemeye çalışırım, şöyle düşünürüm; “Evet bugün tartıştık, 2 saat sonra o kişi bir trafik kazasında ölse ve onu kaybetsem, bu tartıştığımız konuya değer miydi?” Cevap çok açık; konu ne olursa olsun değmez...

Bu huyumu çok seviyorum ve doğru yaptığıma inanıyorum. Her sorun konuşarak çözülür, yeter ki iyi niyet olsun. Bundan sonra da çoğu konuda Polyanna tavrım devam edecek. Herkese de tavsiye ediyorum. Biliyorum bazen çok zor ama insanlara karşı iyi duygular beslediğinizde, toleranslı olduğunuzda kendinizi çok ama çok iyi ve hafif hissediyorsunuz...

Herkese önerim; elimizdekilerin kıymetini bilelim. Ama maddi ve manevi herşeyin ve herkesin. Bu sahip olduğunuz arkadaşınız da olabilir, tedarikçiniz de, aileniz ya da sahip olduğunuz para da olabilir. Kaybetme korkunuz olsun, inanın o zaman herşey daha anlamlı olacak...

4 yorum:

sule dedi ki...

Aynı ay ve gunde dogmus birisi olarak tüm yazdıklarınla katılıyorum:)

handans dedi ki...

Ben de bütün kalbimle paylaşıyorum duygularını. Hatta bu nedenle kendimi hep uzaydan gelmiş biri gibi hissediyorum. Yalnız olmadığıma sevindim :) Eline sağlık, bir gün ebültenimize de yaz e mi?!

Yaso dedi ki...

Bu arada o konu da ilginc gercekten, ayni sirket icin de 3 kişinin aynı günde doğması!

Diğer bir ilginç yanı da bu kişilerin sonra gelenlere el vermesi:)

Figen-Yasemin-Şule

Tabii bir de Mert ve Serpil var, ama onların ki cidden şaşırtıcı, aynı gün, aynı yıl, aynı kıl davranışlar, aynı kocaman yürek...

(Hey ikiniz; kızmayın şimdi bana kıl dedim diye, var bazı kıl davranışlarınız, kabul etmek lazım:)

serpil dedi ki...

mertcim, kıskanıyorlar bizi boşverelim değil mi?:)