3 Ağustos 2007 Cuma

geç de olsa...

Biraz geç de olsa geçen haftaki Marjinal Club etkinliğimiz hakkında söylemek istediğim şeyler var.

30 yıllık yaşamımda 74 yaşındaki babamdan çok şey öğrendim. Gerek yaptığı tavsiyelere, gerekse kendi yaşadıklarıyla ona her zaman hayran oldum. Çok zor geçirilen bir hayatta kendini temiz tutabilmeyi, herşeyden önce her zaman "insan" olmayı başarabilmiş... Özel yaşam dışında iş hayatı için de bana hep tavsiyeleri oldu. Zaten tavsiyeler bir yana, onun iş yaşamını örnek almak da benim için yeterliydi. Hep söylediği ve iş hayatını üzerine kurguladığı iki konu var. Birincisi, ekmek yediğin yere hiçbir zaman ihanet etmeyeceksin, ikincisi ise sebat edeceksin.

İşte benim de yapacağım ilk aktivitenin konusunu bu belirledi. Sebat eden, emek veren Marjinal çalışanları... Onlar için birşeyler yapılmalıydı. Klasik bir plaket yaptırmak Marjinal'in tarzına hiç uygun değildi. Daha farklı, tat bırakacak birşeyler olmalıydı. Hem duygusal, hem de neşeli olmalıydı. Sonunda bu insanları, diğer insanlar anlatmalı diye düşündüm. Bu konuda bana yardımcı olacak tek kişi Mert'ti. Fikrimden Mert'e bahsettiğimde yaklaşık 20 dakika onu ikna etmeye çalıştım. Devamlı soruyordu; şu nasıl olacak, bu nasıl olacak, Yasemin bu çok saçma olacak, gel biz bunu böyle yapmayalım da komik birşeyler çekelim vb gibi... Amaaaa sonunda zor da olsa ikna oldu, güzel birşey çıkacağına söz verdim. 2 hafta yapılan çekimlerle filmimiz ortaya çıktı. Bu süreç oldukça zor geçti. Çünkü herkes şirketteki insanlar hakkında bir film çekildiğini zannediyordu ve herkes kendisi hakkında kimlerin konuştuğunu merak ediyordu. Bense kaçamak cevaplar verip duruyordum. Neyse ki açık vermeden tamamladık. Çekimler bir yandan da bir o kadar keyifliydi. Özellikle Osman Baba anlatırken ve sonrasında seyrederken gülmekten mideme kramplar girdi:)

Sonunda 24 Temmuz'da seyrettik ve bittiğinde Mert'te gerçekten ortaya güzel birşey çıktığına ikna olmuştu.

Geceye teknede devam ettik. Her şey çok güzeldi, ta ki Melike Hanım’ın arı familyasından bir haşeratla tanışmasına kadar. Şunu söylemeliyim ki, gerçekten çok korktum. Ancak sonra kendine gelmesiyle biraz rahatladım. Ambulansta yaşadıklarımız da değişikti. İlk defa bir ambulansın içindeydim ve İstanbul’da araba kullanan ama insanlığını kaybetmiş birkaçına rastladık. Ambulansa yol vermek istemeyenlerden tutun da, ambulansın önüne kıran tiplere kadar…

Allaha şükür ki, o gece hastaneden Melike Hanım çok iyi bir halde çıktı. Melike Hanım, sizi çok seviyoruz, bizi çok korkuttunuz. Bu arada gece hastaneden 02:00’de çıktık ama ertesi sabah Melike Hanım saat 08:30’da ofisteydi. Söylediği tek şey şuydu: Yaşamak çok güzel!
Keşke bunu başımıza kötü şeyler gelmeden de hep hatırlasak….

Ertesi gün Özgür’le konuştuğumda Özgür’ün de en az bizler kadar korktuğunu öğrendim. Onun dilinden anlatıyorum; “Saat 00:15, sen arıyorsun, ben telefonu açıyorum ve arkada cayır cayır ambulans sesi, ne düşünebilirdim ki?”

Acısıyla tatlısıyla çok güzel bir gece geçirdik. Bundan sonraki ilk etkinliğimiz de umarım bu kadar keyfili olur. Aklımda bir iki plan var ama şimdiden söylemem:)

1 yorum:

asuman dedi ki...

Film gerçekten muhteşemdi. 1 saat boyunca kimi zaman gülmekten mideme kramplar girdi, kimi zaman gözyaşlarımı tutamadım. Marjinal emekçileri için tarihe geçecek bir kanıt bıraktığınız için teşekkürler Yaso ve Merto:)