5 Şubat 2013 Salı

Kadın Parlamenterlerden Ne Bekliyoruz

KA-DER kurulduğundan bu yana, kadınların yerel ve ulusal karar organlarında adil temsili için etkili bir mücadele veriliyor. Bu mücadelede iki temel gerekçeyi bıkmadan usanmadan savunageldik. Birincisi kadınların nüfusa oranlarınca temsilinin demokrasi gereği ve ölçütü olduğuydu. İkincisi ama ve en az bunun kadar önemli olan ise, adaletsiz ve baskıcı ekonomik, toplumsal, politik sistemin ve kültürün kadınlar kararlara adilce katılmadıkça dönüştürülemeyeceğiydi. Değişim için kadın katılımı zorunluydu. Çünkü, yalnız kadınları değil, farklı olanı ötekileştiren, ezen, ikincilleştiren bu hiyerarşik, adaletsiz düzen, binlerce yıllık erkek egemen zihniyetin ürünüdür. Kadınların katılımıyla erkek egemenliğinin gücü kırılmadıkça, hiçbir alanda gerçek ve kalıcı bir değişim sağlanamaz. Kadınları ezmeyi, sömürmeyi aklına ve vicdanına sığdırabilen zihniyet, farklı olan diğer toplumsal gruplar arasında ezen ezilen ilişkisi kurulmasını da meşru görecektir, görmektedir. Feminist teori, erkek egemenliğinin sırlarını çözerken, diğer egemenlik biçimlerine nasıl kaynaklık ettiğini de ortaya koydu. Farklı bir bakış açısı, kadın bakış açısı olmaksızın adil, özgür, barışçı bir yaşamın kurulamayacağını gösterdi. Bu gün kadınlar TBMM’de, çok yetersiz olsa da, %14 gibi Türkiye tarihinin en yüksek oranıyla temsil ediliyorlar. Onlardan beklentilerimiz var. Bu kadınlar yalnız kendi partilerine karşı değil, en az o kadar kadın hareketine ve tüm kadınlara karşı da sorumludurlar. Biliyoruz, karar organlarında erkek egemenliğini kırmak için yeterli sayısal güçleri yok. Ama, kadın hareketinden güç alabilirler, almalıdırlar. Kadınların yerel ve ulusal parlamentolarda eşit temsil için verdikleri mücadelenin başarısı da, büyük ölçüde bu gün kadın parlamenterlerin TBMM’de gösterecekleri performansa bağlıdır. Bu nedenle kadın parlamenterlerden, erkek egemen siyasi kültür ve zihniyeti taklit ederek “erkekçe” değil, kadın bakış açısıyla egemen siyasi kültür ve zihniyeti reddeden, farklı görüş, tutum ve davranış içinde olmalarını beklemek hakkımızdır. Çünkü “kadınlar seçilse ne fark eder?” diyerek kadınların eşit temsiline karşı çıkan erkek egemen zihniyetle ancak böyle baş edebiliriz. Kadın parlamenter ve siyasetçilerin her şeyden önce kadın bakış açısına sarılmalarını bekliyoruz. Çünkü bize bilim, tarih, kültür diye dayatılanlara dair çoğu değer, kavram ve yöntemin erkek egemen zihniyetle, cinsiyetçilikle malul olduğunu, kadınların ve diğer ezilenlerin deneyimini ve bakış açısını dışladığını biliyoruz. Tüm bu kavram ve yöntemlerin kadın bakış açısıyla yeniden gözden geçirilmesi ve eleştirilmesi gerekiyor. Ulusalcılık/milliyetçilik, ırkçılık, militarizm gibi kavramların, şiddet kültürünün, tahrip edici insan doğa ilişkisinin, cinsiyetçilikle, erkek egemenliği ile ilişkisini ortaya koymak her şeyden önce kadınlara düşüyor. Feminist teorisyenlerden Catherine A. Mc Kinnon’un “Feminist Bir Devlet Teorisine Doğru” kitabında belirttiği gibi; “Erkeklerin fizyolojisi çoğu sporu tanımlar, onların sağlık gereksinimleri sigorta kapsamını belirler, onların toplumsal olarak çizilmiş biyografileri işyeri beklentilerini ve başarılı kariyer kalıplarını belirler, onların bakış açıları ve ilgileri bursların niteliğini belirler, onların deneyim ve takıntıları faziletleri belirler, onların askerlik hizmeti yurttaşlığı belirler, onların varlıkları aileyi belirler, onların bir araya gelmekteki yeteneksizlikleri- ve antlaşmaları- tarihi belirler, onların imgesi Tanrı’yı belirler, onların genital organları cinselliği belirler. Bunlar, cinsiyet açısından tarafsız olarak sunulan standartlardır.” Parlamentodaki kadınları hangi partiden olurlarsa olsunlar, kadın bakış açısıyla, şefkatli ve empatik yeni bir dil kullanarak, sorunlara şiddetsiz çözüm yolları bulmak için, milliyetçilik/ulusalcılık, ayrımcılık yerine farklı etnik, dinsel grupların eşitliği ve özgürlüğünden yana ve elbette kadınların özgürleşmesi ve eşitliği için farklı tutum almaya çağırıyorum. Gelin, erkeklerin beceremediğini yapın, parti farklarının üstüne çıkan bir kadın bakış açısıyla ortak sesinizi yükseltin, tarihi belirleyin, farklı bir politik kültürün tohumlarını atın. Fark yaratın ki, sizin yaptıklarınızdan güç alarak daha çok kadın TBMM’ye ve yerel meclislere girebilsin. Gönül Dinçer Şubat 2013

Hiç yorum yok: