16 Şubat 2011 Çarşamba

Seninki Hangi Yaka?

Beyaz yaka, mavi yaka, yeşil yaka derken, her çalışana bir yaka rengi yapıştırıp (pek çağdaş geçindiğimiz 2000’li yıllarda) aslında kast sisteminden pek uzaklaşamadığımızın farkındasınızdır herhalde.

“Portekizce “casta” sandık, çekmece; kabile, aşiret, birbiriyle yemek yiyebilen, birbirleriyle evlenebilen, bu iki özel ilişki alanına başkalarını sokmayan kişiler grubudur.” diyor kaynaklar…

“Ayrıca, herhangi bir kasttan olan bireylerin, herkesin hangi kasta bağlı olduğunun bilinmesi için, kendilerini başkalarından ayırt eden bir işaret taşımaları gerekir.” diye de devam ediyor…

Şimdi ben size içinde yaşadığımız düzenin en tepesindeki sınıfı, “Dijital Yakalılar”ı nasıl tanırsınız, onu anlatacağım…

Akıllı telefon yanaşması:
Diyelim ki düz yolda yürüyorsunuz. Allah vermiş tabana kuvveti, Peygamber viteste, vitrinlere baka baka yol alırken önünüzdeki kalabalıktan birisi, aniden duruveriyor. Eh sizde de ABS olmadığından paldır küldür sırtına çarpıyorsunuz vatandaşın. Neden dersiniz? Evet, cebindeki küçük alete uydudan bir sinyal gelmiş çünkü. Zannedersiniz Houston’dan Ay’a gönderilecek füzenin kumandası, önünüzdeki bu vatandaşın parmaklarının ucunda… Zat-ı muhterem 5 saniye sonra sağa doğru yanaşıp yaya trafiğinden kendisini sıyırmaya çalışırken de hala gözü elindeki akıllı telefonun ekranında. Sırtını bir direğe verdiğini zannederken, direğin öbür tarafından sarkan çantasına da bir başka yaya çarpıyor haliyle. “Ya sabır” diyip devam ediyorsunuz yolunuza. İşte bu başarısız manevraya, “akıllı telefon yanaşması” diyoruz, her ne kadar kişi yanaşamadığının farkında olmasa da…

“Bunu Tweetlemelisin!”
Arkadaşınızla iki kelam dertleşmek için almışsınız çayınızı kahvenizi, cam dibinde oturmaktasınız. Aileydi, sevgiliydi, karı – koca, çocuktu derken sohbetin dibine vurmuşsunuz. Hayatın zorluklarından, enflasyonun sıkıştırmasından, doların zıplamasından laf lafı açarken hayata dair bir cümle çıkıyor ağzınızdan. Karşınızdaki kırk yıllık dostunuz aniden Amerikan filmlerinden fırlamış reklamcı şahsiyet edasıyla çığlık atıyor: “Ay bunu tweetlemelisin!” Ve o da ne? Gözü, varsa sizin, yoksa kendisinin akıllı telefonuna kitlenmiş. Çok büyük ihtimalle içinden “bu bahaneyle twitterı açar da bakarız şurda otururken ne kaçırdığımıza” diyor. Dijital yakanı da al, git buradan dostum!

“Googlelayınca çıkıyor”
Eskiden bazı insanlara “akıl hocası” derdik. Mahalledeki muhtarlığın yerinden posta koduna, eşle yapılan kavganın yumuşatılmasından hamurun kulak memesi kıvamına kadar her türlü bilgiyi bu insanlardan alabilir, başımız sıkıştı mı sorar, öğrenirdik. Hem iş yerinde hem özel hayatta bu “akıl hocalarından” en az bir adet bulunur, insana güven, huzur verirlerdi.Şimdi mi? “Googlelayınca çıkıyor” gözümün nuru, aç, bak. Bu ne üşengeçlik? Geçenlerde anneme “ya bu faturanın son günü ne zamandı” diye soracak oldum, “cepten, internetten filan bakıver evladım” dedi. Sustum.

Sosyal medya sessizliği
Geçenlerde zaman tuttum, 15 yıllık arkadaşımla aynı masada otururken tam 7 dakika 38 saniye ikimizin de ağzından tek kelime çıkmadı. Neden mi? İkimiz de elimizdeki akıllı telefonlardan sırasıyla sosyal medya hesaplarımızı kontrol ediyorduk. Sonra aynı anda kafamızı kaldırdık, birbirimize baktık. “Naapıyoruz ya biz?” dedik. “Son dakika haberini gördün mü, bizim lisedeki X’in erkek çocuğu oluyormuş” dedim. “Evet sorma yaa, ne çabuk” dedi. Bir önceki konumuzu unutup cepten baktığımız son dakika haberini tartışmaya devam ettik. “Ay acaba ortak arkadaşlarımız yorum yazmışlar mı” dedim “dur bi bakiyim” dedi. Sonrasını hatırlamıyorum. Yani konuştuk mu, onu hatırlamıyorum. En son cep telefonumdaki ücretsiz mesajlaşma uygulamasından “ben eve vardım” yazmıştı. Ben de herhalde o esnada evde olacağım ki “dur şarja takıcam” yazdım… O gün bu gündür görüşmüyoruz ama yeni aldığı pantolonun fotoğrafını yolladı MMS’le, baya da yakışmış, zayıfladı herhalde görüşmeyeli…

Yeni yakalarımız hayırlı olsun, web cam’den çekip cepten paylaşmayı ihmal etmeyin ki, sizde nasıl durduğunu hepimiz görelim…

Ha bu arada, tırnak içine alıp Google Tanrı’ya da sordum “dijital yaka” ne demek diye. “Dijital yaka kartı mı demek istediniz” diye sordu, “yok” dedim, “boşver, sen aramana devam et, ben bulacağımı buldum”.

Hiç yorum yok: