24 Ağustos 2010 Salı

Ve sonunda Alâ Otel'deydim








Sonunda Alâ Otel'i gördüm ya, ölsem de gam yemem. Hani bültenlerde yazdığımız Endonezya esintisi, Alaçatı serinliği, ev sıcaklığı, huzur, doğallık, evet hepsi var, gerçekten de içeri girdiğiniz an hepsini yaşıyorsunuz. Butik otel tanımının hakkını veren öyle güzel detaylarla bezenmiş ki. Orhan Beycim ellerinize sağlık. Odanız size özel döşenmiş, aynanız sizin için tasarlanmış gibi. Evet otel sizi bekliyor gibi.. Herşeyden önemlisi, bu uyumlu, huzurlu çalışma ekibini seçmekteki başarınızdan ötürü ayrıca kutlarım sizi. Nihan, Zuhal, İsa, Sahra, hepsi öyle çok sahiplenmişler ki Alâ Otel'i, gerçekten de başka bir evleri olduğuna inanasım gelmiyor, onların evinde misafir olmuş gibiyim. Sadece ben değil birlikte olduğum tüm gazeteci arkadaşlarımız da aynı görüşlerini defalarca dile getirdiler. Bunu kendilerine de söyledik zaten teşekkkürlerimizi iletirken.
Sahra'nın o güzel yemeklerinden sonra şimdilerde yediklerim o kadar yavan geliyor ki. Ve birilerinin benim ruh halime göre, benim yerime bir yemek düşünüp yapması ve o öğünümü yeşillikler içinde arka bahçede ya da yine ruh halime göre Alaçatı sokaklarına bakan Tavan Restaurant masalarında yemek ne kadar güzeldi anlatamam.
Sevda, Zeliha, Figen, Güzide ve de İrem ile iki gün Alaçatı'nın esintisi bile bize yetti açıkçası. Hele ki günlerdir İstanbul'da öylesine yanmışken, "oh be" dedik. O nasıl bir rüzgardı öyle, boşuna sörf merkezi olmamış Alaçatı. Püfür püfür Bayram Tatili için gidilebilecek en uygun mekan Alâ Otel. Ve bence "Arkadaşım yok yalnız başıma neyleyim tatili" diye düşünen varsa da gidilebilecek en uygun mekan. Yalnız gitseniz bile, eğer siz arzu ederseniz sizinle arkadaşlık edecek çok içten insanlarla tanışabilirsiniz. Ve o güzel cıvıl cıvıl meşhur Alaçatı caddesine sadece 5dakikada gidip dolaşıp sakızlı dondurmanızı yiyip gelebilirsiniz de.. Bu arada farkettim de devamlı yemek ile ilgili birşeyler yazıyorum. Ah Sahra yaktın beni:)

Hiç yorum yok: